Fener, yedi düveli yener: ‘Zaferin Rengi’
Anadolu’da milli mücadele başlamışken İstanbul’da kalıp işgal kuvvetleriyle futbol maçı yapmanın anlamı ya da anlamsızlığı çokça tartışılmıştır. İstanbul işgal altındayken İngiliz, Fransız, Rum takımlarıyla toplam 50 maç yaparak 41’ini kazanan, dördünde berabere kalan ve beşini kaybeden Fenerbahçe’nin tarihinde bu tablonun övünç mü utanç mı sayfalarına karşılık geldiği, bundan bir başarı öyküsü çıkarılıp çıkarılmayacağı, soru ve ünlem işaretleriyle birlikte farklı farklı yorumlanır. Ama ne denirse densin, unutulmasın ki kuruluş tüzüğünün ikinci maddesinde, kuruluş amaçlarından birini “Vatanın gençlerini vatanın korunması için askeri seferberliklere hazırlamak” olarak gösteren tek kulüp Fenerbahçe’dir.
Abdullah Oğuz’un sinemalarımızda bugün gösterime giren filmi “Zaferin Rengi”, Fenerbahçe tarihini ele alan pek çok belgesel film ve kitabın izinden giderek, söz konusu dönemde kulübün başarılarının milli mücadeleye katkısını, halkın moralini yükseltmesini, birlik ve mücadele ruhunu güçlendirmesini vurguluyor, kulüp tarihinin bu kesitine şanlı-şerefli kazanımlar açısından bakıyor.
FUTBOL VE VATAN MÜDAFAASI
Bu anlamda, “resmi tarihe” çok uygun düşen bir film “Zaferin Rengi”. Abdullah Oğuz ve senaryo ekibi, örneğin Zoltan Fabri’nin “Cehennemde İki Devre” (Ket felido a pokolban, 1962) ve John Huston’ın “Zafere Kaçış” (Victory, 1981) filmlerinde, Nazilerle futbol maçı yapan esir askerlerin zaferlerinden nasıl heyecan ve sevinç duymuşsak, aynı duygularla seyredilmesi gereken bir film kotarmaya çalışmışlar. Sonuçta karşımızda, bir aşk öyküsünün de eklemlendiği, kimi sahnelerinde mendil ıslattırmayı hedefleyen, Mustafa Kemal’in kulübü ziyaretinden Anadolu’ya silah kaçıran MM Grubu’na, şehit düşen Fenerbahçeli futbolculardan işgalci İngilizlerin burnunun futbol sahasında sürtülmesine açılan yelpazede, “Fener, yedi düveli yener!” filmi var. Oğuz, “Attığınız her gol kurşun olacak! Tuttuğunuz her top vatan müdafaası!” taktiğiyle oynanan maçları ve büyük final Harrington Kupası zaferini, futbolun sadece futbol olmadığını göstererek anlatmış.
Açılış sahnelerinde, ezeli rakip-ebedi dost Galatasaray ve kurucu başkan Ali Sami Yen’e selam yollamayı ihmal etmeyen “Zaferin Rengi”nin öyküsü, Birinci Dünya Savaşı’ndan ayağı yaralı olarak dönen Fenerbahçeli futbolcu Galip üzerinden akıyor. Topallayan bacağı nedeniyle hayata küsen ve savaştan önce sevgilisi olan Peyker’den uzak durmaya çalışan genç kahramanımız, kısa sürede tedavi olarak takıma döner ve kulüp başkanı Sabri Bey’in de kararıyla Anadolu’da başlayan milli kurtuluş mücadelesine yardımcı olmak için en iyi bildiği yöntemi, futbol oynamayı seçer. 3 Mayıs 1918’de kulübü ziyaretinden sonra “Fenerbahçe’ye sonsuz muvaffakiyetler dilerim” diyen Mustafa Kemal’in bu sözünü bir dilek değil emir olarak algılayan tüm futbolcular, kolları sıvayarak top sürmeye başlar. Galip ile Peyker’in aşkı rayına otururken gizli MM Grubu Anadolu’ya silah ve adam nakletmeyi sürdürmekte, Fenerbahçe kulübü de bu konuda büyük yararlılıklar göstermektedir. Fakat işkenceci İngiliz Yüzbaşı Bennet’ın da kötücül ve ölümcül planları vardır.
GERÇEKLERE BAĞLI SENARYO
159 dakikalık “Zaferin Rengi”nden sonra Fenerbahçe tarihini ele alan en başarılı belgesellerden biri olan 166 dakika uzunluğundaki “Bir Tutkunun Tarihi”ni (2007) tekrar seyrettim. Tarihi bilgilerin sunuluşu açısından iki film arasında neredeyse hiçbir fark yok, yani “Zaferin Rengi”nin senaryosu oldukça titiz bir çalışmayla hazırlanmış ve gerçeklere bağlı kalınmış. Kostüm tasarımından mekân-dekor çalışmasına, başrollerdeki Kubilay Aka ve Gülper Özdemir’in yanında Nejat İşler, Timuçin Esen, Yiğit Özşener, Gonca Vuslateri, Birce Akalay gibi isimlerden oluşan kalabalık yardımcı kadronun başarısına, Abdullah Oğuz’un klasik anlatı başarısına da diyecek fazla bir şey yok. Zaman zaman sarkan ve ağırlaşan temposuna, uzunca sayılacak süresine rağmen sıkılmadan izlenen, sarı-lacivert forma aşkı, futbol tutkusu ve vatan sevdasıyla örülmüş, çizgi-roman tadında bir film “Zaferin Rengi”.
Malum, futbol filmlerinin ülkemizdeki gişe başarısı pek parlak değildir. Bu nedenle “Zaferin Rengi”nin yalnızca bir futbol filmi olmadığını önemle belirteyim.