Fransa’nın yeni başbakanı Michel Barnier! Demokles’in kılıcı Le Pen’nin elinde
Genel seçimlerin üzerinden iki ay geçtikten sonra nihayet Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron hükümeti kurmak üzere yeni başbakanı atadı. Cumhurbaşkanı Macron’un partisi seçimlerde çoğunluğu kaybedince Gabriel Attal hükümeti istifa etmişti. Macron kendisinden yeni bir hükümet kurulana kadar görevde kalmasını istedi. Bahane hazırdı; Paris Olimpiyatları! Ağustos sonunda yeni başbakan atanır diye düşünüldü. Ama siyasi parti temsilcileriyle görüşmeler, muhtemel başbakan adaylarının değerlendirilmesi, nabız yoklaması derken 5 Eylül’de Başbakan olarak Cumhuriyetçi Parti’den Michel Barnier hükümeti kurmak üzere görevlendirildi.
ÜÇ ANA GRUBA BÖLÜNMÜŞ BİR MECLİS
Meclis üç cepheye bölünmüştü; Sosyalistlerin, Komünistlerin, Çevreciler ve Boyun Eğmeyen Fransa’nın oluşturduğu emperyalizmin sol ayağı Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesi 7 milyon oy ile 193 milletvekili ile birinci, Atlantik cephesinin sağ ayağı Cumhurbaşkanı Macron’un Merkez sağ cephesi 6 milyon oy ile 168 milletvekilliğiyle ikinci ve Marine Le Pen’in Milliyetçi Ulusal Birlik (RN) Cephesi 11 milyon oy ile 143 milletvekili çıkarmıştı. Ama Marine Le Pen’in Ulusal Birlik partisi hariç diğer iki cephe kendi içinde birlik değil; adeta bir yamalı bohça görünümünde. Ve nihayetinde Mecliste her parti kendi grubunu kurdu. Böylece Meclis 11 grup ve bağımsızlardan oluştu.
Atlantik cephesinin bu sağ ve sol ayakları siyasi açıdan ahlaki olmayan pazarlıklarla RN’e karşı seçim ittifakları yaparak birbirlerinin adayına destek oldu ve milletvekili sayısı bakımından RN’i üçüncü sıraya ötelediler. Ama Meclis’te parti bazında oluşturulan gruplara baktığımızda RN Meclis’in en çok milletvekiline sahip birinci partisi durumuna geldi.
MECLİS’TE BİRİNCİ PARTİ ULUSAL BİRLİK
Ulusal Birlik partisi 126 milletvekiliyle birinci parti olarak anahtar parti oldu. RN ile işbirliği yapan Sağ Partinin (A Droite)16 milletvekili var. Macron’un Hep birlikte (Ensemble) 97 milletvekili ile ikinci sıraya yerleşirken, Merkez sağ cephenin diğer partileri Ufuklar (Horizons) 33 ve Demokrasi Hareketi (Modem) 36 milletvekiliyle gruplarını kurdular. Yeni Halk Cephesi’nden Melenchon’un Boyun eğmeyen Fransa’sı (LFI) 72, Sosyalist Parti (PS) 66, Cumhuriyetçiler (LR) 47, Çevreciler (Ecologie) 38 ve Cumhuriyetçi ve Demokrat Sol-Komünistler (GDR) 17 milletvekiliyle Meclis’te yer aldılar.
ANCAK BİR AZINLIK HÜKÜMETİ KURULABİLİR
Hükümet kurmak için 289 milletvekili gerekli. Görüldüğü gibi bırakalım tek tek partileri, bir çok partiden oluşan bu cephelerin hiçbiri hükümet kurma çoğunluğunu bulamadı. 1958’den bu yana ilk defa yaşanan bu olay Fransa’yı bir hükümet krizine sürükledi. Her hâlükârda kurulacak hükümet bir azınlık hükümeti olacaktı ve Macron gensoru ile düşürülmeyecek hükümeti kuracak bir başbakan arayışına girdi.
Halk Cephesi ikinci turda birinci çıktıklarını dolayısıyla hükümeti kurma görevinin kendilerine verilmesini istedi. Fakat 182 milletvekili alan Halk Cephesi 289 olan mutlak çoğunluktan çok uzaktaydı. Eğer Macron, Barnier’den önce adı dillendirilen Sosyalist parti kökenli François Holland’ın başbakanlarından Bernard Cazeneuve’e hükümeti kurma görevi verseydi Le Pen’in partisi gensoru vereceklerdi.
Diğer taraftan Macron, Melenchon ve Le Pen’in partisini dışlayarak sağ sosyal demokratları ve Yeşilleri de içine alacak bir “Büyük koalisyon” oluşturmayı hedefledi. Ama bunu başaramadı.
Sosyal Demokratlar Sağ Cephenin kuracağı her hükümete gensoru vereceklerini peşinen açıklamıştı. Bu durumda Meclis’te birinci durumda olan Ulusal Birlik grubunun tutumu yeni hükümet açısından belirleyici bir duruma geldi. O halde Macron, Meclis’te Ulusal Birlik Partisi Grup Başkanı Marine Le Pen’in karşı çıkamayacağı bir başbakan atamalıydı. Böylece Ulusal Birlik ile birkaç konuda uyumlu politikalara sahip Michel Barnier’i tercih etti.
ULUSAL BİRLİK PARTİSİ İLE UYUMLU BİR BAŞBAKAN
Hükümeti kurmakla görevlendirilen Michel Barnier De Gaulle geleneğinden gelen eski bir siyasetçi. Ama bugün De Gaulle çizgisinden çok uzak. 73 yaşında. Genç yaşta siyasete atılan Barnier, 1978’de Jacques Chirac’ın partisi Cumhuriyet için Birlik’ten (RPR) milletvekili seçildi ve dört dönem Meclis’te bulundu. 20 yıl yaşadığım İtalya sınırında Haute Savoie bölgesine komşu Savoie bölgesi milletvekiliydi. Fransa’da gazeteci olarak yakından takip ettiğim bir siyasetçiydi. Cumhurbaşkanları François Mitterrand, Jacques Chirac ve Nicolas Sarkozy dönemlerinde Çevre Bakanlığı, Avrupa Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı görevlerinde bulundu. Bir dönem Senatörlük ve bir dönem de AP milletvekilliği yaptı.
Barnier, Ulusal ve Ekonomik egemenlik, Göç ve yabancılar konusunda Le Pen’e yakın bir programı savunuyordu. Öğrenciler ve sığınmacılar hariç olmak üzere, Avrupa Birliği'ne göç konusunda üç ila beş yıllık bir moratoryum istiyordu. Yani bu süre içinde yabancılara kapıları kapatalım diyordu. Göçmenlerin aile birleşiminin titizlikle sınırlandırılmasını, yabancı öğrenci sayısının azaltılmasını, kamusal alanlarda ve üniversitelerde başörtüsünün yasaklanmasını gündeme getiriyordu. 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisi Cumhuriyetçilerin aday adayları arasındaydı ve “Patriotes et Européens” (Vatanseverler ve Avrupalılar) adlı bir düşünce kuruluşu kurmuştu. Fransa’nın stratejik sektörleri desteklemek için bir egemen varlık fonu kurulmasını öneriyordu. Diğer taraftan, Avrupa Adalet Divanı veya İnsan Hakları Sözleşmesi kararlarıyla Fransızlara verilen cezalara karşı çıkıyor ve Fransa’nın “yasal egemenliğini” yani Fransız yasalarının önceliğini savunuyordu.
Barnier’nin başbakan olarak atanması sosyal demokratların tepkisini çekti: Eski Sosyal Demokrat Cumhurbaşkanı François Hollande, RN'nin Barnier'in atanmasına “bir tür onay” verdiğini söyledi. Hollande “Barnier atandı ve Başbakanlığa “RN uyumlu” etiketiyle geldi. Bu onun için korkunç bir durum. Çünkü Le Pen onu onaylamamaya karar verdiği anda her şey biter. Macron artık RN'nin elinde” açıklamasında bulundu.
Le Point dergisinden Nathalie Schuck ve Mathilde Siraud’un konuyla ilgili kaleme aldığı yazının başlığı “Matignon (Başbakanlığın bulunduğu yer): Marine Le Pen karar veriyor, Emmanuel Macron uyguluyor mu?” şeklinde. Yazıda “Marine Le Pen hangi uyumsuzlukla Başbakan seçiminde zarafetin hakemi haline geldi? Jean-Marie Le Pen'in kızı tarihin hangi cilvesi sonucu falancanın atanmasını onaylama ya da onaylamama yetkisini elde etti? Yeni Başbakan arayışı, aşırı sağcı aday ve ona yakın olanların artık alenen uyumluluk patentleri çıkarmasına neden olacak kadar çılgın bir hal mi aldı?” deniyor.
BRÜKSEL’İN HAS ADAMLARINDAN
Macron Barnier ile en azından Marine Le Pen’in yeni hükümete karşı bir gensoruyu desteklemeyeceğini hesap etmişti. Diğer taraftan Barnier Brüksel’in has adamlarından biriydi. AB’de Bölgesel Politikadan Sorumlu Komiser, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in savunma ve güvenlik politikası özel danışmanı görevlerinde bulundu. Daha sonra İngiltere’nin AB’den ayrılmasına (BREXIT) ilişkin müzakerelerin hazırlanması ve yürütülmesinden sorumlu Komisyon Başkanı ve Baş Müzakereci görevine getirildi. 2019 yılında Macron’un partisi Cumhuriyet Yürüyüşü ’ne yanaştı ve Macron’un önerisiyle Ursula von der Leyen'nin karşısında Avrupa Komisyonu Başkanlığına aday gösterildi ama kaybetti. Tekrar partisi Cumhuriyetçilere dönerek 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday adayı oldu.
Barnier sıkı bir Avrupa Birlik’çi ve neoliberal bir siyasetçi. Le Pen’in karşı olduğu ve Macron’un programı olan “yasal emeklilik yaşının 62'den 65'e yükseltilmesini, çalışma haftasının artırılmasını ve sosyal yardımların yerini alacak tek bir sosyal yardım programının getirilmesi” gibi siyasetleri savunuyordu. Barnier Macron ve Le Pen karışımı bir profile sahipti.
HÜKÜMETE KARŞI GENSORU TEHDİDİ
Yeni kurulacak hükümet bir azınlık hükümeti olacağı için bir gensoru tehdidi ile karşı karşıya. Sosyal Demokrat Cephe Michel Barnier hükümetine gensoru vereceğini peşinen açıkladı. Marine Le Pen’in partisi ise hükümetin programını açıklamasını bekleyecek ve gözlemleyecekler.
Hiçbir parti Meclis’te mutlak çoğunluğa sahip (289 milletvekili) olmadığı için tek başına gensoru ile hükümeti düşürecek durumda değiller. Hükümet ancak Ulusal Birlik ve Halk Cephesi partilerinin birlikte oy vermesiyle düşürülebilir. Örneğin 1 Ekim’de başlayacak 2025 bütçesi görüşmelerinde Yeni hükümet Macron’un bildiğimiz neoliberal politikalarına uygun bir bütçe oluşturmak isterse (Brüksel’in kemer sıkma politikası, sosyal alanda yapılacak kısıntılar, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) göre yüksek olan bütçe açığı ve kamu borç oranlarının düşürülmesi gibi konularda yapacağı dayatmalar).
Marine Le Pen yaptığı açıklamada Macron'un Başbakanını seçerken RN'nin kriterlerini dikkate aldığını ifade etti. Özellikle de “Michel Barnier göç konusunda bizimle aynı gözlemi yaptığı görülüyor” dedi. Marine Le Pen La Tribune Dimanche gazetesine verdiği röportajda “Sistematik sansür RN'in ruh hali değil” dedi. Ama “bu hükümetin gözetim altında olacağını” ifade etti. RN Genel Başkanı Jordan Bardella cumartesi akşamı TF1 kanalında yaptığı açıklamada yeni hükümet “Macronizmin yeni paravanı olur ve Emmanuel Macron tarafından yönetilen ve geçen temmuz ayında sandıkta çok ağır bir şekilde cezalandırılan politikayı sürdürürse, o zaman bu hükümet düşecektir” diye tehdit etti.
Sosyal demokratlar yeni atamaya karşı eylem çağırıları yaparken, Ulusal Birlik’in gensoru tehdidi Macron’un yeni hükümetinin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanacak gibi görünüyor.
BARNIER’NİN HEDEFİ GENİŞ TABANLI BİR HÜKÜMET
Yeni başbakan hafta içinde hükümeti açıklayacağını ifade etti. Hedefinin tüm kesimleri kapsayan geniş tabanlı bir hükümet olduğunu ve hükümete her kesimden bakan almak istediğini ilan etti.
Sosyal Demokrat Halk Cephesi merkezi olarak hükümete bakan vermeyeceklerini, aksine bu hükümeti düşürmek için çalışacaklarını açıkladı. Ulusal Birlik partisi de hükümete katılmak istemediğini açıkladılar.
Yeni hükümet Macron’un partisinden eski bakanlar yer alacak ve çoğunlukla Cumhuriyetçi partiden bakanlardan oluşacak gibi görünüyor. Diğer taraftan Sosyal Demokrat cepheden de bakanlar hükümette yer alabilir. Her ne kadar Sosyalist Parti Genel Başkanı merkezi olarak karşı olduklarını açıklasa da bu parti içindeki gruplaşmalardan dolayı bazı sosyal demokratlar hükümette yer alabilir.
Ekonomik kriz ve yeni hükümetin çıkmazı
Avrupa Birliği bugün derin bir ekonomik kriz içinde. Avro Bölgesi ülkelerindeki kamu borcu bir önceki yıl 12,268 milyar avro iken, 2023 yılı sonunda 12,732 milyar avro olarak gerçekleşti. Avro Bölgesinde kamu borcunun GSYH'ye oranı 2022 sonunda %90.8 iken 2023 sonunda %88.6 oldu. Avrupa Birliği'nde ise 2022 sonunda %83.4 iken 2023 sonunda %81.7 olarak gerçekleşti.
Fransa, AB'deki en yüksek borç seviyesine ve en yüksek kamu harcaması ve gelir seviyelerine sahiptir. Yunanistan (%161.9) ve İtalya’dan sonra (%137.3), Fransa %110.6 borç oranıyla AB’nin en borçlu üçüncü ülkesi. Ve şu anda Fransız borcunun %63'ü özel ve devlet yatırımcıları tarafından yurtdışında tutulmaktadır. 2023 yılında, tüm kamu idarelerinin konsolide borcu olan kamu borcunun faiz yükü 48.3 milyar avro ve banka masrafları dahil 50.1 milyar avro, yani kamu gelirlerinin %3.3'ü ve GSYH'nin %1.7'sidir.
Fransa iflasın eşiğindedir. Borçlarını ödemek için vergileri arttırma, kamu harcamalarını kısma ve kemer sıkma politikası izlemek zorunda kalacaktır. Ayrıca, Avrupa Komisyonu Fransa'yı aşırı kamu açığı nedeniyle bir ceza prosedürle tehdit ediyor.
İste Fransa bu ekonomik kriz şartlarında 2025 Bütçesini hazırlayacak. Yeni hükümetin önündeki en büyük zorluk burada. Bütçe görüşmelerinde ve oylamalarda hükümeti düşürmek için gensoru gündeme gelecektir.
Hükümetin önündeki diğer zorluk bir önceki hükümet döneminde yasalaşan erken emekli yaşının 62’de 64’e çıkarılması konusudur. Hem Sosyal Demokratlar hem de Ulusal Birlik bu yasanın iptalini savunuyor. Marine Le Pen yasanın iptali için halk oylamasını önerirken, yeni başbakan yasanın temellerine dokunmadan görüşmeye açılabileceğini söylüyor.
Hükümetin önündeki diğer zorluklar ise Rusya’ya uygulanan yaptırımlar sonucu ortaya çıkan enerji krizinin yol açtığı artan enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, sosyal hakların kısıtlanması göç krizi ve yabancılar sorunudur.
Bir azınlık hükümetinin bütün bu sorunların üstesinden gelmesi zor görünüyor. Bırakalım bir azınlık hükümetini Meclis’te çoğunluğa sahip bir hükümet bile bu kadar ağır bir ekonomik krizin altında ezilir.