Fransa’nın keskin ırkçılığı mercek altında

Sömürgeciliğin uzantısı olan ırkçılık… Yüzyıllar önce dünya Avrupalılar tarafından sömürülmeye başlanmış, Afrika, Güney Amerika, Asya Avrupalıların pençesine düşmüş. Yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin sömürüldüğü gibi insan gücü de sömürülmüş, bazı ülkelerde “köle” adı altında, bazı ülkelerde ve günümüzde “köle” sözcüğü kullanılmasa bile varoşlarında kölelere benzer bir yaşam onlara hak görülmüş…

Fransa Afrika’ya çok çektirmiş, hala daha da çektiriyor, kasası Afrika gelirleriyle doluyor, bu çok çeken ülkelerden biri de Cezayir. Soykırımdan sömürüye, yaşamadıkları kalmamış. Fransa işçiye, tuvalet temizlikçisine gereksinme duyduğunda da Afrika’dan, Cezayir’den, Türkiye’denve diğer ülkelerden Fransa’ya ithal edilen işçiler varoşlarda, aşağılanarak, ikinci, üçüncü sınıf insan muamelesinde, birçoğu da sersefil, yaşıyor. Buna polis şiddeti de eklenip, 17 yaşında bir çocuk hak etmediği halde öldürülünce bu insanların sokağa dökülmesi yadırganmıyor.

GENLERDEKİ ŞİDDET

Fransa’nın tarihinde, kültüründe, genlerinde şiddet, bencillik, sertlik var. Tarihte her ülkede sertlik ve şiddet olmuş, şiddet tarihin bir parçası ancak bazı ülkelerde daha çok, bazılarında daha az. Bazılarında evrime açık, bazılarında kanlı devrim, Fransız devrimi gibi, giyotini bile onlar keşfetmiş. Osmanlı’da sömürgecilik, asimilasyon yokmuş, fethettiği ülkelerde halkın dinini, dilini değiştirmesini bastırmamış, padişah ve ailesini giyotine yollamamış, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürüp kendini varsıllaştırmamış. Oysa Sahra’nın derinliklerinde Fransızca konuşan bedevilere rastlıyoruz, Afrika’da Katoliklere rastlıyoruz. Yine de, bize barbar derler, antidemokratik derler…

Fransa’yı İngiltere ile karşılaştırdığımda ise Fransa benzeri bir şiddeti bu milletin kültüründe ve genlerinde görmüyorum. Kraliyet halkını koruyup kollamış ve böylece kendini yaşatabilmiş, Rusya ve Fransa’nın tersine. 1200’lerde Magna Carta ile başlayıp demokrasinin temellerini adım adım atabilmiş. Zamanında köle ticareti, kölecilik ve sömürgecilik ile dünyanın en varsıl ülkelerinden birisi duruma erişse bile, yine güne ayak uydurup, aşırı ırkçılık yerine sömürgelerinden getirdiği halkı ülkesinde Fransa kadar ezmemiş, ötekileştirmemiş.

CEZAYİRLİLERİN ÖFKESİ

Fransa’daki Cezayir kökenlilerin içindeki öfkeyi İngiltere’deki sömürgelerden gelen Afrika veya Asya kökenlilerde görmüyoruz. Beyaz halk onları Fransız halkının Cezayirlileri ötekileştirdiği kadar itmiyor, aşağılamıyor, hatta yaklaşık gözle görülür hiçbir aşağılama ve ötekileştirme yok. Müslüman kızlar başörtüsü ile derse alınıyor, her varsıl semtte yoksulların da oturduğu apartmanlar var, böylece pek varoş yaratılmamış, halk içiçe yaşayıp birbirini, farklı renkleri, kültürleri kabullenmiş…

Örtük ırkçılık belki var, hastanelerde, tedavi süreçlerinde, bazı semtlerde ama Fransa’daki gibi açık ve sert ırkçılık yok. Le Pen gibi seçimleri kazanmak üzere olan ırkçı bir parti yok. İngiliz polisi Fransız polisi kadar sert ve şımarık, saygısız değil. Münferit olaylarda da olay büyümeden hemen o polis açığa alınıp gereken yapılıyor, iç soruşturmalar sürdürülüyor. Fransa’da demek ki polise o yetki verilmiş, hesabı da sorulmamış, pervasız hareket edebiliyorlar.

FRANSIZ POLİSİNİN AGRESİFLİĞİ

Bundan birkaç yıl önce Türk plakalı aracımızla Alplerde İtalyan sınırından Fransa’ya girmiştik. Sınırın hemen dibi Chamonix isimli şirin bir Fransız Alp kasabası. Girdiğimizden beş dakika sonra bir Fransız polis aracı plakamız TC diye bizi durdurdu. İçinden inen dört polis biz önde iki kişi olmamıza karşın hemen aracın dört kapısını ellerindeki copları göstererek sardılar. Beden dilleri ve bakışları çok agresif, sertti. Pasaportumuzu istediler, turist olduğumuzu anlayınca pasaportları geri verip bizi yolumuza bıraktılar.

Ancak şiddete işaret eden tarzlarından ve ayıp ettiklerinin ortada olmasından dolayı ne bir özür ne de “iyi yolculuklar” gibi yumuşatacak bir söz söylemediler. Bu yaşıma geldim, dünyayı gezdim, böyle agresif bir deneyimi yalnızca Fransa’da yaşadım. Demek ki bunlardan hesap sorulmuyor, bu kabalığı kendilerinde hak görüyorlar. ABD’de 10.000 km yol gittim, Arizona’da hız cezası aldım, polis ceza kâğıdını yazdı, “iyi yolculuklar” dedi, hiçbir agresyonu yoktu.

FRANSIZ HALKININ KİBİRLİ SAYGISIZLIĞI

Belki yüz defa Türkiye, İngiltere arası TC plakalı aracımla gidip geldim, birçok ülkeden geçtim, o ülkeleri gezdim, hiçbir ülkede polis tarafından durdurulmadım. Türkiye’de polis asla böyle davranmaz, davransa dünyada ve Türkiye’de yazmayan gazete kalmaz, üzerlerine çullanılır. İngiltere’de yaşıyorum, karşımda bir defa polis görmedim, durdurulmadım, çoğu zaman da Türk plakalı aracımla buradayım.

Fransa’da Fransızca bilmediğim için defalarca halk tarafından azarlandım, Fransızca öğrenmem söylendi! Sorduğuma yanıt alamadım, İngilizce konuştuğum için. Başka hiçbir ülke halkı dilini bilmediğim için kibirle beni azarlamadı. Umarım Fransa kültüründeki ve genlerindeki bu nahoş, gereksiz şiddeti, kabalığı, saygısızlığı fark edip bu kültürü değiştirmek için yapıcı adımları atar.