Fotoğraf dergilerinde 25 yıl
Fotoğraf Dergisi Yayın Yönetmeni, akademisyen Ömer Serkan Bakır, 1995 yılında Fotoğraf Dergisi’nde işe başlamış. O günden beri 25 yıldır, dergilerin yazar-yazı işleri müdürü ve yayın yönetmeni olarak çalışıyor. Fotoğrafa çok büyük emeği var Ömer Serkan Bakır’ın… Büyük bir fedakarlıkla, derginin yayımını sürdürüyor. Fotoğraf Dergisi, iki ayda bir yayımlanıyor ve çok önemli insanlar yazıyor. Bendeniz de Fotoğraf Dergisi’nin yazarıyım. Birçok fotoğrafçı yetişti dergide. Fotoğraf bütün alanlarıyla ele alınıyor. Türk fotoğrafına Ömer Serkan Bakır’ın emeği çok. 25 yıldır tanıdığım, birlikte yıllarca onun yönettiği dergilere yazdığım değerli Ömer Serkan Bakır’a sordum.
- Ömer Serkan Bakır nerede doğdun, çocukluğunun geçtiği mekanları, o yıllardaki yaşamı anlatır mısın? Hangi okulları okudun?
İstanbul’da Acıbadem semtinde doğdum. Acıbadem o yıllarda iki katlı küçük evleri ve köşkleri ile oldukça sakin ve şimdiye göre çok daha az insanın yaşadığı bir semtti. Çocukluğum İstanbul içerisinde geçmesine rağmen meyve ağaçları ve yeşillikler içerisinde büyüdüm. İlkokul, ortaokul ve liseyi de evimize yakın okullarda bitirdim. Pek çalışkan bir öğrenci olduğumu söyleyemem. Ancak okul hayatım boyunca öğretmenlerim ile her zaman iyi ve seviyeli bir ilişkim olmuştur.
İstanbul Üniversitesi Kontrol Sistemleri Teknolojisi Bölümü’nü bitirdikten sonra Fotoğraf Dergisi’nde işe başladığım yıllarda Marmara Üniversitesi GSF Fotoğraf Bölümü’ne girdim.
Kayseri
- Fotoğrafa ne zaman ilgi duydunuz, o yıllarda etkilendiğiniz sanatçılar, yazarlar ve kitaplar hangileriydi? Hangi yazarların kitaplarını okurdunuz?
Fotoğrafa olan ilgim ilkokul ve ortaokul yıllarına kadar gidiyor. Ancak açıkçası farkında olarak Lise yıllarında fotoğraf çekmeye başladığımı söyleyebilirim. O yıllarda kullandığım fotoğraf makinesi için objektifler, filtreler ve çeşitli aksesuarlar alıp, fotoğrafçılığımı geliştirmeye çalışırdım.
Açıkçası lise yıllarımda herhangi bir fotoğraf kitabı ya da dergisi okumadım. Ancak üniversite sınavlarına hazırlanırken birkaç kitap bulup onlardan bilgiler edinmeye çalışırdık. Fotoğraf bölümü sınavlarına hazırlanırken Aydemir Gökgöz’ün sahaflarda epey bir süre arayarak bulduğum “Bütün Yönleriyle Fotoğrafçılık” kitabını hatırladım. 1990’ların başında, hatta ortalarına kadar çok az fotoğraf kitabı vardı piyasada.
O yıllarda Türkiye’nin usta fotoğrafçılarının isimlerini de duymaya başlamıştım. Ancak bir gün bu isimlerle aynı yayında birlikte çalışacağım, gezilere çıkacağım hiç aklıma gelmemişti doğrusu.
Pakistan
- Fotoğraf Dergisi’nde ne zaman çalışmaya başladınız? Yayın yönetmeni olana kadar neler yaptınız?
Fotoğraf Dergisi’nde Ekim 1995 yılında çalışmaya başladım. Aynı yayın grubundan çıkan Bilgisayar Gazetesi adında sektörel bir yayında da yazılar ve röportajlar yapıyordum. 1999 yılında dijital fotoğrafçılığın tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yükselmesi ile Photo Digital adında bir dijital fotoğraf dergisi de çıkarmaya başlamıştık. Bir süre sonra bu üç yayının da yayın yönetmeni olarak uzun bir süre devam ettik. 2017 yılında Fotoğraf Dergisi’ni devralarak hem yayıncısı hem de yayın yönetmeni oldum.
- Dergi basılı halini ne zaman bıraktı? Şu anda sadece e-dergi olarak mı yayımlanıyor? Basılı dönemi ile karşılaştırırsanız okuyucu sayısında bir artış oldu mu?
Derginin son basılı sayısını 2016 yılı sonunda çıkardık ve bu tarihten sonra da dijital olarak e-dergi halinde çalışmalara devam ettik. Esasında hazırlanmasında ve bizim yaptığımız çalışmalarda bir fark olmadı. Fotoğraf Dergisi şu anda pek çok büyük dijital dergilik ortamlarında e-dergi olarak hazırlanıyor ve ülkemizin en eski ve en çok okunan fotoğraf dergisi olarak sektöre ve okuyucularına katkı sağlıyor. Okuyucu sayımız basılı döneme oranla kat ve kat arttı. E-derginin yanında web sitemizi ve sosyal medya hesaplarımızı da aktif bir şekilde kullanıyoruz.
Sri Lanka
- Türk fotoğrafını nasıl değerlendirirsiniz? Eğitim, yayın ve etkinlikler açısından dünya ortamı ile bir kıyaslama yapabilir misiniz?
Türk fotoğrafında özellikle genç sanatçıların çok iyi işler çıkardığını görüyorum. Eğitim ve teknik konusunda geride olduğumuzu düşünmüyorum. Ancak biraz daha ufuk açıcı işlere imza atılması gerekiyor. Tüketim toplumunun getirdiği bazı dayatmalara rağmen daha kalıcı ve uzun soluklu projeler yapılmalı. İçerisinde bulunduğumuz bu salgın dönemi yeni pek çok etkinlik ve platformun da oluşmasına katkı sağlayacaktır.
YAZILARIM, RÖPORTAJLARIM VE OKURLAR
Fotoğraf: Songül Özgünaydın
Değerli okurlarım bir gün köşemi sizlerden gelenleri yazmak istedim ama yazılar ve röportajlar hep ağırlıklı oldu. Yer ayıramadım. Yazılar ve röportajlar gazeteden ve internet üzerinden okunuyor, ayrıca Sosyal medyada da paylaşıyoruz. Son bir ayın dökümünü yapıyorum; --Adem Karakaya, Askerlikten Ödüllü Fotoğrafçılığa (444 beğeni, 306 yorum)
- Yelda Baler, Önemli Olan Gezdiğin Yerleri Yaşamak (65 beğeni, 5 yorum)
- Aramis Kalay, Fotoğraf Hayalleri Geliştirir (325 beğeni, 75 yorum)
- Kemaliye Cennete Açılan Kapı (148 beğeni, 18 yorum)
- Kavramsal Fotoğraf Hülya Akkaya (400 beğeni, 208 yorum)
Özellikle fotoğrafçı röportajları çok ilgi çekti yoğun biçimde okunuyor, izleniyor. Daha yoğunlaşmam isteniyor. Bütün fotoğraf sevdalılarına, sanatçılarına ulaşıyorum. Önümüzdeki haftalarda, üretim alanından çok önemli fotoğraflar ve röportajlar sunacağım. Günlerdir tarlalarda geziyorum, bazen Kazdağlarına çıkıyorum. Yorumlara cevap yazamıyorum bağışlayın. Görüşlerinizi düşüncelerinizi e-posta lutfi.ozgunay@gmail.com’a yazabilirsiniz.
FOTOĞRAFÇILAR FEDAKARCA ÇALIŞTILAR
Ülkemin fotoğrafçıları gerçekten fedakarca çalıştılar. Ara Güler’den Sami Güner’den başlayıp o birinci jenerasyondan sonra, bizler ve bizden sonra dijital çağın acar fotoğrafçıları çok başarılı işler yaptılar. Çünkü onlar fotoğraf eğitimi aldılar. Geçen Yenice’den geçtim Nuri Bilge Ceylan’ı andım o da bir fotoğrafçıdır. Fotoğrafçılar ülkemizi adım adım dolaştılar; ülkemizin topoğrafyasını çıkardılar, dernekler, federasyon kurdular, kurslar açtılar, fotoğrafçılar yetiştirdiler, sergiler açtılar, ülkemizi yurt dışında tanıttılar. Evet yürekleri zengin insanlardır fotoğrafçılar. Ben onların yüreklerindekilerini, birikimlerini alıyorum.
Neden yazılar röportajlar böylesine ilgi buldu… Önemli romanları okudum. Fikret Otyam ağabeyin röportajlarını okudum, Yaşar Kemal’in röportajlarını okudum. Röportajın ruhu olmalı. Son iki yılda 20 yazarın fotoğraflarını çektim, kitaplarını okudum ve söyleşiler yaptım. Doğan Hızlan’la başlayan proje Latife Tekin’le son buldu, Şu günleri atlatırsak Tüyap tarafından kitaba dönüştürülecek. Fotoğrafçılar röportajları da sonunda kitap olacak. Birçok insan fotoğrafla ilgileniyor. Kamuda da çok önemli insanlar fotoğraf çekiyor, onları da anlatmak istiyorum.
AYDINLIK’TA NEDEN YAZIYORUM
Çok soru alıyorum “Neden Ayldınlık’ta yazıyorsun?” diyorlar... Bugün cevaplamak istiyorum. Ben politika yazmıyorum, fotoğrafçıları kültürel değerlerimizi, çok özel mekanları anlatıyorum. Sanat ve edebiyat çok şeyin üstündedir. Aydınlık bana bu olanağı verdi. Keşke bütün gazeteler daha çok yer ayırsalar; kültür sanata ve fotoğrafa... Kimse karışmıyor, yönlendirmiyor istediğim gibi, 1980 yılında Ülkü Tamer, Abdi İpekçi Röportaj Yarışmasında ödül aldıktan sonra benim “Milliyet Sanat”ta sonra da “Sanat Olayı’nda yazmamı istemişti. Rahmetli Alpay Kabacalı da yüreklendirmişti beni. Rahmetle saygıyla anıyorum. Ülkü Tamer’i Alpay Kabacalı’yı… O günlerde nasıl yazdımsa bugün yine aynı çizgide yazıyorum Çizgim hiç değişmedi. Fotoğraflarıma denemeler yazıyorum. Yine; kültür diyorum, sanat diyorum, bilim diyorum, toplumsal yapımızın gelişmesi için dilimde bilincimde ne varsa rahatlıkla yazıyorum. Yazılarıma karışılmıyor, çok özel ve birikimli bir editörüm var; Özlem Konur Usta; onun katkısı büyük. Her geçen gün ilgi ve okur artıyor. Başka ne isterim. Ülkeme sevdalıyım, bundan sonra ne kadar ömrüm varsa, ülkem için, toplum için, insan için harcayacağım.
BİR SEVİNCİMİ DE PAYLAŞMAK İSTİYORUM
Biga’da bahçemdeki bir Eğin dutunun altında çalışıyorum. Üçleme romanlarım; Dönüş Zamanı (Eğin Üçlemesi1), Sevda Zamanı(Eğin Üçlemesi 2)… Eğin üçlemesinin üçüncü kitabını da bitirdim. Bir yıldır çalışıyordum bu romanı yazmak için İstanbul üzerine yazılan bütün romanları öyküleri okudum. Dut ağacının dibinde son bölümünü yazdım; çok şükür bitti. Ancak Mart ayında yayımlanabilir. Önümüzdeki ay Taş Yolu Eğin öykülerinin 5. baskısı piyasada olacak. Bütün okurlarıma selamlar iyi dilekler.