Filistin Şarkılar Söylüyor (!)

Geçenlerde bir dost sohbet sırasında; ‘Hocam Filistin Halkı’nın halk şarkıları, dansları var mıdır?’ diye sordu ve ‘şu an Filistinlilerin mırıldandığı şarkılar var mıdır acaba?’ diye de ekledi. Bir an duraksadım. O kadar çarpıcı bir soru ki. ‘Var tabii’, dedim ‘olmaz mı?’ dedim ama Filistin’de olsaydım ben ne çalar söylerdim diye de kendi kendime düşündüm. Hangi notaları yan yana getirip, hangi melodilerle sarmalardım günlerimi?

Bir an sorudan ve ortamdan kopup gittim… Toz ve kül içinde bir kent… Havada Arap yaseminlerinin ferahlatan râyihâsını keskin bir yanık kokusu esir almış. Tatlı bir Akdeniz meltemi atılan bombaların etkisiyle arada bir yanı başınızdan akan hırçın bir hava akımıyla yer değiştirmiş. Arap bülbüllerinin çoğu kaçıp gitmiş. İnsanlar tedirgin, insanlar acılı, insanlar kendi topraklarında tutsak. Cenazeler dizilmiş sıram sıram. Çocuklar ağlıyor, yüzleri gözleri barut yanığı… Kadınlar korkmuş ama dirençli, erkekler çaresiz ama umutlu. Yaşlıların gözlerinde eski ve bitmeyen değil, bitirilmeyen bir hikâyenin güngörmüşlüğü. Dudaklarından dökülen ‘bu ilk değil ki’ cümlesi.

Omzuma dokunan el ile tekrar toparlandığımda dostumun merak ve şaşkınlıkla bakan gözleri ile karşılaştım. Ürkek ve tedirgin mırıldandı kadın ‘Hocam yanlış bir şey mi sordum?’ ‘Yok yok yanlış olur mu hiç, uzun uzun düşünmemiz gereken bir soru sordun. Ne yapayım biliyor musun? Bana izin ver Perşembe günü Aydınlık Kültür Sanat’taki Kapriçyo köşemde bunu yanıtlayayım’ Gözleri parladı ve görüşmek dileği ile ayrıldık…

Arabama bindim ve yol boyunca haberleri dinliyorum; Ortadoğu ağırlıkta tabii. Filistin, İran, İsrail, ABD, BM, Türkiye, Rusya… Herkesin bir söyleyeceği var, bazıları bağırıyor, bazıları mırıldanıyor, bazıları susuyor, bazılarınınsa ne yaptığı belli değil. Değişmeyen tek şey, Filistin üzerinden karşılıklı sallanıp duran parmaklar. Kimileri ise meselenin avuç içi kadar Gazze olmadığını biliyor ve sırıtkan bir eda ile vadedileni(!) hayâl ediyor. Tüm bunları dinlerken ‘Filistin’de şu an hâlâ şarkı söyleyen var mıdır?’ diye kendi kendime mırıldanıyorum. Yeis tüm yüreğimi esir alacakken Konfüçyus’un unutulmaz sözü geldi aklıma:

…Bir Toplumda Müzik Bozulursa Her Şey Bozulur.

Bu sözle geldim kendime…

Her şey devam ediyorsa, Filistinli tahmin edildiği gibi Gazze’yi terk etmiyor, kaldığı her dakika çarka çomak sokuyorsa, yaratılmak istenen bozgun yerini direnişe bırakmışsa demek ki hiç bir şey bozulmamış. Her şey bitmemişse müzik de bitmemiş, yalnızca değişmiştir. Hiçbir şey bozulmamışsa mutlaka insanların mırıldandıkları bir şeyler vardır. Belki bir ağıt, bir ninni, bir umut şarkısı. Ya da topyekûn direnişin her bir notası dolaşıyordur Gazze semalarında. Tıpkı Hitler’in Faşist ablukasına karşı bir kenti hayata döndüren Şostakoviç’in Leningrad Senfonisi gibi. (7. Senfoni)

Konfüçyus haklı; şarkıların, ezgilerin, dansların bozulması, bitmesi için her şeyin bozulması gerekir ve belki de yok olması. Gazze direniyorsa duymasını bilen kulaklar için şarkılar söyleniyor, nağmeler yükseliyordur semâya. Hiç bir şey bozulmamış, tekrar inşâ edilmeyi bekliyordur hepsi bu.

Öyleyse:

Yapayalnız kalmış bir çocuğun, donuk ve küskün gözlerindeki kanayan bir şarkıdır Filistin. Bomba şimşekleri altında yavrusuna sarılan bir ananın, korkudan kuruyan memelerine çaresizce bakarak mırıldandığı bir ninni. Üzerine hayâsızca yağan her bir kurşuna karşı sapan lastiği ile direnenlerin umut türküleridir Filistin. Bolu Beyi’ne karşı kafa tutan Köroğlu, Dadaloğlu misali Kozan yaylasına akan nefestir.

Filistin’de şarkı söylemek beton çatlağının içinden güneşi yakalayıp boy veren papatya ya da yıkık duvar arasından incecik bir dal uzatan sarmaşığın güneşle buluşması gibidir. Aslında Filistin’de yaşamak böyle bir şey olsa gerek, bir şekilde umudu yakalayıp hayata tutunmak. Biliriz ki gün gelecek Dapke Halaylarını Filistin Halkı ile birlikte çekeceğiz. Ortadoğu’nun makamsal ve ritmik zenginliğinin büyük ölçüde Türk Müziği ile de harman olduğu topraklarda tabii ki şarkılar söylenecek, udlar, bendirler çalınacaktır. Kimbilir belli mi olur alır sazımı gider; kadınlara, çocuklara, yaşlılara geçmişlerinde olan şarkıları, türküleri çalarım cephenin tam da ortasında. Sanat böyle bir yol… Konfüçyus’un dediği gibi daha her şey bitmedi (!) Belki de yeni başlıyor (!)

Dapke Halayı demişken merak edenler için harika bir Dapke uyarlaması ve koreografisini sizlere sunuyorum. Aşağıdaki linke tıklayın ya da barkodu telefonunuza okutun ve dalın Filistin sokaklarına…

https://www.youtube.com/watch?v=u2pX-ivw_5A&list=PLIQJCbdXvHyg-JH3m2WDIGP2yl8gb44Yr&index=4