Fransa’nın Amerikancı liderleri... Cumhurbaşkanları, bakanlar, bürokratlar, gazeteciler… Amerikan tezgâhlarından geçenler

Fransa’yı Fransızların yönettiğini sanmak ne büyük yanılgı! ABD’ye karşı Fransa’nın ulusal çıkarlarını savunan Charles de Gaulle’ü bir parantez içine alarak, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelmiş geçmiş cumhurbaşkanlarına, başbakanlarına, bakanlarına, medya patronlarına kamu veya özel holding başkanlarına yakından baktığımız zaman Fransa’yı kimlerin yönettiğini daha iyi anlıyoruz.

Fransız-Amerikan Vakfı

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI BİR DÖNÜM NOKTASI

İkinci Dünya Savaşı Avrupa’da büyük bir yıkıma yol açmıştı. Savaşın galiplerinden ABD savaştan çok az bir kayıpla çıkmış ve dönemin en güçlü emperyalist devleti olarak dünya hâkimiyeti peşindeydi. Bunun için, Sovyetler Birliğini kuşatmak, Avrupa ve Üçüncü Dünya Ülkeleri’ni denetim altına almak istiyordu. 1947’de Truman Doktrini, 1948’de Marshall Planı ve ardından Kuzey Atlantik Paktı (NATO) 4 Nisan 1949’da bu amacı gerçekleştirmek için kuruldu.

NATO’YA GİRİŞ VE FRANSA’DA GLADYO ÖRGÜTLENMESİ

NATO’ya üye olan her ülke aynı zamanda gizli bir ek protokol imzalıyordu. Buna göre “bir Sovyet işgaliyle veya komünistlerle mücadele amacıyla” özel savaş yürütecek bir gizli örgütün kurulmasını da kabul etmiş oluyordu. NATO, ABD’nin üye ülkelerde örgütlediği bu gizli gladyo örgütlerinin örtüsüdür. Fransa, ABD’nin bu gladyo örgütlenmesini yaptığı ilk ülkelerden biridir. Fransa’da “Rose des Vents-Rüzgâr Gülü” adıyla gladyonun örgütlenmesi ve NATO’ya girişi Sosyalist Partili Cumhurbaşkanı Vincent Auriol ve Başbakan Paul Ramadier’ye döneminde gerçekleşmiştir.

Genç Liderler-Fransız-Amerikan Vakfı

Bu yıllar aynı zamanda CIA’nın sendikaları, gazete ve dergileri ve özellikle de Sosyalist Parti ve yayın organı Populaire’i finanse ettiği, dernekler ve vakıflar kurduğu, üniversitelerde öğrencileri devşirdiği yıllar.

Fransa’nın soğuk savaş döneminde yaşadığı en tipik saflaşma, İkinci Dünya savaşında Genel sekreterleri Paul Faur önderliğinde faşizme teslim olan, işbirlikçi bir çizgi izleyen ve işgale karşı pasif direniş gösteren, savaştan sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin şemsiyesi altına girmeyi kabul eden ve Atlantikçi bir politika izleyen Sosyal Demokratlar ile Hitler faşizminin işgaline direnen ve bu direnişin sembolü olan, NATO’ya ve karşı çıkan, kafa tutan ve NATO kurumlarını topraklarından kovan General Charles de Gaulle arasında olmuştur.

BATI’DA SİYASET KURUMUNUN ÇÜRÜMESİ VE ÇAPSIZ LİDERLER

Bu süreç, Sovyetler Birliğinin yıkıldığı 90’lı yıllara kadar sürecek olan soğuk savaş dönemini başlattı. Ve 90’lardan sonra ABD’nin neoliberal küreselleşmeci Yeni Dünya Düzeni başladı. Fakat Avrupa’yı denetim altına almak ve ulus devletleri yıkmayı ve parçalamayı hedefleyen küreselleşme süreci uzun sürmedi. 2000’li yıllarda Çin’in başını çektiği ve tüm Avrasya coğrafyasını içine alan yeni bir uygarlık süreci başladı.

Avrupa’da yaşanan derin siyasal ve ekonomik krizin nedenleri üzerine yürütülen tartışmalarda, ABD etkisi ve Avrupalı liderlerin konumunun daha sık gündeme geldiğini görüyoruz. Çürüyen Batı uygarlığında siyaset ve diplomasi sanatı yok olmuş; başta ABD olmak üzere tüm Batı ülkelerinde siyaset kurumunun, dünyadaki yeni gelişmelere önderlik edecek çözüm üretecek entelektüel kaynaklardan yoksun olduğu bir durumu yaşıyoruz.

GENÇ LİDERLER PROGRAMI_MACRON 2011

ABD’nin neoliberal küreselleşmeci Yeni Dünya Düzeni’nin siyasi, ekonomik ve askeri süreci ve sonuçları ortada. Bu süreci liderler düzleminde ele alalım. 1990’lı yırlardan bugüne Batı emperyalizminin siyaset sahnesine çıkardığı liderlere bir bakalım: George H. W. Bush, yani baba Bush 1981-1989 ABD Başkanı Ronald Reagan’ın yardımcısı, sonra 1989-1993 yıllarında ABD Başkanı. Daha sonra 2001-2009 yıllarında oğlu George W. Bush ABD Başkanlığı yapacaktır.

Reagan’dan Biden’a uzanan bu süreçte ABD dünyaya neoliberal küreselleşme politikasını dayattı. Yeni bir dünya düzeni kuracaklarını iddia ettiler. Ulus devletleri yok etme bölme parçalama planıydı bu. Irak ve Afganistan’ın işgali ile başlayan, Libya ve Suriye’ye saldırı ile devam eden Büyük Ortadoğu Projesi (BOP). Son yıllarda yaşanan Ukrayna savaşı, Gazze’de İsrail’in soykırımı. Ve buralarda yenilen ve geri çekilen bir ABD ve Batı dünyası.

GENÇ LİDERLER PROGRAMI_FRANCOIS HOLLANDE 1996

SÜRECİN AVRUPALI LİDERLERİ

Fransa Cumhurbaşkanları: Nicolas Sarkozy (2007-2012), François Hollande (2012-2017), Emmanuel Macron (2017-). Almanya Başbakanı Angela Merkel (2005-2021), Silvio Berlusconi 1994-2011 yılları arasında 3 kez İtalya başbakanlığı yapmış. Hepsinin ortak yanı ABD’nin iflas eden Yeni Dünya Düzeni’ni kurtarmada rol alan Avrupalı liderler olması. ABD’nin Afganistan işgali ve Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde ABD ile işbirliği içinde olan Sosyal Demokrat François Mitterrand’ı da unutmamak gerek. De Gaulle’den sonra onun dış politika geleneğini sürdüren, 2003’de ABD’nin Irak’ı işgaline karşı çıkan, dönemin Almanya Başbakanı Schröder ve Rusya Devlet Başkanı Putin ile birlikte ABD’ye karşı Paris-Berlin-Moskova ekseninin oluşmasında çaba harcayan Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ı da hatırlatmak gerekir. Chirac’tan sonra partisine ihanet eden ve De Gaulle geleneğinden kopan Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile başlayan, Sosyal Demokrat François Hollande ve Sosyal Liberal (kendini böyle tanımlıyor) Emmanuel Macron ile devam eden Amerikancı bir Fransa süreci.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Genç Liderler 2012

FRANSA’YI YÖNETEN AMERİKANCILAR

40 yıldır Fransa’da ABD çıkarları için ajanlık faaliyeti yürüten “French American Foundation-Fransız-Amerikan Vakfı” (FAF) Fransız politikasını belirleyen kurumdur. FAF, 1976 yılında dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Giscard d'Estaing, ABD Başkanı Gerald Ford ve bazı önde gelen işadamlarının himayesinde kurulmuştur. Yürüttükleri “Young Leaders” programıyla Fransa’ya yön verecek liderleri eğitmiştir. 1997-2001 yılları arası FAF’ın Başkanı John Negroponte’dur. Negroponte, Georges Bush döneminde 2005-2007 yılları arasında, CFR yöneticileri, FBI ve CIA dahil olmak üzere yaklaşık on beş üyeyi bir araya getiren ve tüm Amerikan gizli servislerini koordine eden ABD Devletleri İstihbarat Topluluğu’nun (DNI) ilk başkanı olacaktır. 1981 yılında oluşturulan Genç Liderler programı, “her iki ülkede de kilit pozisyonlara getirilmek istenen yetenekli genç Fransız ve Amerikalı profesyoneller arasında kalıcı bağlar” geliştirmeye yardımcı olmaktadır.

Alain Juppé

CUMHURBAŞKANLARI

Fransa’nın son üç Cumhurbaşkanı Amerika’nın bu eğitiminden geçmiştir. Bunlardan ilki Nicolas Sarkozy’dir (1984). Sarkozy cumhurbaşkanı seçilmeden bir yıl önce Eylül 2006'da ABD ziyareti sırasında Fransız Amerikan Vakfı'nda (FAF) yaptığı konuşmada “ Transatlantik ilişkiyi yeniden inşa etme” ihtiyacını hatırlatarak, amacı “transatlantik ortaklığın temel bir unsuru olarak Fransız-Amerikan ilişkilerini güçlendirmek” olan vakfın tüzüğüne övgüler düzdü.

İkincisi Sosyal Demokrat François Hollande (1996). Hollande hükümetlerinde daha önce bu eğitimlerden geçen beş bakan yer aldı. Amerika’nın Sesi Radyosu “Fransız-Amerikan Vakfı, kendisi de 1996'da Genç Lider olan Cumhurbaşkanı François Hollande'ın kabinesinde beş Genç Lider bulundurmaktan gurur duymaktadır” yorumunda bulunmuştu.

Sonuncusu Emmanuel Macron (2012) ABD’nin bu eğitiminden geçen liderlerden ve bir proje olarak Elysee Sarayı’nın tepesine oturtulmuştur. Macron’un Amerikancılığını uzun uzun anlatmaya bilmem gerek var mı?

Bu seçilmiş Fransız gençler Amerikalı gençlerle birlikte bu eğitimlere katılmıştır. Amerikan tarafında, Bill ve Hillary Clinton en “prestijli” eski genç liderlerdir.

BAKANLAR

Fransa’da bakanlık yapan birçok kişi bu eğitimlerden geçmişlerdir: Eski Dışişleri Bakanlarından ve Anayasa Konseyi Üyesi Alain Juppe (1981), Savunma Bakanlarından François Leotard (1981), Adalet Bakanlarından Jacques Toubon (1983), Maliye Bakanlarından Pierre Moscovici (1996), İçişleri Bakanlarından Bruno Le Roux (1998), Sanayi Bakanlarından Arnaud Montebourg (2000), Milli Eğitim Bakanlarından Najat Vallaud-Belkacem (2006) ve Macron’un ilk Başbakanı Edouard Philippe (2011). Philippe 2027 seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıklamıştır. Bu bakanlar hem sosyal demokrat hem de muhafazakâr hükümetlerde görev yapmışlardır.

Edouard-Philippe

MEDYA MENSUPLARI

Bu programa katılanlar sadece politikacılardan ibaret değil gazete yöneticileri, sendikacılar, yayıncılar ABD’nin bu eğitiminden geçmiştir: Le Monde gazetesi Genel Yayın Yönetmenlerinden Sylvie Kauffmann (1998), Slate Medya Grubu Başkanı ve eski Le Monde gazetesi Genel Müdürlerinden Jean-Marie Colombani (1983), Les Echos gazetesi Yazı İşleri Müdürlerinden David Barroux (2011), Fransa’nın ünlü gazeteci ve televizyon programı yapımcısı Christine Ockrent (1983). Ockrent Fransa’nın kıdemli döneklerinden Sosyalist Parti hükümetlerinde Sağlık Bakanı ve Sarkozy’nin Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’in eşi.

Jaques Toubon

VE DİĞERLERİ

Yine iş dünyasından Areva'nın eski CEO'su Anne Lauvergeon, Air France-KLM'den Alexandre de Juniac da bunların arasındadır. Daha burada adını sayamadığım Yargıtay ve Sayıştay üyeleri, milletvekilleri, belediye başkanları, üniversite rektörleri, sendikacılar, STK yöneticileri Amerika’nın bu eğitimlerinden geçmiştir.

Najat Vallaud Belkacem

Devşirilen bu “genç liderler” Amerika’ya götürülür, 10 aylık yoğun bir eğitimden sonra ülkelerine gönderilirler. Bu süre içinde ABD’nin önde gelen politikacılarla, iş dünyası liderleriyle, medya yöneticileriyle tartışmalar ve hepsinden önemlisi, bağlantılar kurmak, baştan çıkarmak ve ikna etmek için şampanya kadehleri eşliğinde gayri resmi toplantılara katılırlar. 1981 yılından bu yana Fransa’da 400 kişi bu eğitimden geçmiş ve hepsi devletin kilit noktalarında görev yapmaktadırlar. Sürecin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başladığını ifade etmiştim; 1940'lardan bu yana Paris'teki ABD Büyükelçiliği her yıl geleceğin Fransız elitlerini belirliyor. Onları geleceğin Amerikan elitleriyle bir değişim programına katılmaları için Atlantik ötesine davet ediyor ve devşiriyordu. Her yıl belirlenen 50 ila 60 kişiden 20 ila 30'u, Washington’un olurundan sonra, tüm masrafları karşılanarak bu program kapsamında ABD’ye gidiyor. Amerikan Büyükelçiliği tarafından özel olarak hazırlanan seyahatleri bir tema etrafında dönüyor. Son dönemde “Ekolojik dönüşüm”, “İnsan kaçakçılığıyla mücadele” ve “Kentsel politika” talep edilen konular oldu.

Pierre Moscovici

ABD Paris Büyükelçiliği bugün de bu faaliyetlerine devam ediyor; etki stratejisini ya da bilinen adıyla “yumuşak güç” stratejisini uyguluyor. Sadece elitleri değil Fransız toplumun tüm sınıf ve katmanlarında öne çıkan “zeki” ve “yüksek potansiyelli” profilli gençleri, kanaat önderlerini, yerel seçilmiş temsilcileri, dernek başkanları ve medya temsilcilerini devşiriyorlar. İhmal edilmiş banliyölere, kırsal kesimlere yöneliyorlar. LGBT toplulukları ve mültecileri hedefliyorlar. İşte bunların arasında 1984'te fark edilen Nicolas Sarkozy o zamanlar Fransa'nın en genç belediye başkanıydı. ABD Büyükelçiliği daha önce devşirdiği ve Fransız devlet dairelerine yerleştirdiği elemanları vasıtasıyla bu faaliyetleri yürütüyor. Kaldı ki cumhurbaşkanları ve Bakanlar kendi tezgahlarından geçmişti.

Sarkozy, Macron, Hollande

ATLANTİK’TE BOĞULAN FRANSA

Ama bu liderler ABD’yi yenilgiden kurtaramadığı gibi Fransa’yı da derin bir krizin içine soktular. Atlantik’in emperyalist ülkeleri Avrasya kalesine çarptılar.

İnsanlık yeni bir dünyaya doğru koşar adımlarla ilerliyor. Son yıllarda, ABD’nin tek kutuplu “Yeni Dünya Düzeni” yıkılıyor, yerine başını Avrasya ülkelerinin çektiği çok kutuplu, paylaşımcı ve barışçı bir “Yeni Dünya Düzeni” kuruluyor.

Tek kutuplu dünyanın sona erdiği, çok kutuplu bir dünyanın oluştuğu günümüzde, Atlantik ile bağını koparamayan Fransız liderlerin “stratejik bağımsızlık”, “Avrupa ordusu” gibi söylemlerin lafta kaldığını son olarak Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ve yaşanan enerji kriziyle bir kez daha görmüş olduk.

Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande 1996 Genç Liderler grubu ile

AVRUPA SARSILACAK

Ekonomik krizle sarsılan Avrupa, siyasal alanda da sarsılacak. Kapitalist emperyalist sistemin barutu tükendi. Artık sistem içinde, yani Atlantik kampında, NATO içinde kalarak çözüm üretme dönemi bitti. Avrupa Birliği’nin motor ülkeleri Fransa ve Almanya kelimenin tam anlamıyla bir çıkmaz içine girmiştir. Ekonomilerinde alarm zilleri çalmakta. Fransa iki aydır hükümet kuramazken, Almanya’nın üçlü koalisyonu çatırdamaktadır.

Sistem dışı düşünceler hızla yayılmakta. Sistem dışı partiler hızla büyümekte. Avrupa Atlantik’ten kurtulma sürecine giriyor. Milliyetçi dalga yayılıyor.