Filistin’deki İsrail terörüne Amerikan desteği

Amerikalı Müslüman siyaset adamı Malcolm X, “Filistin meselesi dini değil siyasi bir meseledir. Avrupalı ​​emperyalistler akıllıca bir hareketle İsrail'i Arap dünyasını coğrafi olarak bölebileceği bir yere yerleştirdiler” demişti.

Hakikaten Filistin topraklarının Osmanlı hakimiyetinden çıkıp sömürgeleştirilmesi, tarihte tartışmalı bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu süreç 19. yüzyılın sonlarında başlamış ve önemli bir Yahudi göçü ile toprak edinimi dalgalarıyla 20. yüzyıla kadar devam etmişti. Filistin'de bir Yahudi devleti kurmayı amaçlayan bu Siyonist hareket sömürgeleştirme sürecinde merkezi bir rol oynadı. Öncelikle 1920'den 1948'e kadar süren Filistin'deki İngiliz Mandası, Yahudi yerleşim birimlerinin kurulmasına katkıda bulundu. Birleşmiş Milletler'in 1947'deki bölme planı ile İsrail Devleti'nin kurulması, Yahudi yerleşimciler ile Filistinli Arap sakinler arasındaki çatışmayı daha da ateşledi.

İNGİLİZLER KURDU AMERİKA KORUYOR

İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour tarafından 2 Kasım 1917'de yayınlanan Balfour Deklarasyonu, İsrail Devleti'nin kuruluş tarihinde çok önemli bir an oldu. Bildiri, büyük bir dünya gücünün Filistin'de "Yahudi halkı için ulusal yurt" kurulmasını resmi olarak desteklediğinin ilk örneğiydi. Bu onay, Siyonist harekete önemli bir uluslararası meşruiyet kazandırdı. Özetle Balfour Deklarasyonu, İsrail'in kuruluşuna siyasi ve uluslararası destek sağlayan, Yahudi tarihinin gidişatını ve Ortadoğu'nun jeopolitiğini şekillendiren temel belgeydi.

2. Dünya Savaşı’nın ardından Amerika'nın İsrail'e verdiği destek, onlarca yıldır ABD dış politikasının değişmez ve önemli bir yönü olmuştur. Bu desteğin kökleri tarihsel, politik ve stratejik faktörlerin birleşiminden kaynaklanmaktadır. ABD ile İsrail arasındaki tarihi bağ, 1948'de modern İsrail Devleti'nin kuruluşuna kadar uzanmaktadır. Başkan Harry S. Truman, yeni kurulan devleti resmi olarak tanıyan ilk dünya lideriydi. Görünüşte İsrail, Orta Doğu'daki tek demokrasiydi ve ABD, onun demokratik ilkelere ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığına değer vermekteydi.

İsrail, istikrarsız bir bölgede istikrarlı ve güvenilir bir müttefik olarak görülmektedir. ABD, İsrail'i bölgesel istikrarı teşvik etmede, terörizm ve düşman devletlerin etkisi gibi ortak tehditlere karşı koymada bir ortak olarak görmektedir. ABD ve İsrail, ortak askeri tatbikatlar ve hayati güvenlik bilgilerinin paylaşılması da dahil olmak üzere kapsamlı askeri ve istihbarat işbirliği geliştirdi. Amerika Birleşik Devletleri yıllar boyunca İsrail'e önemli miktarda mali ve askeri yardımda bulundu.

İSRAİL KATLİAMLARINA KARŞI BATI'NIN TEPKİSİ

Bölgede yıllardır Filistin halkına karşı bir İsrail katliamı sözkonusu iken bunu İsrail-Filistin çatışması olarak medyaya taşıyan Batı basını yıllarca kan dökülmesine göz yummuştur. Dikkate değer örnekler arasında 1982'deki Sabra ve Şatilla katliamı ile Gazze'deki çeşitli askeri operasyonlar yer alıyor. İsrail-Filistin çatışmasındaki birçok olayda kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere, masum canların kaybı, koşullar ne olursa olsun bir trajedidir.

İsrail-Filistin çatışması onlarca yıldır önemli bir tartışma ve ihtilaf konusu olmasına rağmen ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin düzeyi değişmedi. ABD'nin İsrail'e desteği, mali yardım, askeri yardım ve diplomatik destek de dahil olmak üzere İsrail katliamının dayanağını oluşturmaktadır.

ABD gibi bazı ülkeler İsrail'in sadık destekçileri olurken, İrlanda, Norveç ya da İspanya gibi bazı Batı ülkeleri daha dengeli bir yaklaşım benimsemiş hatta Filistinlilerin haklarını vurgulamıştır. Batı'nın tepkisi sahadaki olaylara, liderlikteki değişikliklere ve gelişen uluslararası dinamiklere bağlı olarak değişebilmektedir.

Fakat hiç şüphe yok ki İsrail’in masum insanları öldürdükçe bir terör devletine dönüştüğü bu süreçte, onu destekleyen ülkelerin hepsi bu katliama ortaktır.

2008’e kadar Nelson Mandela’yı terörist ilan eden fakat 2014’de öldüğünde “Mandela şüphesiz dostumuzdu” diyen Amerika’nın yarın bu soykırıma çanak tuttuğu için nasıl bir ikiyüzlü politika izleyeceği şimdiden merak konusudur.