Fatih’in tablosu tanrıya emanet

Bellini’ye ait olduğu iddia edilen Fatih Sultan Mehmet tablosunun Türkiye’ye yani ait olduğu topraklara satın alma yoluyla getirilmesi, tablonun değerini de aşan, çok farklı anlamlar içeriyor. Bu farklı olan anlamların başında ise; Türkiye’nin kendine ait olan değerlere sahip çıkma bilincindeki ilkesel tavrıyla, bu tavrın bundan böyle de sürdürülebileceğinin kararlılığı yatıyor. Öte yandan kimi çevrelerin tabloya ilişkin pek de gerçekçi olmayan eleştirilerini ise; tablonun, bugüne dek benzeri görülmemiş bir şekilde, hiç tahmin edilmeyen bir kurum tarafından alınmış olmasına bağlamak gerekiyor.

Resim ve heykeller bu coğrafyada hep sorun olmuştur. Ama bu sorunlar, eserlerin sanatsal içerik ve biçimlerinden daha çok, gündelik politikanın bilinen yöntemleriyle çözülmek istenmiş ve her seferinde de, çözümler, ana sorundan daha büyük sorun olup çıkmıştır.

Googla’da kısa bir gezinti yaparak yakın zamanlarda yaşadığımız birkaç tablo olayını kısaca anımsatmak istedim… İnanın niyetim kötü değil… Yalnızca anımsatmak istedim… Siz nasıl değerlendirirseniz değerlendirin, hepsi kabulümdür…

Bünyesinde barındırdığı eserler nedeniyle “resim ve heykelin milli hafızası” olarak nitelendirilen Ankara Resim Heykel Müzesinde, müze envanterine kayıtlı olmasına karşın 202 eserin kayıp olduğu, 46 eserin sahteleriyle değiştirildiği, 27 eserin orijinalliğinin ağır kuşkulu olduğu iddia edildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın olası tepkiler nedeniyle kamuoyuyla paylaşmadığı rapora göre, müzede bulunan Fikret Mualla, İbrahim Çallı, Şevket Dağ, Hüseyin Avni Lifij, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Mehmet Ali Laga, Sami Yetik’in aralarında bulunduğu sanatçıların yüzlerce eserinin “kayıp”, “sahte” ya da “ağır kuşkulu” olduğu ortaya çıktı. (Sertaç Koç. Milliyet.2012)

★★★

Ankara’daki Kültür Bakanlığı Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde (DRHM) yaşanan tarihi eser hırsızlığı iddiasıyla ilgili soruşturmada polis, aralarında müzenin koruma görevlisi Veli D.’nin de bulunduğu 7 zanlıyı gözaltına aldı. Müzeden, değeri yaklaşık 650 bin TL olan üç resmi çalan Veli D.’nin, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi’nde karıştığı yolsuzluk olayından dolayı soruşturma geçirdiği ve Ankara’ya sürgün edildiği ortaya çıktı (Tolga Şardan. Milliyet. 2009)

★★★

Ankara'daki Resim Heykel Müzesi'nde sergilenen tabloların çerçeveleri soba boyası ile boyandı ve bu boya da resimlere zarar verdi. Üstelik bu işlemi de Müze Müdürünün talimatıyla müze personeli yaptı. (CNN Türk. Mart 2012)

★★★

Türkiye’nin ilk modern ve tek kamusal sanat müzesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1937’den 2012 yılına kadar Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’nde konumlanmıştı. Müze, 1970'lere kadar ülkenin tek sanat müzesiydi. 2007 yılında kaynak bulma sorunu nedeniyle kapatılan müze 8 yıllık bir aradan sonra restorasyon çalışmalarının bitirilip açılması beklenirken tüm koleksiyonu ani bir kararla Tophane Antrepoları’ndan 5 numaralı antrepoya yerleştirildi.(Yapı.com. 2014)

★★★

Ressam Feyhaman Duran’a ait bir tablonun Ankara Resim Heykel Müzesi’nden çalındığı ve yıllar sonra ünlü bir müzayede evinde bulunduğu yazılmıştı. Ancak müzayede evinden Bakanlık’a dört yıl önce bildirilmesine rağmen tablonun hala alınmadığı ortaya çıktı. (Gökçen Tuncer. 2019)

★★★

Ve işin özeti:

Geçen yıl içinde Kültür Bakanlığı’n bağlı 54 müze artan soygunlar nedeniyle zorunlu olarak kapatıldı. Eğer personel ihtiyacı giderilmezse 14 müze de kapatılmak için sıra bekliyor. Bunlar için Kültür Bakanlığı’nın 107 uzman müzeci 278 bekçi, 60 güvenlik elemanı, 150 gişe memuru alması gerekiyor. Ancak Maliye Bakanlığı personel alımına izin vermiyor. (Milliyet 2003)

Kısacası ne “alınanın” sevincini doya doya yaşıyoruz, ne de “koruyamadıklarımızın” sorumluluğunu…

İşin garibi; alınanın hesabını soruyoruz da, çalınanın karşında hep susuyoruz….