Fahrizade’ye mersiye

Yüz yire kodı lütf ile gül-berg-i ter gibi

Sandûka saldı hâzin-i devrân güher gibi*

Örtülmez nuru gecenin kara yas örtüsüyle, asla

Kapanmaz iki cihanın ışığı, kapansa da günün kapısı.

Bırakın güneşi kendi azmine, battı desen batar mı?

Söndü sanırsın, oysa doğmaktadır yeni bir aşkla,

Allanır tan gülü, görülür sabahın karnında gönüllü.

Kim dile getirebilir ahiri, o baştan fahri adıyla,

Zağros dağlarından, Tahran rüzgârlarından başka?

Düşmanın merdi namerdi, hem âlimi zalimi var,

Nice yanar durur eyvallah, varlığın cevheriyle halis.

Dostun kendini beğenmişi, serden geçmişi var,

Acının gecesi gündüzü yok, uyutmaz Karun suyunu.

Uyumaz beş yiğit deniz, beş bilge millet yasta,

Giyinir kutlu ruh gömleğini, kamu makasıyla biçilen.

Bağların güvenliği için, halkın yediği içtiği için,

Ay gibi parlar gelir nöbet yerine, gönlüyle muhlis.

Öldü diyemeyiz ona, gök çarkı devranındadır,

Bahtiyar yaşayıp âlemde, ruhu pak teslim eyleyen,

Ölü diyemezsin, beşerin bereketi peşi sıra akar,

Kalkanı kurşungeçirmez imandır göğsünde, baki.

Hayır, muhafaza edilen düş onu kollar korur,

Üşümez, yorulmaz, acıkmaz, susamaz ol mahfuz.

Gizlidir bilimde, arayan bulur, elbet sonsuzdur umut,

Besler anavatan koynunda oğlunu, ilelebet mesut.

Dinleyin, ırmaklarda duyulur çağlayışı derin nefsin,

Senin yarenin, alır avuçlarına Şaman Yolunu.

Ey sin der, ey korkuyu cesarete tebdil eyleyen nefer,

Erisin dersin varlığım, erişsin mazluma ilmi sefer.

Adam tutmuş eve getirmiş yerin, göğün çekirdeğini,

Mana açılır fennin koynunda, insanadır ihsan,

Doldursan testini çölden, gül destesi açar nevi beşer.

Ben, seni bulurum, elimi kalbimin üstüne koydum,

Kalk hacı, Şahname’yi koynundan çıkar, oku andacı.

Git görünmez bir tohum daha getir, içinde güneş olsun,

Ben gerçeği bulurum, maddenin dilini okudum,

Suyla konuştum, demiri dinledim, uranyum sır verdi.

Fars ovada yürü, Asya dağına çık, yeryüzü göğünde uç,

Kalk şimdi Kıble kapısını aç, bilim yeli içeri dolsun.

Başını kaldır canım, gün doğu ufkunda yükselmekte,

İnmekte gökten melekler, etmek için şehit evini tavaf,

Kapanır gökler eyvah, indirir ışık kepengini arşıâlâ.

Hayır durun! Duyulur derinden vatan annemizin sesi:

Der, gözlerini aç yavrum, aç sevgilim, aç annem!

Aralar kirpiklerini bir an, orda görünür âlemi mizan.

Hüseyin Haydar

*Yüzünü, bir gül yaprağı gibi toprağa lütufla yere koydu,

Sanki devran hazinedarı sandığına bir inci tanesi bıraktı.

Kanuni Mersiyesi, Baki, bent 1, beyt 8.