Eylemde birlik seçimde birlik

Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ne iki buçuk ay kalmış olmasına karşın, ilan edilmiş herhangi bir adayın bulunmamasının nedeni nedir? Bu soruya çeşitli yanıtlar verilebilir. Herhangi bir partide, “atı aldı mı, Üsküdar’ı geçmesi”ne kesin gözüyle bakılan bir adayın henüz bulunamamış olduğu söylenebilir. Bunun herkesi bastığı zemini yoklayarak ilerlemeye yönelttiği ileri sürülebilir. Kimi partilerin kendi içlerinde oydaşma sağlamalarının zaman aldığından söz edilebilir. Karşı tarafın adayını bilmenin avantajlarından yararlanmak için bilhassa beklendiği vurgulanabilir. Bu gerekçelerin hepsinde bir doğruluk payının bulunmasına karşın, kurulan bu denklemlerde eksik olan ortak etken, “millet”tir. Oysa milletin doğrudan rolü hesaba katılmadan, ne bu manzarayı doğru çözümlemenin, ne de önümüzdeki gelişmeleri yönlendirmenin olanağı vardır.

AKP’nin ürküntüsü

Erdoğan milletin içine çıkamaz hale gelmiştir. Gideceği yerlerin koruma ordularıyla önceden “steril” hale getirilmesi bile artık pek işe yaramamaktadır. Erdoğan, AKP’nin içi de dahil, ne zaman nereden hangi tepkinin geleceğini bilememenin tedirginliği içindedir. Erdoğan’ın kendi gerginliği, on yılı aşkın bir süredir, ülkemizdeki her fay hattını kurcalayarak yaratmaya çalıştığı gerginlikleri gölgede bırakacak bir düzeye ulaşmıştır.

AKP, Haziran’ın yıldönümünün gelmesiyle birlikte, Erdoğan’ın adaylığının ilanının, kitle mücadelelerine yeni bir “start” vereceğinin ürküntüsünü yaşamaktadır. Çünkü halkın yükselen dalgası, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olabilmek kurmaya çalıştığı yeni dengeleri ve uzlaşıları anında yerle bir edecektir. Meclis içindeki muhalefetin ABD onaylı ve AKP çizgisine destek olacak planlara yönelmesinin önüne geçecek olan da, yine milletin bütün gövdesiyle mücadele sahnesine çıkmasıdır. AKP’nin adayını ilan etmeyi sürekli olarak ertelemesine yol açan sürecin ardında yatan en önemli etkenlerden biri budur.

Türkiye Cephesi’nin görevi

Bu saptamanın Türkiye Cephesi açısından da önemi büyüktür. En büyük tuzak, seçimin iki turlu olması nedeniyle, “milletin birleşe birleşe kazanmasının” nasıl olsa seçimin ikinci turunda kendiliğinden gerçekleşeceği söylemidir. Başarının anahtarı, “milletin birleşmesi”nin bırakalım ikinci turu, birinci turun da öncesinde meydanlarda gerçekleşmesindedir. 1919 gencin 19 Mayıs’ta kendilerini karşılayan 1919 kadın, direnişteki Yatağan işçileri ve Ankaralılarla birlikte haykırdığı “Çankaya’ya Samsun’dan çıkılır” şiarının ardındaki gerçek budur.

Üstelik Cumhurbaşkanlığı Seçimi, 19 Mayıs’larda, 29 Ekim’lerde, Haziran Direnişi’nde, Silivri önlerinde, Arslanlı Yol’da yürekleri birlikte çarpan kitlelerin, seçimde de birlikte seferber olmaları için en elverişli seçimdir. Böyle bir ortam, kafalardaki bütün tortuları yıkayarak, ayağı Türkiye toprağına basan herkesi, milli bir iktidara yönelen bir Türkiye Cephesi’nde birleşmeye yöneltecektir. O zaman “çatı adaylığı”nın bırakalım Gül’e önerilmesini, böyle bir önerinin akıldan geçirilmesi bile olanaksızlaşacaktır.

Eylemde birliğin seçimde birlikle taçlanacağı bir dönemden geçiyoruz. Tarih, bu fırsatın ıskalanmasını affetmez.