FETÖ: Erdoğan vuruyor, eski vekili övüyor

Geçen Pazar, 15 Temmuz anmalarında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CIA’nın emrindeki sahte Müslüman Fethullah Gülen’e derin vuruşlar yaptı. Haklıydı da... Bir ara, “Bunların ardından gidenler bitmez!” dedi. Yine haklıydı... FETÖ’cülerle ilgili olarak işi sıkı tutması gerektiğini bilmekteydi.
Kendisi meydanda konuşurken, Beyaz TV adlı kanalda, 4 kişi bir araya gelmiş 15 Temmuz’u konuşmaktaydı. Bunlardan birisi de eski AKP milletvekili Şamil Tayyar idi...
Şamil Tayyar sözü evirdi çevirdi, FETÖ’nün Ergenekon ve Balyoz operasyonlarına getirdi. Ve, Türk yargısının kararlarıyla birer tuzak dava oldukları ortaya çıkan bu kumpasları savundu.
Artık FETÖ’cülerin bile itiraf ettiği bu kumpas davaları savunurken bir ara şunu bile söyleyebildi: “Faili meçhul cinayetleri bile Ergenekon üstünden akladılar.”
Dediği şuydu: Cinayet işleyenleri bile, Ergenekoncuları beraat ettirerek akladılar...
Bu cümlesi ile 2008’den itibaren yazdıklarını, söylediklerini tekrar ederek FETÖ’yü aklıyordu.
Balyoz ve Ergenekon iddianamelerine arka çıkmasını şu anlamdaki sözleriyle sürdürdü: “Bu davaların iddianamelerinde 1000 sayfa doğru bilgiler ve belgeler varsa ve sadece 1 sayfada yanlış bir şey bulunuyorsa, o 1 sayfa yüzünden 1000 sayfa yok sayıldı.”
FETÖ’nün kurduğu bu hain tuzakları bugün bile savunmak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tersine konuşup FETÖ propagandası yapmak olmaz mı?
İşte bugün basın dünyasında böyle kritik tavır takınan bir ekip var. Ben bunlara, önceki yazılarımda “kripto FETÖ’cü” dedim; başta Şamil Tayyar olmak üzere hemen mahkemeye koşup benden tazminat istediler.
Geçmişte, bunların yargıçları beni tazminat ödemeye, hatta hapis cezasına çarptırdılar. Ama o eski FETÖ’cü yargıçlar yok artık o kürsülerde...
Bir gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan, medyadaki gizli FETÖ propagandacılarına da el atarsa, ne yapacaksın Şamil Tayyar?
TARAF GAZETESİ SORUŞTURULMALI
Eğer bu yeni iktidar, FETÖ ile derinden mücadele edecekse, kapatılan Taraf Gazetesi’ni mutlaka masaya yatırmalıdır. Çünkü, FETÖ’nün ana gazetesi Zaman Gazetesi gibi görünse bile örgütün operasyon gazetesi Taraf Gazetesi idi. Ahmet Altan, CIA eliyle bu gazetenin başına oturtuldu. O gazetede köşe yazarı yapılanların tümü, Fethullah Gülen’den onay almış isimlerdir. Bunlar daha sonra sıkı bir Erdoğan yandaşı gibi gözükerek kendilerini gizlediler. Ve bu tipler, her fırsatta FETÖ’nün operasyonlarına arka çıkarak örgütün psikolojik olarak ayakta kalmasına çabalıyorlar.
KANALTÜRK DE...
Aynı biçimde Akın İpek’in elindeki Kanaltürk kanalında program yapanlar da soruşturulmalıdır. Örneğin FETÖ’nün Şike kumpasının en ateşli savunucuları burada idiler. Başta Erman Toroğlu olmak üzere, bu ekip FETÖ operasyonlarını överek yıllarca kamuoyunu kandırdı.
FETÖ’nün medya elemanları mutlaka soruşturulmalıdır. Çünkü, FETÖ’yü psikolojik olarak çökertmeden onu yenmek mümkün olmayacaktır.
POLİS, SİLAHINI TESLİM ETMEDİ DE ASKER NİYE ETTİ?
15 Temmuz darbe girişiminin gizini aydınlatan yeni yeni bilgiler, belgeler ortaya çıkıyor. Bunlardan birisi de İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan’ın kitabı oldu. Kitabın adı: “15 Temmuz Kıyam(et) Gecesi ve Milli Vuruş”
Bu kitaptan anlıyoruz ki Emniyet Müdürü Çalışkan, emrindeki polislere, “Silahınızı asla teslim etmeyeceksiniz!” emrini vermiş. Bu kararda elbette ki İstanbul Valisi Vasip Şahin’in de tam desteği etkili olmuştur.
İstanbul’da darbe girişiminin kırılmasında valinin, emniyet müdürünün ve 1. Ordu Komutanı’nın ortak tavrı belirleyici oldu. Kısacası, darbe kalkışması İstanbul’dan bastırıldı.
Nasıl oldu bu?
Piyasaya pompalanan “Halk, darbeyi bastırdı!” yoluyla değil...
Kanunu temsil eden güçlerin, silahlarını darbecilere teslim etmeme kararı ile...
Bu durum, Ankara’da da böyle oldu.
Peki, askerin başındaki Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ne yaptı?
Emrindeki subaylara, “Silahlarınızı darbecilere teslim etmeyeceksiniz!” emrini verebildi mi?
Ne yazık ki hayır...
Bırakın öyle bir emir vermeyi, kendisi darbecilere teslim oldu...
Böyle bir kritik anda, ordunun başkomutanı, düşman güçlere teslim olur mu?
Özetle, orgeneral rütbesindeki Hulusi Akar, astsubay rütbeli Ömer Halisdemir’in tavrının yüzde birini bile gösterememiştir.
Herkes bilsin ki, orduda bile bile görev almak, orada subay olmak, gerektiğinde vatan ve devlet uğruna ölümü göze almayı kabul etmektir. Bunu, Mustafa Kemal’in paşaları göze almıştır ama NATO paşaları yan çizmiştir.
TSK, zihniyetini fedakârlık yönünde yeniden düzenlemek zorundadır. Bunun yolu da, bu büyük kurumu imam hatip haline getirmek değildir.
Unutulmasın ki dindarlaşan paşalar, ABD’nin emrine giren paşalardır. Son darbe girişimi de eski darbeler de o taraftan gelmiştir.