Festivaller mevsimi
Ülkemizdeki film festivallerin sayıca artmasını, festival enflasyonundan, bu alanda geç kalınmış etkinler olarak, kültür-sanat yelpazesi içinde çeşitli açılardan yorumlayabiliriz. Ama sonuçta varacağımız tek nokta, bu festivallerinin nicelik ve nitelikleri ne olursa olsun sinemamıza getirdiği sayısız yararlar olacaktır.
İçinde bulunduğumuz aylar tam anlamıyla bir festivaller mevsiminin içinde olduğumuzu müjdeliyor. İstanbul, ardından Ankara, Malatya İnönü Üniversitesi geleneksel film festivali, Afyon derken Kayseri Altın Çınar, Uçan Süpürge, TRT Belgesel Yarışması vs. gibi film festivalleri ve yarışmaları bu mevsimin değil yalnızca birkaç ayın başlıca etkinlikleri olarak karşımıza çıkıyor. Bu tür etkinliklerin Kasım ayına dek aynı hızla devam ettiği düşünüldüğünde, sinema ortamımızdaki zenginlik de olumlu bir şekilde söz etmemiz kaçınılmaz oluyor.
Bu yıl altıncısı yapılacak olan Altın Çınar Kayseri Film Festivali kısa ve belgesel film yarışmalarının yanı sıra ilk kez uzun metrajlı ulusal film yarışmasına da yer verecek. İstanbul, Ankara Film Festivallerinde yarışan filmlerin bir kısmı şanslarını bir kez de bu festivalde deneyecek.
Bir butik festivali olarak değerlendirilecek Kayseri Film Festivali’nin önemi, festival etkinliklerinden daha çok, ya da onun kadar, bu festivali yapanlardan geliyor. Belki de dünyada ilk kez, bu festival, bu kentin üniversitesinden mezun olanlar tarafından yapılıyor. Önce üniversite içinde başlattıkları küçük çaplı yarışmayı Kayseri’nin tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü Talas ilçesine taşıyan gençler, bir süre bu yörenin adıyla yaptıkları festivali sonrasında Kayseri ilinde film festivali yapmanın üstesinden gelerek ülkemizdeki büyük festivaller arasına girmeye başardılar.
Malatya İnönü Üniversitesi’nin uluslararası kısa film festivali ise bu yıl 11 yaşını doldurdu. Nisan ayının sonunda bir çok değerli sanatçının katılımıyla yapılan festival, her yıl hem etkinliklerinin nitelikleriyle hem de davetli sayısıyla kendi alanında başa oynayan festivaller arasında önemli bir yere sahip. Öğrenci odaklı bu festival aynı zamanda, öğretim görevlileriyle öğrenciler arasındaki dayanışma ve de kusursuz bir işbirliğiyle örnek alınacak bir festival özelliğini de yansıtıyor.
Gerçekten de ülkemizdeki bir çok film festivali Kültür Bakanlığı’ndan aldığı küçük bir katkı ya da yardımla, yalnızca bulundukları yörelere değil, genel olarak sinema ortamında üvey evlat yaklaşımı gören kısa ve belgesel film alanına da sıyışız katkılar sağlayarak bir çok gencin bu alanda kendini tanınmasına zemin hazırlıyor. Bunun için bu tür festivallerin çoğalmasını bir festival enflasyonu olarak değil de, Türk sinema ortamında gereksinmesi duyulan bir zenginlik olarak değerlendirmek daha doğru olur.
Çok değil, az bir zaman önce yerel yönetimden gelerek bakanlık koltuğuna oturan bir siyasimiz, yerel yöneticilere “sanat manat gibi gereksiz şeylerle uğraşmayın...” gibisinden bir uyarıda bulunmuş, bu alana para harcamamalarını istemişti.
Film festivalleri ya da daha genel anlamda kültür-sanata ilişkin festivaller, elbette ki para kazanmazlar. Aslında para yerler... Onun için bu tür kültür-sanat alanında yapılan festivalleri bir şölen masasındaki orkidelere benzetmek yanlış olmaz. Orkideler karın doyurmazlar ama, en azından bulundukları masalara bir saygınlık, anlatılmaz bir güzellik, dahası farklı bir ambiyans getirirler...
Bu da az bir şey olmasa gerek...