Fenerbahçe olmak böyle bir şey-(TAMAMI)

Dünkü ve bu günkü gazetelerde görmüş, televizyonlarden izlemişsinizdir. 1 yıl ve 2 hafta, yani toplam 378 gün sonra Fenerbahçe yönetim kurulu Aziz Yıldırım başkanlığında toplanmış. Benim bu konuda haber olarak söyleyeceğim fazla bir şey yok. Ancak, Lefter adına düzenlenen turnuvamızda şampiyonluk kupasını Aziz Yıldırım adına veren yönetim kurulu üyesi Dr. Serdar Erkan bizleri çok mutlu etmişti. Konuyu Başkan Aziz Yıldırım ile yönetim kurulu arkadaşlarına toplantıda ileteceğini söylemişti. Ben de sayın Yıldırım’ın yönetim kurulu toplantısına katılacağını bu vesileyle öğrenmiş oldum.

Ancak fotoğrafa iyi bakın. Hele Fenerbahçe’den taş sökülmesine çalışanlar daha iyi baksın. Aziz Yıldırım’ın sağında Nihat Özdemir, solunda Ali Koç var. Önce onları kutluyorum. Yani eskisi, yenisi, yöneticisi, futbolcusu, teknik adamı, taraftarı ile sarı lacivertliler öyle bir kenetlendiler ki, bu herkese örnek olsun. Aslında bu durum futbol camiasını da birbirine kenetledi. Ulusal tehlike karşısında karşısında milletçe kenetlenmek böyle bir şey. Yabancılara kendi insanlarını, kurumlarını şikayet edip cezalandırılmasını isteyenlere ders olsun.

Bu fotoğrafa defalarca yine bakın. Yakında aynı fotoğrafı tribünlerde taraftar ile binlerce, ve Türkiye’de milyonlarca futbolsever ile birlikte cektireceğiz. Dikkat edin, Fenerbahçeli demedim, futbolsever dedim. Evet, o fotoğraf belki ekranlara, sayfalara, fotoğraf makinası objektiflerine sığmayacak. Ama hep hayallerde ve gönüllerde yaşayacak. Ve de futbolda milli mücadele işte beyinlerdeki bu hayalle başlayacak.

Terim “daha da” gelmez

Galatasaray’ın Almanya kampı planlanan sürede bitti mi, bitmedi mi pek anlamadım. Bana kalırsa Teknik Direktör Fatih Terim, kapıya polis dayanıp “ maç yapamazsınız haaa, haberiniz olsun” diye gözdağı verince küplere binmiştir. Ve de anladığım kadarıyla tası tarağı toplatıp “ hadi millet, dönüyoruz” demiştir. Hiç de anormal değil, beni istemeyeni ben de istemem. Ama söylediği söz güzel, hani Başbakan Tayyip Erdoğan demişti ya “daha da gelmem” diye. İşte o da öyle yapmış.

Buraya kadar tamam da koskoca Galatasaray’ı ve diğer takımlarımızı bu duruma düşürenler hiç utanmıyorlar mı? Hala göğüslerini gere gere ortalıkta dolaşmanın alemi ne? Niye çirkin davranışlarımızı düzeltmeye çalışmıyoruz, adamların düzenini yerle bir ediyoruz. Sonra da inanın ciğerinin kaç para edeceği şüpheli bir yetkili gelip size kafa tutuyor, terbiye dersi veriyor. Ben bu filmi daha önce gördüm. Defalarca yaşadım, artık görmek istemiyorum. Ne ben, ne de bu ülkenin düzgün insanları böylesine bir davranışı hak etmiyor.

Tenis ve Ömer Aras nezaketi

Bu köşeyi devamlı okuyanlar belki hatırlayacaklardır. Bir süre önce Finansbank’ın organizasyonundaki veteranlar tenis turnuvasına katılmıştım. Beni en çok etkileyen davetiyenin şıklığı ve nezaketiydi. Basit gibi görünen ama derin anlamlar içeren davetiyedeki lacivert minder üzerindeki adaletin çekicini (topları) taşıyan temizliğin sembolu beyaz eldivenler çok zarifti. Uzun süredir antrenmansız olduğum halde dayanamadım, turnuvaya katıldım. Sonucu ne olmuştu diye sormayın sakın.

Dün, Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ömer Aras adına yönetmen Deniz Karaman Düzgün Ayrınlık spor servisine ziyaretime geldi. Ve inanılmaz bir hoşluk daha yaşadım. Turnuva maçı oynarken çekilen fotoğraflarımdan bir albüm hediye etti. Hatırlanmak çok sevinç veren bir şey. Böylesine bir incelikle hatırlanmak da ayrıca güzellikler yaşatıyor. Eğer diye düşündüm, çoook gençliğimde, futbol oynarken böylesine şeylerle tanıtımım yapılsaydı dünyam farklı mı olurdu acaba? Amaaan, sakın derine dalmayalım, geçmişi geçmişte bırakalım. Bugünün güzelliklerini yaşayalım. Teşekkürler Sayın Aras...

Beşiktaş’ı anlamak zor

Sayın Fikret Orman’ın yaptığı hamleye gönülden katılmamak olası değil. Batağa düşmüş Beşiktaş’ı düzlüğe çıkarmanın yolu kendi özüne ve alt yapıya dönmek. Kadroyu gençlerle destekleyerek tempolu futbola dönmek. Zaten siyah beyazlılar tarih boyu böylesine yaptıklarında başarıyı yakaladılar. Öyle büyük transferlerle başarıya gidildiğini söylemek sanal alemdeki illüzyon kandırmacasından başka bir şey değil. Metin, Ali, Feyyaz’dan önceki Ziya, Rıza, Fikret, Süleymanlı dönemin de yakından tanığıyım. Sonrasını hepimiz biliyoruz.

Buraya kadar güzel de ruhunu bildiğim Teknik Direktör sevgili Samet Aybaba’nın kaleci konusundaki davranışlarını, isteklerini anlayamıyorum. Acaba diyorum, onun isteği dışında gelişmeler mi oluyor. Sen yaşlı diye Rüştü’yü gönder. Sonra iki tane otuzbeşlik kalecinin peşinden koş. Bir yerde yanlışlık var ama anlayamıyorum. Elinde Milli Takım kalecisi varken onu da geliştireceğine çürüteceksin. Fenerbahçe gibi yıldız transferine yönelik politikası olan bir takım Rüştü, Engin, Volkan ve de gerisinde Mert Günok olan bir doğrultuda yıllardır yürüyor. Samet Aybaba bu yanlışlığı sabrı ve politikliği ile düzeltir gibi geliyor bana...