Fotoğrafta Doğu’nun güçlü sesi: Adem Kapan

Adem Kapan, Doğu’dan Muş’tan güçlü ve güzel bir sesle katılıyor bu aleme. Çok sıcak, samimi insanın yüreğine inen fotoğraflar yayımlıyor. Sosyal medyada Adem çok güzel işler yayımladı, herkesi kendine hayran bıraktı. İnsanlar onu fotoğraflarından tanıdılar ve takip ettiler. Sonra Muş’ta sergiler açtı. İlçelerde sergiler açtı, okullarda çeşitli kurumlarda fotoğrafı anlattı. Muş ve laleyi o kadar güzel dile getirdi ki. Galiba Muş lalesinin en iyi fotoğrafları onun arşivindedir.

Adem Kapan

"Lalenin Yolculuğu” Almanya’da sergilendi. İstanbul’da metroda açtığı sergi büyük ilgi gördü. Adem çok önemli çalışmalar için hazırlanırken pandemi nedeniyle çok sayıda sergisi ertelendi. Sadece Doğu’nun değil Türk fotoğrafının fedakar, önemli bir sanatçısıdır artık Adem. Onu çok severim çünkü yetmişli seksenli yıllarda Enver Özkahraman’la ben o misyonu yüklenmiştik. O açıdan da Adem’i çok önemsiyorum. Bölgesinin yöresinin adeta görsel tarihini yazıyor Adem. İçten güzel ve kalıcı fotoğrafları her geçen gün daha çok tanınıyor. Değerli Adem’e sordum:

Adem Kapan, kısaca yaşamını, anlatır mısın? Muş’ta en son hangi okulu bitirdin şimdi ne iş yapıyorsun?

1981 yılında Muş’ta doğdum ve Muş’ta yaşıyorum. Baba mesleği olan tekstil işiyle uğraşıyorum. Yaklaşık 6 yıl önce Muş Fotoğraf Evi adı altında fotoğraf atölyesini açtım. Baskı, tanıtım, organiyazson, rehberlik ve fotoğrafa dair ne varsa fotoğraf atölyemde bulunuyor. Dağcılık ve doğa sporları ile uğraşmaktayım, Muş Doğa Gezginleri Spor Kulübü Başkanıyım. Muş lisesi mezunuyum.

ANI BELGELEMEK İÇİN YOLA ÇIKTI

Fotoğrafla ne zaman buluştun, daha çok doğada yoğun çalışıyorsun. Muş’u anlatır mısın? Muş’a gelen fotoğrafçılar nerelerde çalışmalı?

Doğayı çok seviyor, sürekli dağlarda geziyordum. Gördüğüm güzellikleri dondurmanın tek yolu fotoğraf çekmekti. Yaklaşık 22 yıldır fotoğraf çekiyorum. Hiçbir fotoğraf eğitimi almadan plastik fotoğraf makinesiyle bu işi severek başladım. Bir gazeteci abim gazeteciliği bırakıyordu. Onun Minolta X 300 fotoğraf makinesini okul harçlıklarımla ve ortaokuldaki arkadaşlarımın maddi desteğiyle aldım. Büyük şehirlerde okuyan arkadaşlarım bana iki ayda bir çıkan fotoğraf dergisini alıp yollarlardı. Fotoğraf ustalarının yazılarını okur fotoğraflarına hayranlıkla bakardım ve iki ay sonra çıkacak sayıyı sabırsızlıkla beklerdim. Fotoğraf dergisinin bir sayısında duyuru olarak İFSAK’ın düzenlediği Genç Fotoğrafçılar Festivali vardı. 2005 yılında İFSAK’ın düzenlediği 1.Genç Fotoğrafçılar Festivaline katıldım. Bu benim Muş dışında katıldığım ilk etkinliğim oldu. Doğudan bu festivale katılan tek kişi oldum. 2005, 2007, 2009, 2011 yıllarında festivalin dördüne birden Türkiye’de katılan tek kişi oldum.

Muş doğası ve kültürüyle bozulmamış ender yerlerden biridir. Özellikle doğası mükemmeldir, dağları yaylaları ovasıyla ve kendine özgü bitki hayvan çeşitliliği bulundurur. Her mevsimde farklı bir özelliğe bürünen Muş’un sembolü ve Türkiye’nin sembolü olan “Muş lalesinin doğal olarak yetiştiği tek yerdir. Baharda dağlar beyaza bürünür, ova yeşile kırmızıya… Açılmış laleler türküsünü söyler. Türkiye’nin en ağır kuşu olan toy kuşu ve dünyada sadece 11 tane kalan türkülere konu olmuş telli turnaların bulunduğu yer Muş Ovası’dır.

130’U AŞKIN SERGİ

Anadolu’dan ses veriyorsun. Bu çok önemli bir olay: Bölgeni dile getiriyorsun bölgeni tanıtıyorsun. Muş’un tanıtımı için neler yaptın?

Yurt içi ve dışında 130’un üzerinde kişisel ve karma sergiye katılım. Yurt dışı kişisel sergilerimden gelen gelirle her yıl uzak dağ köylerinde okuyan öğrenci kardeşlerimin kışlık giyim ve okul ihtiyaçlarını karşılıyorum. Birçok fotoğraf festivaline katıldım, uçak dergilerinde birçok defa yazı ve fotoğraflarla Muş’u tanıttım. Birçok dergide yazı, fotoğraf ve kapak fotoğrafı olarak yer aldım. Türkiye’yi yurt dışında tanıtıcı fotoğraflarda bulundum. Güroymak Budaklı köyündeki kaplıcaları da bulunan mandalı atlı takla atan çocukları ilk keşfeden ve fotoğraf dünyasına kazandıran kişiyim. Büyük şehirlerde yaptığım sunum ve söyleşilerde doğuyu anlatıyorum. Gidemediğin yer senin değildir misali gidilmemiş ve anlatılmamış öyküleri anlatmayı seviyorum. Muş ile ilgili üç kitap çalışmam var. Ayrıca Doğu Anadolu’yu anlatan 16 şehri doğal ve tarihi yerlerini anlatan bir kitap üzerine çalışıyor, sergilerini açmak için uğraşıyorum. “Doğu’nun Harikaları” adını alacak bu kitap için çekimlerin çoğu bitti.

Sergilerini anlatır mısın? Fotoğrafların nerelerde sergilendi, bundan sonra nerelerde sergi açacaksın?

Türkiye’nin çoğu illerinde karma ve kişisel sergilerde bulundum. Yurt dışında Almanya’da Lalenin Yolculuğu ve Muş sergisi en büyüğü oldu. Amerika’da ve birçok ülkede karma sergiye katıldım. Son zamanlarda 160 fotoğrafla açtığım en büyük sergim Ankara Kızılay Metro Sanat Galerisi'nde 8 gün boyunca fotoğraf severlerle buluştu. Pandemi nedeniyle birçok büyük şehirde sergilerimi ertelemek zorunda kaldım. Eylül ekim arasında Beşiktaş belediyesi tarafından Muş’u anlatan büyük bir sergi düzenleyeceğim. Pandemi düzelirse Türkiye’deki büyükşehirlerde ve yurt dışında sergiler açmaya başlayacağım.

Artık seni fotoğraf alanında herkes tanıyor, ödüller de alıyorsun. Ödüllerini de anlatır mısın?

Bu yıl ilk defa birkaç fotoğraf yarışmasına katıldım. Vakıf Katılım Bankası ve ESDER’in düzenlediği yaşayan vakıf eserleri yarışmasında Alman Çeşmesi adlı fotoğrafımla ikinci oldum. Birkaç yarışmada sergileme aldım. Fotoğrafta unvan peşinde değilim. Fotoğrafın kazandırdığı güzel dostluklar peşinde koştum ve güzel anlar dostluklar biriktirdim. Fotoğraf benim içim yaşam kaynağı oldu ve benim mutlu olma sanatım oldu. Fotoğraf maddi ve manevi anlamda hayatıma çok şey kattı. Severek bu işi yaptım ve yapmaya devam ediyorum. BEYİN EN İYİ MAKİNEYSE, GÖZLER DE EN İYİ OBJEKTİFLERDİR. Çantamda hep bu sözüm vardı, her türlü olumsuzluklara rağmen…