Fransa seçimleri! Siyasi kriz kapıda

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde beklenen yenilginin ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Meclis’i feshederek erken seçim kararı verdi. Haftaya bugün, 30 Haziran Pazar günü genel seçimlerin birinci turu, 7 Temmuz’da da ikinci turu yapılacak. Şu anda 3 cephe oluşmuşmuş durumda. Milliyetçiler, Sosyal Demokratlar ve gücünü yitiren Macron’un Merkez sağ cephesi.

Cumhuriyetçiler partisi ikiye bölünmüş durumda; Genel Başkan Éric Ciotti Ulusal Birlik Partisi ile birlikte seçime girme kararı alınca parti ikiye bölündü. Diğer parçanın başını Fransız Senatosu Başkanı Gérard Larcher çekiyor ve Macron’un Renaissance (Yeniden Doğuş) Partisiyle hareket ediyor. Eric Zemmour’un Reconquête (Fetih) Partisi ise yok olmanın eşiğine geldi. AP seçimlerinde Marine Le Pen’in yeğeni Marion Maréchal başkanlığında 5 milletvekili çıkarmışlardı. Marion Maréchal diğer 3 milletvekilini de yanına alarak Ulusal Birlik partisine katıldı. Zemmour bir milletvekiliyle ortada kaldı.

ULUSAL BİRLİK PARTİSİNE İKTİDAR YOLU AÇILDI

Seçimlere en hazırlıklı parti Ulusal Birlik Partisi. Meclis’te mutlak çoğunluğu sağlamak için kolları sıvadılar. İrili ufaklı tüm milliyetçi parti ve grupları “Milli Birlik Cephesi”nde birleştirmeyi hedefliyorlar. İktidara geldiklerinde hükümetin sadece Ulusal Birlik Partisinin milletvekillerinden değil ittifak ettikleri partilerin milletvekillerinin hükümette yer alacağını ve geniş tabanlı bir “Milli Birlik Hükümeti” oluşturacaklarını şimdiden ilan ettiler.

Seçim programının merkezinde Atlantikçilerin iddia ettiği gibi “göçmenler” değil, halkın alım gücünü artırmaya yönelik acil talepler bulunuyor. İlk icraat olarak, mezarda emekliliği dayatan Macron’un emeklilik reformunu "sonbahardan itibaren" yürürlükten kaldırma sözü verdiler.

Enerji kriziyle ortaya çıkan hayat pahalılığı ve yoksulluk konusu ilk 2-3 ay içinde gündeme getireceği diğer bir konu: yüzde 20 olan elektrik, gaz ve akaryakıtın KDV’sini yüzde 5,5’e indirmeyi taahhüt etti. Avrupa Komisyonu ile elektrik fiyatlandırma kurallarından muafiyet için “derhal” müzakerelere başlayacağını ve bunun “faturaları yüzde 30 oranında düşürmeyi” mümkün kılacağını belirtti. Ardından da temel ihtiyaç maddelerinde KDV'nin kaldırılmasını gündeme alacaklarını ifade etti.

Ulusal Birlik Partisi Başkanı ve Başbakan adayı Jordan Bardellabu tedbirleri finanse etmek için büyük patronlara yönelik vergileri artıracaklarını, Fransa'nın AB bütçesine katkısını yaz aylarından itibaren 2 milyar avro azaltacaklarını ve kamu hesaplarının kontrol edilmesi için bağımsız bir denetim sistemi oluşturacaklarını açıkladı.

İktidara geldiklerinde ekonomik bir enkaz devralacaklarının farkında olduklarını, dolayısıyla durumu ayrıntılı olarak inceleyip ekonomik programlarını gerçekleştirmek için buna göre kısa ve orta vadeli bir program yapacaklarını açıkladılar.

Bardella’nın açıklamalarından daha önce savundukları katı göçmen politikalarını yumuşattıkları görülüyor. Seçim programında “göçün kontrol altına alınacağına” yer veriliyor ama göçmenlerin sosyal haklarına ve günlük yaşamlarına ilişkin bir ayrıntı verilmiyor. Sadece, Fransız vatandaşlığına geçiş yolunu açan en az 5 yıl Fransa’da ikamet etme şartı “Droit du sol”un kaldırılacağı açıklanıyor. “Droit du sol”un karşıtı “Droit du sang” yani, Fransız vatandaşlığı, Fransa'da veya yurtdışında doğan ve ebeveynlerinden en az biri Fransız olan her çocuğa doğumdan itibaren verilebilen bir hak.

Bardella çıktığı televizyon programlarında- ki bugünlerde neredeyse tüm televizyonlar programa almak için sıraya giriyorlar- Fransız halkına bir çağırıda bulunarak partisine Meclis’te mutlak çoğunluğu sağlamalarını istedi. Vaatlerini ancak tek başına hükümet kurarak gerçekleştirebileceğini söyledi. Bir azınlık hükümetinden yana olmadığını ifade etti.

SOSYAL DEMOKRATLARIN ATLANTİKÇİ ‘YENİ HALK CEPHESİ’

Melanchon’un lideri olduğu La France Insoumise (LFI), Sosyalist Parti (PS), Fransız Komünist Partisi (PCF), Ekolojistler (EÉLV), AP seçimlerinde Sosyal Demokratların liste başı adayı Sorosçu, kimine göre “Amerikan ajanı” Raphaël Glucksmann’ın partisi Place Publique (PP), adını ilk defa duyduğum Génération·s (G·s) et la Gauche républicaine et socialiste (GRS) ve Troçkist Nouveau Parti Anticapitaliste (NPA) gibi kendilerini “sol” olarak gören partiler bir araya gelerek “Yeni Halk Cephesi”ni kurdular. Neden “yeni” çünkü 1936’da Komünist Enternasyonal’in desteklediği ve Fransız Komünist Partisi’nin önerisiyle, yükselen faşizme karşı Leon Blum başkanlığında bir “Halk Cephesi” oluşturulmuştu. Aynı adı kullanarak o dönemle paralellik kuruyor ve bugün “yükselen aşırı sağa ve faşizme karşı” bir cephe oluşturuyorlar. Halbuki o dönem ile bugün arasında kurulacak bir paralellik yok.

Tüm seçim bölgelerinde ortak aday gösterecek olan Cephe ortakları seçim bölgelerini de paylaştılar. LFI 229, Sosyalistler 175, Ekolojistler 92 ve Komünistler 50 aday ve diğer ittifak üyeleri için 31 aday belirlediler.

Tek hedefleri iktidara yürüyen Ulusal Birlik Partisinin önünü kesmek olan Yeni Halk Cephesi’nin Meclis’te çoğunluğu alma olasılığı görülmüyor. İçlerinden Melanchon’un partisini ayrı değerlendireceğiz ama diğerlerinin tümü Atlantikçi, NATO’cu, Rusya düşmanı ve Ukrayna destekçisi.

Sosyalistlerin ve Ekolojistlerin Amerikancılığı tescilli. Troçkistleri ele almaya değmez. Bu cephenin nasıl bir pazarlıkla oluşturulduğunu Melenchon ve Glucksmann açısından değerlendirdiğimizde Ukrayna savaşında Rusya’ya yakın, ABD ve NATO karşıtı, HAMAS’a terörist demeyen ve Filistin davasına Fransa’da sahip çıkan Melanchon’un Cephe’nin oluşması için tüm bu doğru politikalardan taviz verdiğini görüyoruz.

AP seçimlerinde yüzde 14 oy alan Sosyalist Parti-Place Publique adayı Raphaël Glucksmann önce FFI’nin dayattığı koşullarda bu cephede yer almayacağını açıkladı. Sonra, France Inter'e verdiği demeçte "Ulusal Birlik Partisinin bu yasama seçimlerini kazanmaması ve bu ülkeyi yönetmemesi" için "solun birliğini" desteklediğini söyledi. Glucksmann desteğini açıklarken kendi şartlarını dayattığını görüyoruz. Şöyle diyor:

Ukrayna'ya silah sevkiyatı, Ukrayna'nın sınırları ve Ukrayna direnişine tereddütsüz destek konusunda… son derece açık bir taahhüt aldığını… Avrupa entegrasyonu için destek aldığını

HAMAS’ın “7 Ekim saldırılarının [...] açıkça terörist olarak tanımlanması gerektiğini" ve "anti-Semitizmle mücadele konusunda açık bir taahhüt" aldığını açıkladı. Sol Sosyal Demokrat Melanchon’un başbakan olma hırsıyla bütün bu tavizleri verdiği görülüyor.

Diğer dikkat çeken bir gelişme de Eski Cumhurbaşkanlarından Sosyal Demokrat François Holland’ın da bu cepheden aday olması. Macron'un selefi, tescilli Amerikancı ve Rusya düşmanı Hollande 13 Haziran'da TF1 televizyonunda yaptığı açıklamada Halk Cephesi “Avrupa yönelimini ve Fransa'nın NATO'daki varlığını teyit etmelidir” dedi. 2014-2016 yıllarında Holland’ın başbakanlarından Manuel Valls Yeni Halk Cephesi’ne karşı olduğunu açıklayarak “Milletvekilliği uğruna birbirleriyle uzlaştılar” eleştirisinde bulundu.

Yeni Halk Cephesi, Halkın alım gücünün yükseltilmesi için, ücretlerin artırılması, enerji fiyatlarının düşürülmesi ve düzensiz göçmenlere oturma ve çalışma müsaadesi verilerek sisteme dahil edilmesi, emeklilik reformunun iptal edilmesi, süper kârların ve en zenginlerin vergilendirilmesigibi konulara da programına yer vermiş.

Dış politikada da yukarıda Glucksmann’ın ifade ettiği gibi Ukrayna’ya “gerekli silahların teslim edilmesi ve dış borcunun silinmesi ve Ukrayna halkının egemenliğini ve özgürlüğünü yılmadan savunulacağı” ifade ediliyor.

MACRON’UN PARTİSİ DAĞILMANIN EŞİĞİNDE

19 Mayıs 2024 tarihli Aydınlık Avrupa’da “Elysee Sarayı’nda yalnız bir adam: Emmanuel Macron” başlıklı yazımda “Macron döneminin sonuna gelindiğini” belirtiyor ve şöyle diyordum: “Macron ilginç çıkışlarıyla dünyada kendinden en çok bahsedilen Avrupalı lider olmakla birlikte hem Avrupa’da hem de Fransa’da giderek yalnızlaşan bir siyasetçi. Bugün yapılan anketlerde halk desteği yüzde 20’nin altına düşmüş. Ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kendi adayı Marine Le Pen’in adayının 15 puan gerisinde.” Öyle de oldu seçimlerden yenilgiyle çıktı. Meclisi feshetme kararına kendi partisi içinden de büyük tepki geldi.Yaptığı açıklamalarda iktidarda olduğu son 7 yılda nasıl başarılar elde ettiğini anlatıp duruyor. Ortada bir başarı yoktu. Afrika’da yenildi ve kovuldu. Ukrayna savaşında ABD’nin yanında durarak Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar sonucu ülkesini tarihinde görülmemiş bir enerji ve ekonomik krize sürükledi. Milli gelire oranla yüzde 114 borç oranıyla Avrupa’nın en borçlu ülkelerinden biri oldu. Kriz çiftçileri vurdu: haftalarca eylem yapan çiftçiler Paris’e dayandı. Avrupa’da ABD’nin peşine takılarak Rusya’ya karşı savaş kışkırtıcılığının başını çekti. Filistinlilere soykırım uygulayan İsrail’e destek verdiği gibi Filistin direnişini savunanlara karşı baskı uyguladı. Bütün bu Atlantikçi ve neoliberal politikalarına karşı Sarı Yeleklilerin muhteşem mücadelesi ve emeklilerin direnişi ile karşılaştı.

Seçim çalışmasının başında Başbakan Gabriel Attal var. Bunca olumsuz sonuca rağmen kalkmış tekrar seçilirsek çalışanların ve emeklilerin ücretlerini artırarak alım gücünü yükselteceklerini elektrik fiyatlarını yüzde 15 düşüreceğini savunuyorlar. Kim inanır.

Macron’un Cumhurbaşkanlığı çoğunluğu ittifakının, 2017’de 308 milletvekili vardı. Bugün 254 milletvekili olan Macron’un bu seçimlerde yarısını kaybedeceği ve 100 milletvekilinin altına düşeceği değerlendirmeleri yapılıyor.

SEÇİM SONRASI BELİRSİZLİK

Önümüzdeki seçimlerde nasıl bir sonuç çıkacağını kimse kestiremiyor. Seçime yukarıda belirttiğim gibi 3 blok katılıyor. Yapılan anketlerde Ulusal Birlik’in yüzde 33 ila 35 arasında bir oyla 200-254, Yeni Halk Cephesi’nin yüzde 28 ila 30 arasında 190-235, Macron’un Merkez Birliğinin yüzde 18 ila 20 arasında 70-100 milletvekili çıkaracağı değerlendiriliyor. Hükümeti kurmak için ise en az 289 milletvekiline ihtiyaç var.

Le Figaro gazetesi 362 seçim bölgesinde Milliyetçilerin, 211 seçim bölgesinde ise Yeni Halk Cephesi’nin önde olacağını bildiriyor. Bu güç dengesine göre, seçim bölgelerinin yüzde 93'ü Milli Birlik Cephesi ve Yeni Halk Cephesi arasındaki bir düelloya sahne olacaktır. Observateur Continental, "Macronizm çöküyor: Fransa'nın liderliğinde Avrupa sağa kayıyor" diye başlık atarken, Aynı haber sitesinde Pierre Duval “Macron’cu blok ve aynı zamanda Cumhuriyetçiler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır” diyor.

Ulusal Birlik Partisinin birinci parti olacağı kesin gibi görünüyor. 2. Turda Ulusal Birlik adayları ile Yeni Halk Cephesi adayları karşı karşıya kalacak. Bu durumda hem Yeni Halk Cephesi’nin hem de Macron’un Merkez Sağ Cephesinin seçmenleri Ulusal Birlik adayının karşısındaki adaya oy vereceklerdir. Aynı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi tüm sağ ve sosyal demokrat partilerin Marine Le Pen’e karşı Macron’u desteklemeleri gibi.

Ulusal Birlik’in Mecliste mutlak çoğunluğa sahip olmadan birinci parti olmasının bir önemi yok. Bardella’nın da ifade ettiği gibi birinci parti olarak “Bir azınlık hükümeti kurması sorunu çözmeyecek”. Çünkü diğer gruplar çalışmasını önleyeceklerdir. Bu durumda bir hükümet krizi yaşanacaktır. Anayasaya göre Macron 1 yıl boyunca Meclis’i feshetme yetkisi yok. Bu durumda Macron’un istifası veya Mecliste üçte iki çoğunlukla düşürülmesi gündeme gelebilir. Observateur Continental, “Fransız halkının yüzde 57'sinin Macron'un parlamento seçimlerini kaybetmesi halinde istifa etmesini istediğine" dikkat çekti. Macron istifa etmeyeceğini açıkladı. Ama istifası durumunda geçici olarak cumhurbaşkanlığı görevine Senato başkanı vekalet edecek ve ülkeyi en az 20 gün sonra seçime götürecek. Macron ise ikinci döneminde olduğu için yeniden aday olamayacak.

Ulusal Birlik mutlak çoğunluğu sağlarsa Cumhurbaşkanı Macron, hükümeti kurma görevini Jordan Bardella’ya vermek zorunda. Yarı Başkanlık sisteminde Yürütme hükümette olacak ama geleneksel olarak diplomasi ve savunma üzerindeki kontrol Macron ’da olacaktır. Bu durumda Rusya ve Ukrayna konusunda kendisinden farklı bir Dışişleri bakanını onaylayacak mıdır? Sorusu gündeme gelecektir. Yasama yetkisi ise Meclis’te fakat yeni bir yasa da cumhurbaşkanının onayından geçmesi gerekiyor. Macron yasayı kabul etmeyip tekrar Meclis’e gönderebilir.

Şayet hiçbir parti mutlak çoğunluğu kazanmazsa, bu kez görev birinci partiye verilir ve bir azınlık hükümeti kurulur. Bu durumda da hükümeti düşürmek için gensoru gündeme gelecektir. 2022’den bu yana Macron ülkeyi azınlık hükümeti ile yönetti ama Cumhuriyetçilerin desteği olduğu için gensoru ile düşürememişlerdi. Cumhurbaşkanının 1 yıldan önce Meclis’i feshetme yetkisi olmadığı için de ülke bir siyasi krize sürüklenecektir.