Frank Sinatra'dan Sezen Aksu'ya şarkı sözlerdeki problemler: Adem ile Havva’nın ‘cahilliğinden’ güfte olur mu?

Bu yazıyı şimdi yazmak, biraz erken doğum yapmak gibi oldu. Sezen Aksu’nun, şarkı sözlerinde Adem ve Havva’ya olan gereksiz “cahillik” referansı üzerine, bu yazının doğum gününü erkene almak zorunda kaldık. Çünkü sosyal medyada ve diğer medya kanallarında, Türk toplumunun kültürel bölünmüşlüğünü ispat edercesine, birdenbire ortaya çıkan karşılıklı atışmaları görünce, bir müzisyen ve bir besteci olarak, söyleyecek bir iki şeyimiz olduğunu düşündük. Ve şarkı sözleri ile ilgili bu yazı çıktı.

Aslında bu yazının ana çıkış noktası Frank Sinatra ve 50 Cent adındaki rap’çi müzisyenlerdi. Yıllardır Amerikan üniversitelerinin müzik bölümleri ve konservatuarlarındaki konser ve konferanslarımızda, geleceğin besteci ve müzisyeni öğrencilere müzikte şarkı sözlerinin ne denli önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Ve Frank Sinatra ile 50 Cent de konumuzun en önemli unsurları oluyor her tartışmada.

Ama şarkı sözleri konusundaki problem, sadece Amerika veya Batılı modern müzisyenlerde bulunmuyor. Bakınız daha iki gün önce bizde de, Sezen Aksu’nun malum şarkısının sözlerinden dolayı, bugünün popüler deyimi ile bir “nano-problem”’imiz oldu nur topu gibi. Gelin birlikte bir bakalım şarkılarda sözün işlevi ve önemi konusuna.

BİR ŞARKIDA NELER OLMALIDIR?

İlk olarak, bir müzik eserinde 3 tane ana unsur yer alır diyelim. Bu, dağın başındaki bir köyde yakılmış bir ağıttan, metropollerin konser salonlarındaki senfonilere kadar böyledir. Mozart bile olsanız, bu 3 unsuru düşünüp müziğinizi ona göre yapmanız gerek. Bunlardan birincisi, üzerine beste yapacağınız bir şiir gereklidir. Bizim şehir müziğimizde, buna “güfte” de diyorlar. Ama aslında bir şiirdir bu. İkinci unsur, bu şiirin içinde yakalamak zorunda olduğunuz bir “ritm” olacaktır. Bunları hallettikten sonra, elinizdeki şiirin ruhuna uygun bir makam seçip, bu üç unsuru birleştirerek yapacağınız “helva” kalır geriye. Sözleri olmayan bestelerde bile, mesela bir konçertoda da, melodinin takip edip anlatacağı bir hikaye olmak zorundadır. Yoksa kemanın tellerinde çılgınlar gibi bir aşağı bir yukarı hızla inip çıkarak, bir hikaye anlatamazsınız.

Beste ve ritm işlerini başka bir yazıya bırakarak, biz “güfte” ya da şarkı sözlerine dönelim. Frank Sinatra ve 50 Cent’in de aralarında bulunduğu binlerce müzisyen ve bestecinin önemli bir bölümünün, şarkı sözleri konusunda gereken hassasiyeti göstermediği ve şarkının ağırlığını tamamiyle beste ve ritme verdiğini görürüz, yakın bir inceleme ile. Frank Sinatra’nın şarkılarının büyük çoğunluğu genellikle şöyle gider: “O sevgilim, beni neden terkediyorsun. Benden iyisini mi bulacaksın ki. Gidersen ben çok fena olurum, belki de ölürüm”! Bu cümlemizdeki “kinaye”, yani biraz dalga geçer gibi olan ton için, Frank Sinatra beni affetsin. Ama aynen böyle olduğunu kendisi de biliyordu büyük ihtimalle. Zaten piyasa, buna benzer sözlerden oluşan milyonlarca şarkıyla dolup taşmakta, Endonezya’dan Kaliforniya’ya. Şarkı sözü yazarlarına, “yahu ben 80 yaşında bir adamım, artık bana biraz daha hümanist tonda sözler yazın da, yeni yetme birileri gibi ortalığa çıkmayayım” diyemedi galiba! Elbette, piyasa her şeyi belirliyor ya bu “endüstride”, Frank Sinatra da, ta 80 yaşında “oh baby” nakaratlı şarkılara mahkum edildi gitti.

FRANK SİNATRA BİR TARAFA LEONARD COHEN BİR TARAFA

Frank Sinatra’nın kaderini, hemen hemen tüm şarkıcılar, şöyle ya da böyle paylaştı ve hala paylaşmakta. Bakınız, Madonna’nın şarkılarına, Rolling Stones’un ya da Nirvana’nın liste başı olmuş melodilerine. Yeni nesilden Dua Lipa, Billie Eilish, ya da Beyonce de aynı yoldalar. Hemen hepsinin şarkı sözleri, buna benzer problemli bir anlayışın ürünüdür bizce. Bunlar arasında belki sadece birkaç isim bu tuzaktan kendisini kurtarabilmiştir yıllar içinde: mesela Nat King Cole, Leonard Cohen, John Lennon, Bob Dylan, Cat Stevens ve bazı diğerleri. Bu son gruptaki büyük müzisyenler, hem şarkı sözlerinin sağlamlığı ve melodilerinin güzelliği ile, hem de bu doğrultudaki hayat felsefelerinde bizlere örnek olmuşlardır. Yani kendileri bu dünyayı terkettikten sonra bile, bizler onların şarkılarını kendimize hayat felsefesi yaparak dinlemekteyiz. Mesela, bakın şu Nat King Cole şarkısına, hiç eskir mi bu sözler: “Bir çocuk vardı/Sihirli bir günde o benim yolumdan geçti/Ve biz birçok şey konuşurken/ O bana dedi ki/Hayatta en büyük öğreneceğin şey/ sevmek ve karşılığında sevilmektir.”

Gelelim 50 Cent adlı rapper’ın şarkı sözlerine. Amerikan siyah nüfusunun ezilmişliği ve yoksulluğu, dağlar gibi bir sorun olarak siyâhilerin önünde dururken, şu sözlerin “gelişmişliğine” bir bakalım: “Beni kulüpte bulabilirsin, şampanya şişesiyle/ Bak bende ekstasi var, eğer hap almak istiyorsan/ Ben seks yapmak istiyorum, cinsel ilişkiye girmek değil/ Bu yüzden gel sarıl bana eğer okşanmak istiyorsan”.

Buna benzer daha niceleri, dünyanın her tarafında küreselci kültür tarafından kulaklarımıza pompalanıp bizleri zehirlemekte. ABD’de düzgün şarkı sözü yazabilecek şair bulunmadığından değil! Orası; Tennyson’un, Walt Whitman’in, Alan Ginsberg’in ve Jack Kerouc gibi muazzam şairlerin de memleketi. Ama bu küreselci kültür, onların kendilerini de ayaklarından vuruyor ve müzik dünyası uyduruk ve lüzumsuz şarkı sözleri ile nesilleri zehirlemeye devam ediyor.

ADEM İLE HAVVA MI CAHİL, YOKSA …?

Konuyu Türkiye’ye ve Sezen Aksu’ya getirelim şimdi de. Çünkü bazılarınız “bu bahsettiklerinin ne alakası var” diye sormaktadır büyük ihtimalle. Türkiye, hemen her taşın altında bir şairin ve ozanın olduğu, bereketli bir memleket. Yani elinizi nereye atsanız, muazzam şarkılar yapabileceğiniz şiirler ve şarkı sözleri bulabilirsiniz. Ama bu kadar verimli bir şairanelik ortamında, beste yapmak için bula bula “Adem ve Havva’nın cehâleti” üzerine bir güfte yazmak mı geliyor aklınıza diye sormadan edemiyor insan. Hele de bunu “fikir özgürlüğü”, “insan hakları” ve “solculuk” adına yaparsanız, Türk insanından tepki görmeniz kadar doğal bir şey olabilir mi? 1970’li yıllarda önüne gelen solcunun, tartışmalara “Allah yok” cümlesi ile başlamasına benzemiyor mu bu şimdi? 85 milyonluk Türkiye toprağında, hakkında cahil diye şarkı sözü yazacağınız başka hiç kimse kalmadı da, sadece İslam’ın değil tüm İbrahimi dinlerin anası ve babası diye inanılan Adem ile Havva’nın cehaletine mi taktınız? Ondan sonra da tepkileri görünce, “fikir özgürlüğü” savunmasi yapmak ne kadar samimi olabilir ki? Cumhurbaşkanının gereksiz keskinlikteki cevabını da bahane edip, bu konuda bir tartışmaya sebep olarak, toplumdaki kutuplaşmaya hizmet edilmiş olunmuyor mu? Kaldı ki, bugünlerde Türkiye’ye karşı Amerikan “think tank”larının teorisini yaptığı “yaratıcı yıkıcılık kaos planı" için ortam yaratmaya ve ayrışmayı körüklemeye ne gerek var ki?

Kısacası, altı üstü bir şarkı sözü deyip geçmeyelim. İnsanların siyasi farklılıklarına rağmen bir arada kalıp, ortak kültürde buluşmalarının çok önemli bir unsuru olarak şarkılar vazgeçilmez yapıştırıcılardır. Bu yaşamsal yapıtaşını hoyratça kullanma lüksüne sahip değiliz bu sorunlu günlerimizde.