Fikret Otyam yaşasaydı…
Cemevlerine saldırı…
Polis çok hızlı davrandı.
Saldırganı aynı gün yakaladı.
Yakalamasaydı ne senaryolar üretilecekti.
Büyük bir provokasyon önlendi.
Saldırgan meczup rolünde.
Daha öncekilerin benzeri…
İçişleri Bakanlığı yetkilileri bilgi verdi.
Bütün bağlantıları araştırılıyor.
ALEVİLERİN TAVRI
Son dönemde bir plan yürürlükte.
Sığınmacılar üzerinden hesaplar tutmadı.
Mezhepsel kışkırtma çabası öne çıktı.
İslam dışı Alevilik…
HDP’nin kuyruğuna takma taktiği…
Alevi önderleri oyuna gelmedi.
Son saldırılarda da aynı tavrı aldılar.
Soğukkanlı davrandılar.
Kışkırtmalara pabuç bırakmadılar
Olası bir provokasyona izin vermediler.
FİKRET OTYAM
8 Ağustos Fikret Otyam’ın ölüm yıldönümüydü.
Mezarı başında andık.
Hacıbektaş’ta, Çilehane’de,
“İz bırakan aydınlar gömütlüğü”nde.
Otyam’ın istediği gibi bir anma oldu.
ESKİ GÜNLER
Mezarı başında oturdum.
Eski günleri anımsadım.
Gazeteciliğe ilk başladığım yılları.
İlk öğretmenim oydu.
O zamanlar gazeteci çantası vardı.
İçinde defter, kalem, fotoğraf makinası, …
Otyam uzun röportajlar yapardı.
Ankara’dan çıktı mı, haftalarca gelmediği olurmuş.
Çantasını göstermişti.
Onun çantası daha doluydu.
Su matarası, kap kacak,…
İspirto ocağı bile vardı.
Hepsi gözümün önünden film şeridi gibi geçti.
Şimdiki gazetecilerin anlaması zor.
HAKSIZLIĞA İSYANI
Mezarlıkta eşi Filiz’le sohbet ediyoruz…
Ne kadar çok dostu vardı.
Gazipaşa’daki evi…
Misafirsiz bir günleri bile olmazdı.
Alevi, Sünni, Hıristiyan, Türk, Kürt, …
Kimseyi ayırt etmezdi.
Filiz bir ara daldı…
Otyam’ın çocukluğundan bir anısını anlattı.
Babasının eczanesi var.
Eczanede bir de kalfa. Kalfa hafız.
Otyam daha çok küçük…
Hafız kalfa Otyam’ı pazara gönderiyor.
Yoğurt almasını istiyor.
Otyam da gidiyor, en temiz bulduğu yoğurdu alıyor.
Kalfa gelince kimden aldığını soruyor.
Otyam da tarif ediyor.
“Beyaz sakallı dededen aldım” diyor.
Hafız kalfa bir tokat patlatıyor.
“O Alevi, onun yoğurdu yenmez” diyor.
Oysa ki pazarda gördüğü en temiz yoğurt onun yoğurdudur.
Otyam buna isyan ediyor.
Hep onlarla birlikte oluyor.
AYDINLIK’TAKİ YAZILARI
Aydınlık’ta yazarken ne kadar mutluydu.
Pazartesi günlerini iple çektiğini söylerdi.
Mesleğe yeni başlamış gibi heyecanlı olurdu.
Hakka yürümeden kısa süre önceydi.
Evinde ziyaret etmiştim.
Zor konuşuyordu.
Yazı yazamadığı için üzgündü.
ÜLKESİ HER ŞEYİYDİ
İsmet Paşa’yla dostlukları vardı.
Demirel ile yakın arkadaştılar.
Dönemin önemli isimlerine anında ulaşabiliyordu.
Üst düzey bürokratlar…
Bir telefonu yeterdi.
Ama kendisi için tek bir şey istediğini duymadım.
Ne istediyse ülkesi için istedi.
Güneydoğu röportajları…
Bölgeden çektiği fotoğraflar…
İsmet Paşa’nın sergisini gezmesini anlatmıştı.
Bir fotoğrafı görünce irkilmesini.
Ertesi sabah Pembe Köşk’e davet etmesini…
Hepsi bugünleri düşündüğü içindi.
“Devlet sorunları çözsün…
Türkiye düşmanları bunları kullanmasın” diye çırpınırdı.
“Sürmeli gözlerin ressamı”,
Anadolu’ya kara sevdalıydı.
Hep ülkesinin birliği bütünlüğü için mücadele etti.
Son dönemlerde yaşanan kışkırtmalar…
Otyam yaşasaydı herkesi uyarırdı.
O da, “Sakın ha, oyuna gelmeyin” derdi.