Festivallere ne oluyor?

Boğaziçi, Malatya, Adana derken bu kez de Antalya Film Festivali’nin yönetici de kadroları değişti. Antalya Film Festivali’nin üç yıldır direktörlüğünü yapan Deniz Dağdeviren bir dizi iş buluşması için gittiği Cannes Film Festivali’nde bir açıklama yaparak, işlerinin yoğunluğu nedeniyle festivalin direktörlüğünden ayrıldığını açıkladı.
Tüm festivallerin sanki ağız birliği etmişçesine birbirlerine çok yakın zaman dilimleri içinde yöneticilerini –ve de kimilerinin tüm kadrolarını– değiştirmesi bir rastlantı mı? Yoksa geleceğe yönelik bir hamlesi ile artık iyiden iyiye kendini belli etmeye başlayan bir başka takım oyununun başlangıcını simgeleyen bir değişim - dönüşüm mü? Bu ve buna benzer soruların yanıtlarını sanırım kısa zamanda, belki bu yıl, iş başına gelen kadroların ortaya koyacağı etkinlikler sonucu öğrenebileceğiz.
HER ŞEY SİNEMA İÇİN Mİ?

Ama bir gerçek var ki, her festivalin bildik “her şey sinemamız için” sloganı artık lafta kalacak. Belki de bunun yerini, “her şey bizim arzuladığımız sinema için” ya da benzeri sözcükler alacak. Tüm festivallerin değişim- dönüşümlerinde ne yazık ki, böylesine bir vurgu öne çıkmaya başladı. Giden kadroların yerine gelenler, yalnızca festivalin bilinen yapısını değiştirmeyecek, giderek kendilerini festivalle getirenlerin kimi isteklerini –ya da eğilimlerini de– yansıtma yarışına girecekler.
İlk yönetim değişikliğini gerçekleştiren Boğaziçi Film Festivali’nin geçen seneki ilk deneyiminde, tüm etkinliklerine yansıyan muhafazakâr düşüncenin bir öncekine oranla daha yoğun ve bilinçli bir seçim sonucu ortaya konduğu gözlenmişti. Bir festival düzenleyenlerin elbette ki kendi düşüncelerini festivalin etkinliklerine yansıtması çok doğaldır. Ama bu doğallık çoğu zaman bir festivali, bırakın uluslararası kılmayı, çoğu kez ulusal olmaktan bile uzaklaştırıp belli bir takımın kendi içindeki oyunu haline getirebilir.
BEKLE GÖR

Malatya’daki değişimse, her yıl benzer bir şekilde yinelendiği için pek sürpriz olmadı. Festivalin yapıldığı tarihten bugüne her yıl yönetim değişti. Onun için bu yılki değişimi de en iyimser bir tahminle, festivalin geleneği haline gelen olağan bir değişim olarak tanımlamak mümkün artık.
Adana Altın Koza’daki değişim ne sürpriz ne de olağan sayılabilir. Sürpriz olmaması, birkaç yıldır süregelen “ha değişti, ha değişecek” söylentisinden, olağan bulmamız da yerel seçimlere hazırlanan bir yerel yönetimin –hiç olmazsa son iki yıl– festivale kendi damgasını vurma isteğini haklı görmemizden kaynaklanabilir. Elbette bu iki yılı başarılı bir şekilde değerlendirmenin üstesinden gelebilirse...
Antalya Film Festivali’ndeki değişimse, sürpriz sayılmasına karşın, “Perşembenin geleceği Çarşambadan bellidir” atasözünü çağrıştıran bir değişim. Geçen yılkı festivali izleyenler, sanırım bunun ne anlama geldiğini de çok iyi bilirler.
Acaba festivaller, yalnızca yöneticilerini, kadrolarını değil, radikal bir biçimde yapılarını da değiştiriyorlar demek için çok mu erken?
Beylik deyimle öylersek, bekleyip göreceğiz...