Fidel Castro’yu uğurlarken

Castro liderliğindeki Küba devrimi, önemle incelenmeye ve özellikle de ABD emperyalizminin doğrudan veya dolaylı olarak etkisi ve baskısı altındaki ülkelerin, göz önünde bulundurmaları gereken yarım asırlık bir derstir. Unutulmaması gereken bir kahramanlık öyküsünün kanıtıdır.

Sömürgeciliğe başkaldırı geleneği olan Küba halkı, Fidel Castro, Che Guevara, Raul Castro önderliğindeki devrimci kadro, ABD kuklası faşizan Batista yönetimine karşı başlattıkları savaşta, Batista’nın ülkeden kaçmasıyla Ocak 1959’da yönetime el koyarlar. Sömürgeciliğe karşı verdiği mücadeleyle Küba halkının simge ismi olan devrimci şair ve gazeteci Jose Marti’nin dört temel hedefi, Castro devrimi tarafından benimsenir: “Bağımsızlık, Yeniden Yapılanma, Adalet ve Onur.”

1950’li yıllarda 6 milyon nüfuslu Küba devrimi bu hedefler doğrultusunda uygulamalara başlayınca, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrası emperyalizmde dünya lideri olan ABD’de, burnunun dibindeki Küba’yı, çok yönlü girişimlerle engelleme yollarını dener.

Çünkü Küba devrimi, başta diğer Latin Amerika ülkeleri, hatta çoğu Afrika ve Asya ülkeleri için de bağımsızlık mücadelesinde örnek olabilirdi. Tıpkı Türk halkının Mustafa Kemal önderliğinde 1920’lerde verdiği ulusal kurtuluş savaşı, bir çok sömürge ülkeye bağımsızlık savaşında örnek olduğu gibi.

Fidel Castro 1996’da İstanbul’da Habitat Zirvesi’ne katıldığında, “Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu. 1919’da Anadolu’dan emperyalistleri atmak için, Bandırma gemisiyle Samsun’a çıktı. Büyük bir zafer kazandı. Biz de tam 40 yıl sonra, ülkemizden faşistleri kovmak için Granma gemisiyle Havana’ya çıktık. Biz de zaferle kucaklaştık.”... “Ona ve devrimlerine hayranım. Kendinize başka bir önder aramayın” der. Che Guevara bir CIA girişimi sonucu 1967’de Bolivya’da öldürüldüğünde, çantasında Atatürk’ün Nutuk eseri bulunduğu söylenir. Küba’da Castro’nun heykeli olmazken, Havana’da en görkemli yerde Atatürk’ün heykelinin bulunması, ona duyulan büyük hayranlıktandır.

KÜBA DEVRİMİNİN ÖRNEK OLMASI ABD EMPERYALİZMİ TARAFINDAN ENGELLENDİ

Castro hükümeti ilk yıllarda, Küba’nın tam bağımsızlığına saygı gösterilmesi koşuluyla, ABD ile iyi komşuluk ilişkileri istediklerini, önemle belitti. Ne var ki ABD Ekim 1960’tan itibaren Küba’ya karşı çağımızın en uzun süren ekonomik ve ticari ambargosunu uygulamaya başlar. Bu tarihe değin Küba en büyük ihraç ürünü olan ürettiği şekerin büyük bölümünü ABD’ye satıyordu. Bu ambargo Küba’nın tüm dış satım ve dışalım ürünlerini kapsar. ABD Küba’yı kuşatma anlamına gelen bu ambargoya, etki alanındaki diğer ülkelerin de katılmasını sağlar.

Bunun yanı sıra 1960’ta CIA tarafından organize edilen “Domuz Körfezi Askeri Çıkartması” ile Küba Devrimi bastırılmaya çalışılır. Castro öncülüğündeki güçler tarafından bu askeri çıkartma, ABD’nin yenilgisiyle sonuçlanır. ABD, devrim karşıtlarını destekleyerek isyanlar çıkartmaya çalışır. Bunun yanı sıra sanayi tesislerine karşı, 400 işçinin ölümüne neden olan sabotajlar düzenler. Küba uçağı düşürülür. Castro’yu öldürmek amacıyla başarısız kalan yüzlerce suikast düzenlenir.

EMPERYALİZMİN ÇOK YÖNLÜ VE BİTMEYEN SALDIRGANLIĞI

Emperyalizmin bu acımasız ve sonu gelmeyen ambargo, sabotaj, halkı kışkırtma ve suikast girişimleri, Küba’ya Sovyet yardımına başvurmaktan başka seçenek bırakmaz. Bu durum, devrim karşıtlarına çok daha katı davranılma zorunluluğunu da beraberinde getirir. Kanımca Küba, Sovyetlerden farklı olarak, dünyada çok büyük ilgi görebilecek ve halkın en geniş kesiminin desteğini de sağlayan “güler yüzlü” bir sosyalizm modeli uygulamak istiyordu. Esasen ABD’nin en büyük korkusu da, Küba’nın diğer ülkelere model olma endişesiydi. Hatta belki de Sovyet yönetiminin bile, kendi modellerinden başka bir Sosyalizm uygulamasına sıcak bakmama olasılığı da, göz ardı edilmemelidir.

Bu yılın Mart ayında Küba’yı ziyaret eden Obama, ambargoların hafifletileceğini açıkladı. Yarım asırdır çok yönlü ambargolarla didişen Küba, halkının yaşam standardını istenen düzeye getirememiştir. Ancak Küba devrimi özellikle ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetleri bakımından Dünya’ya örnek bir ülke olabilmiştir. Küba’da açlık sorunu yoktur. Birçok Latin Amerika ve Afrika ülkesine binlerce doktor göndererek yardımcı olmaktadır. Spor ve kültür alanında da Küba son derece başarılıdır.

Castro ve Küba devrimi hakkındaki yayınları Almanya’da merakla izledim. Castro’nun baskıcı yönetimine vurgu yapılırken, ABD emperyalizminin çok yönlü hunhar politikaları adeta göz ardı edildi.