Fidan’ın Çin ziyareti, Türkiye’nin BRICS açılımı

Geçen haftanın Türk dış politikası açısından en önemli olayı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın üç günlük Çin ziyareti idi. Fidan’ın Çin’de yaptığı açıklamalar ve özellikle Sinciang Uygur Özerk Bölgesi ziyareti, Türkiye’den daha fazla Atlantik mahfillerinden dikkatle takip edildi. Fidan’ın Uygur Bölgesi’nde cami ziyaretleri, sokakta halkla konuşması görüntülü olarak duyuruldu. Fidan’ın sohbet ettiği çocukların “Bilal, Abdullah, Abdülsettar, Zübeyde, Lale” diye adlarını söylemesi ve Türkçe samimi konuşmaları, camilerin kapatıldığı, Uygur adlarının yasaklandığı gibi yalanları doğrudan çürütmüş oldu.

Amerika’nın Sesi’nin (VOA) İngilizce yayınınındaki haberine attığı “Türk diplomatın Çin’de Uygur bölgesine yaptığı ziyaret endişelere yol açıyor” başlığı ziyaretin Washington’dan nasıl göründüğünü ortaya koyuyor. VOA, ABD’deki ve Türkiye’deki Uygur ayrılıkçılarına sormuş, onlar da “Çin Türkiye’yi kandırıyor” demeye getiren açıklamalar yapmış (VOA, 6 Haziran 2024).

İngiltere merkezli Al Monitor da “Fidan Sinciang’ı ziyaret ederken Türkiye ve Çin Uygurlar konusunda sıfırlama düğmesine mi bastı?” başlığını atmış. Haberde, Fidan’ın ziyaretinin ve Çin’deki açıklamalarının Batı başkentlerinde kaşların kalkmasına yol açacağı yorumu dikkat çekiyor. Haberde görüşlerine yer verilen Carnegie Vakfı uzmanı emekli Türk Büyükelçi Alper Coşkun, “Fidan’ın açıklamaları Türkiye-ABD ilişkilerinde görülen olumlu ivmeyle çelişiyor” diyor. Coşkun, Türkiye ile Çin arasındaki nükleer santral anlaşmasının “Ankara-Washington arasındaki güven erozyonunu derinleştirebileceğini” söylüyor.

ÇİN’İN ARDINDAN RUSYA

Fidan, Çinli mevkidaşı Wang Yi ile yaptığı görüşme sonrasındaki basın toplantısının yanı sıra Çin ve Globalleşme Merkezi adlı kuruluşta yaptığı konuşmada özetle şu noktaların altını çizdi:

- Tek Çin politikasını ve Çin’in toprak bütünlüğünü destekliyoruz.

- Uygur bölgesi ülkelerimiz arasında bir köprü olmalıdır.

- Çin’e yönelik kuşatma politikasına karşıyız.

- Daha adil bir dünya düzeni için çalışmalıyız.

- Çin’in İslam dünyası ile ilişkilerini geliştirmesini destekliyoruz.

- Çin’in Orta Asya Türk devletleri ile geliştirdiği ilişkileri destekliyoruz.

- Türkiye ile Çin arasında sürdürülecek iyi ilişkiler, bölgesel ve küresel barışın, refah ve istikrarın sağlanmasına da katkı sağlayacaktır.

Fidan’ın bu hafta başında Moskova’da BRICS+ Dışişleri Bakanları Zirvesi’ndeki açıklamaları Çin ziyaretindeki mesajlarıyla bütünlük oluşturuyor. Fidan BRICS+ toplantısındaki konuşmasında, Gazze örneğini vererek “kurallara dayalı uluslararası sistem” olarak adlandırılan düzenin, bu çağda dengeli ve hızlı çözümler sunma konusunda yetersiz kaldığını vurguladı, buna karşılık BRICS’i öne çıkardı.

TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ YOL

Fidan’ın Çin’de yaptığı “BRICS üyeliği” ile ilgili olumlu açıklamalarının, Putin tarafından kabulü sırasında da gündeme gelmesi önemli. Türkiye’nin BRICS üyeliğine ilgi göstermesini desteklediklerini vurgulayan Putin’in, Ukrayna’dan Suriye’ye bölgesel konular ve karşılıklı ticaret hakkındaki olumlu vurguları dikkat çekti. Putin, Astana’da 3-4 Temmuz’da yapılacak Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi’nde Erdoğan ile görüşeceğini de kaydetti.

Fidan’ın her iki ziyaretini, Erdoğan’ın ŞİÖ ve BRICS üyeliği ile ilgili daha önceki açıklamaları ışığında değerlendirmek gerekiyor. Erdoğan’ın özellikle son 6 yıldır bu iki örgüte üyelikten söz etmesi ancak bu konuda herhangi bir adım atılmaması, bu açıklamaların Batı karşısında “pazarlıkta el yükseltmek” amaçlı olduğu şeklinde yorumlanıyor. Buna karşılık, geçen yılki seçimlerden sonra izlenen “ABD ile uyum” politikasının esas olarak herhangi bir olumlu sonuç vermediği görülüyor. Gazze’de, Suriye’de, Irak’ta, Ege’de ve Kıbrıs’ta ABD’nin stratejik konumlanışında Türkiye lehine herhangi bir değişiklik işareti söz konusu değil. Dahası bu cephelerin tamamında ABD, Türkiye aleyhine uygulamalara hız veriyor. Bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditlere karşı stratejik yönelimi açısından bir dönemeçten geçtiğini gösteriyor.