Filistin’i savunmak Türkiye’yi savunmaktır

Bazı “muhalif”lerimiz, Hükümet Filistin’i savununca, İsrail’in yanından Filistin’e atıp tutmaya başladılar. Sosyal medya çöplüğü, MOSSAD’ın imal ettiği Filistin karşıtı “laik” görünümlü uydurmalarla dolu. Bu yazılarda Arap düşmanlığı ve yalanlar, sahiplerini çok açık ele veriyor. “1400 yıldır Türk’e kin ve düşmanlık besleyen, bizi arkamızdan hançerleyen bir milletten bize ne” diyorlar. Bugün her saat başı Filistin’i bombalayıp, yüzlerce sivili öldüren İsrail ancak böyle savunulur.

SALDIRI BÜTÜN ASYA’YA

Biden yönetiminin, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırganlığının arkasında durduğu açıktır. Biden yönetimi yetkililerinin İsrail saldırganlığı karşısında, “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır” sözleriyle Filistin yönetimini ve halkını suçlayan açıklamalarını hepimiz izledik. Biden, Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Dışişleri Bakanı Anthony Blinken başta olmak üzere Amerikan yönetiminin tepesi, İsrail’i savunmayı, ABD çıkarları için bir numaralı öncelik olarak görüyor.

Rusya’yı ve Çin’i hasım ilan eden Biden yönetimi, Batı Asya’da iplerin elinden kaçmakta olduğunu görüyor. Özel olarak Batı Asya’da dengeler ABD ve İsrail’in aleyhine değişmektedir. Türkiye, İran ve Rusya arasındaki ortaklığın çarpan etkisi, Libya’dan Karabağ’a, Suriye’den Irak’a olumlu meyvelerini veriyor. Dünya çapında da gelişmenin yönünün ABD’nin aleyhine olduğu görülüyor.

Bu saldırıyı, Biden yönetiminin işbaşına geldiği andan itibaren izlediği politikalarla birlikte ele almak zorunludur. ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırım kararları, Çin’e yönelik Uygur soykırımı yalanı ve ABD Başkanı Joe Biden’in 24 Nisan’da Türkiye’yi “Ermeni soykırımı” yapmakla suçlaması Asya’ya yönelik kapsamlı bir saldırı politikasının planlı olarak devreye sokulduğunu gösteriyor. Biden’ın 24 Nisan konuşmasının Asya’ya karşı “hücum borusu” olduğu tezi kısa sürede kanıtlandı.

İKİNCİ İSRAİL VE DOĞU AKDENİZ

İsrail’in Filistin’e yönelik saldırısı Doğu Akdeniz’de Yunanistan-Güney Kıbrıs ikilisi ile kurduğu Türkiye karşıtı ittifaktan ve İkinci israil (Kukla Kürdistan) projesinden ayrı düşünülemez. İsrail, kurulduğu günden bu yana bir terör devleti olarak bölgemizde emperyalizmin bir hançeri olarak faaliyet yürüttü. Bugün de Türkiye ile birlikte, Irak, İran ve Suriye’yi parçalamayı hedefleyen İkinci israil planında ABD’nin bölgedeki en önemli partneri. Zaten, Büyük Ortadoğu Projesi’nin merkezinde yer alan Kukla bir Kürt devleti kurulması planı, İsrail’in karşısında tehdit olan Türkiye, Irak, İran ve Suriye’yi bölmek ve terör devletinin bölgedeki yalnızlığını ortadan kaldırmak için hazırlandı.

Yine, İsrail, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hak ve menfaatlerinin aleyhine ABD ile birlikte Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile Türkiye karşıtı ittifak kurmuştur.

Sonuç olarak İkinci İsrail konusunda da, Doğu Akdeniz’de ve Filistin’de de aynı cepheleşme yaşanıyor: Bir yanda ABD, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve birkaç Körfez şeyhliği diğer yanda Türkiye, KKTC, Rusya, İran, Irak, Suriye ve Çin.

ABD VE İSRAİL’E YANIT

Astana ortaklığı bölge ülkelerinin elini güçlendirdi. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in açıkladığı üç ayaklı plan, ABD ve İsrail hedeflerini bertaraf etmek için çok daha önemli sonuçları sağlayacaktır. Perinçek’in açıkladığı üç ayaklı plan şöyle:

Birincisi: Doğu Kudüs Merkezli bağımsız Filistin Devletinin kurulması.

İkincisi: ABD ve İsrail’in 'Kürdistan' adı altında İkinci İsrail Devletini kurma girişiminin bugün öncelikle Suriye ve Irak topraklarında bozguna uğratılması.

Üçüncüsü: ABD-İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ortaklığının Doğu Akdeniz’deki saldırganlığının boşa çıkartılması.

Perinçek’in vurguladığı şu noktanın da altını çizelim:

Üç Ayaklı Plan, ABD-İsrail saldırganlığına stratejik düzlemde cephe alır. İsrail saldırganlığını bütün boyutlarıyla saptayarak, en geniş ittifakı sağlar. Türkiye’nin güvenliği ve ekonomik gelişmesiyle bütünleştirir. Başarıya ulaşacak siyasetler dizisini belirler.

Öncelikle bölge ülkeleri arasında güvenin pekiştirilmesi belirleyicidir. Bu konuda işe, hem Türkiye’yi hem de bölge ülkelerini tehdit eden İncirlik ve Kürecik’ten başlanmalıdır.

İncirlik Üssü, ABD'nin Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi olarak adlandırılan BOP’un merkez üssüdür. İncirlik'teki Amerikan hâkimiyeti sayesinde Türkiye, ABD'nin bölgedeki hedefleri olan İran, Irak ve Suriye ile hasım haline getirilmek istendi. İncirlik, aynı zamanda ABD'nin bölgeye yönelik örtülü operasyonlarının da merkezi. 1991'deki Körfez Savaşı'ndan sonra Çekiç Güç adıyla İncirlik'e yerleşen ABD öncülüğündeki ülkelerin özel operasyon birimlerinin karargâhı İncirlik oldu.

İncirlik, kuruluşundan beri aynı zamanda İsrail'in bekçisi olarak görev yerine getirdi. Kürecik radarı ise, doğrudan İsrail’in güvenliğini sağlamak üzere komşumuz İran’a ve Rusya’ya karşı Türkiye’ye yerleştirildi.

Bu nedenle Türkiye’nin atması gereken ilk adım, her ikisi de İsrail’in güvenliğini sağlayan İncirlik’teki Amerikan askeri faaliyetlerinin durdurulması ve Kürecik radarının denetim altına alınması olmalıdır. Bu saldırıya en önemli yanıtlardan biri de, bölgede İsrail’in doğrudan askeri saldırıları devam ettirdiği Suriye ile ilişkileri normalleştirmek olacaktır.

Bu adımlar, Filistin’e yönelik saldırıları durdurmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin ABD-İsrail saldırganlığına karşı güvenliği sağlanmış olacaktır.