Fatih Sönmez Van’da güçlü bir fotoğrafçımız/dostumuz

Neden böyle bir başlık seçtim. Çünkü geçtiğimiz yıllarda Van’a giden fotoğrafçılar, Fatih Sönmez’i bulurlardı. Ben Van’da fotoğraf çalışırken, Fatih’in büyük desteğini gördüm. İzzet, Keribar, Merih Akoğul gibi Van’a giden bütün fotoğrafçıları ağırlamış/gezdirmiştir. Okumuş birikimli bir fotoğrafçıdır Fatih Sönmez. Çok iyi fotoğrafların sahibidir. Geçen yıllarda yapılan önemli yarışmaların çoğunda birinci olmuştur. Fotoğraflarının güçlü mesajları yanında normları açısından da kusursuzdur. Yurt içinde ve yurt dışında fotoğrafları beğenilmiştir. Ve içten samimi iyi bir insandır Fatih Sönmez. Büyük kentlerde, umarım sergiler gösteriler de yapar. Ben sordum bakın Fatih Sönmez nasıl anlattı.

ÇOCUKLUK YILLARI

  • Fatih Sönmez, Van’da oturuyorsunuz ama Karedenizlisiniz. Çocukluğun nerede geçti ilkokul öğrenimlerini nerede gördün? Çocukluğunu anlatır mısın?

1969 yılında Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde başlayan hayat serüvenim rahmetli babamın amcası ile birlikte Van’ın ilk pastanesini açması ile Van’da devam etti. 4 yaşımdan itibaren hayatımın büyük çoğunluğu Van’da geçti. İlkokulu Van Atatürk İlkokulu’nda okudum. O dönem sınıf arkadaşlarımdan bugün bile görüştüklerim var. Babamı çok erken yaşta kaybettik. Çocukluğumun sanırım en zor yanı buydu. Yoksa 70’li yılların bir Anadolu şehrinde eski mahalle kültürünün hakim olduğu, evlere çat kapı girilen, komşuların birbiriyle samimi olduğu, dertlerini paylaştığı, bir evde taziye olduğunda üç gün televizyonların açılmadığı güzel zamanlardı. Mahallenin bütün çocukları ile sokak oyunları oynar, yağmurda ıslanır, çamurda kirlenir, kar yağdığında da kendi yaptığımız kızaklarla kayardık. Hemen her evin bahçesinde bulunan meyve ağaçlarından izinsiz meyve koparır, sokaktan geçen su kanalında oyunlar oynardık. Kelimenin tam anlamıyla çocukluğumu doya doya yaşadığımı hatırlıyorum. Teknolojinin insanları esir almadığı mutlu bir dönemdi.

  • Sonraki okulları nerelerde okudun? Okuduğun kitaplar nelerdi? Beğendiğin yazarlar ve kitaplar var mıdır?

Benim bütün eğitim hayatım Van’da geçti. 50.Yıl Ortaokulundan sonra liseyi Van Atatürk Lisesinde tamamladım.1989 yılında da Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezun oldum. Kitaplarla aram her zaman iyi olmuştur. Ortaokulda ödev yapmak için şehir kütüphanesine giderdik. O kadar kitabın arasında saatlerce oturmaktan sıkılmazdım. Dünya klasikleri ile tanışmam o dönemde olmuştur. Victor Hugo, Cervantes, Gorki, Balzac, Jack London, Charles Dickens, Tolstoy ve Dostoyevski sevdiğim yazarlardır. Sefiller, Don Kişot, Ana, Suç ve Ceza sevdiğim kitaplardandır. Ülkemizden de kendisi aslen Vanlı olan Yaşar Kemal’i çok severim. İnce Memed dünya çapında bir klasiktir. Çok yönlü bir sanatçı olan Zülfü Livaneli’nin kitaplarını çok değerli ve eğitici bulurum. Ayrıca şiir, deneme ve felsefi kitapları okumayı severim.

  • Van’da neler yaparsın, fotoğrafla ne zaman buluştun? İlk önce neler çektin sergiler açtın mı?

Ortaokulda başlayan bir resim merakım var. Hemen her gün karakalem ve yağlıboya resimler yapardım. Çok sevdiğim Empresyonist ressamların hayatlarını okur, eserlerini incelerdim. Askerlik dönüşü fotoğrafa başlamamda resme olan sevgimin etkisi çok büyüktür.1992 yılında rahmetli babamın Petri marka fotoğraf makinesi ile ilk çekimlerimi yaptım. Manzara, günbatımı, çocuklar çektiğim konulardı. Bu işin zorluğunu fark edince fotoğrafın teknik yönüyle ilgili kitaplar edinmeye başladım. Önce negatif film, ardından dia pozitif film ile çekimler yaptım. 2006 yılından beri de dijital makinelerle üretmeye devam ediyorum. Başlangıçta doğa konularını çekerken zamanla insan ve kültürleri belgelemekten daha çok keyif aldığımı gördüm. 1999 yılından itibaren fotoğraf merakım tutkuya dönüşmeye başladı. 2001 yılından itibaren Van’a fotoğraf çalışmaları için gelen ülkemizin önemli fotoğraf sanatçılarıyla (Merih Akoğul, Erdal Yazıcı, İzzet Keribar, Yusuf Tuvi, Hakan Öge, Ali Borovalı, Faruk Akbaş, Lütfi Özgünaydın) tanışma ve birlikte fotoğraf gezilerine çıkma fırsatım oldu. Bu gezilerden edindiğim izlenimler fotoğrafı öğrenme yolundaki çabalarıma destek oldu. Fotoğraflarım Van ilindeki birkaç kişisel sergi dışında yüzlerce yarışma sergisinde yer aldı

EN ÇOK ÖDÜL ALAN FOTOĞRAFÇI

  • Bir dönem en çok yarışma kazanan sendin. Belli başlı ödüllerini de söyler misin?

Prof. Dr. Sabit Kalfagil hocanın danışmanlığını yaptığı İhsan Ayıtkan’a ait “2000 Yılı Sonrası Türk Fotoğraf Sanatçılarının Eğilimleri” konulu Yüksek Lisans Tezine göre 2000-2010 yılları arasında en çok ödül alan fotoğrafçıyım. Bu tabi kendi adıma çok gurur verici bir şey. Sergilemeler hariç ulusal ve uluslararası yarışmalarda 130’dan fazla ödül aldım.

Bunlardan en önemlileri; Koç-Allianz Fotoğraf Yarışmaları 2003, 2004 yıllarında birincilik, Şinasi Barutçu Kupası (2008), Mardin Valiliği Fotomaraton Birincilik (2010), Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Yarışmasında Birincilik (2011), Kültür Bakanlığı Devlet Fotoğraf Yarışmalarında 2012, 2014, 2020 yıllarında başarı ödülleri, Altın Safran Uluslararası Fotoğraf Yarışması 2018, 2019 yıllarında birincilik, National Geograpic Türkiye Fotoğraf yarışmalarında 2011 yılında ikincilik, 2012 yılında birincilik. Ayrıca 2011 yılında Tarım Bakanlığından ödül aldığım fotoğraf PTT Genel Müdürlüğü tarafından özel anı pulu olarak bastırıldı.

FOTOĞRAFIN TERCÜMEYE İHTİYACI YOK

  • Dünya fotoğrafında kimleri beğenirsin? Fotoğrafla ilgili düşüncelerini de anlatır mısın? Ülkemizdeki gelişmeleri nasıl görüyorsun?

Alfred Stieglitz, Ansal Adams, Eduard Steichen, Paul Strand, Eugene Smith, Henri Cartier Bresson, Bruno Barbey, Sebastiao Salgado, Josef Koudelka, Nikos Economopoulos, Steve Mccurry ilk aklıma gelen isimler. Ülkemizden rahmetli Sabit Kalfagil, Ara Güler, İzzet Keribar, Nuri Bilge Ceylan çok beğendiğim sanatçılardır.

Fotoğraf; insana, doğaya, yaşama ve evrene ait şaşırtıcı, etkileyici ve düşündürücü görüntülerin büyülü dilidir. Bu dilin tercümeye ihtiyacı yoktur. Fotoğraf üretim amacı ne olursa olsun teknolojinin bir ürünüdür. Belgesel, ticari, bilimsel ya da salt sanatsal ve estetik kaygılarla üretilse de sonuçta insanlığın evrensel belleğini oluştururlar. Fotoğraflar, insanların her an gerçekleştirdiği bakma edimini görme seviyesine yükseltmiş ve birleştirici aurası ile evrensel boyuta taşımıştır. İşte bu fotoğrafın gücüdür. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de teknoloji insanları esir almış durumda. Sosyal Medya kanallarının popülaritesi üretilen işlerin hızla tüketilmesine ve bir anlamda değersizleşmesine neden olmaktadır. Fotoğraf da tarihinde hiç olmadığı kadar hızlı evrilmekte ancak nereye doğru gittiği hususunda belirsizlikler bulunmaktadır. Her gün milyarlarca görüntünün paylaşılıp saniyeler içerisinde tüketilmesi yaşadığımız çağın ne kadar da aklı başında olmadığının bir kanıtı olsa gerek.