Fransa’ya Anglosakson darbe
ABD’nin başını çektiği Atlantik cephesinin son on yıldır bir dağılma sürecine girdiği, diğer taraftan başını Çin’in çektiği Asya cephesinin yüksen bir uygarlık olduğu, bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçeklik. Geçen hafta yaşanan iki gelişme bunu bir kez daha teyit etti. Birincisi, ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Avustralya Başbakanı Scott Morrison’un düzenledikleri çevrim içi basın toplantısında, “AUKUS” adı altında yeni bir güvenlik iş birliği paktı kurduklarını, buna göre ABD ve İngiltere'nin Avustralya ile nükleer enerjili denizaltı teknolojisini paylaşacağını duyurdu. Böylece Avustralya ve Fransa tarafından 2016 yılında imzalanan ve 12 geleneksel dizel elektrikli denizaltı inşasını öngören, 90 milyar Avustralya doları (66 milyar ABD doları) tutarındaki sözleşme iptal edilmiş oldu.
İkincisi, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de düzenlenen Şanghay İş birliği Örgütü (ŞİÖ)’nün 21. Devlet Başkanları Zirvesi'nde İran'ın ŞİÖ'ye tam üye olarak kabul edildiğini açıklayarak "Dünya yeni bir döneme girdi. Hegemonya ve tek taraflılık ortadan kalkıyor. Uluslararası sistemdeki güç bağımsız devletler lehine değişiyor." diye konuştu.
ANGLOSAKSON VE KITA AVRUPASI AYRIŞMASI
“Anglosakson” terimi günümüzde, İngilizce konuşan ve Batı dünyasının güçlü tarihsel ve etnik bağları olan Birleşik Krallık, ABD, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda'yı içerir. Kıta Avrupası ülkeleri için ise Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi ülkeler oluşturmaktadır.
Anglosaksonlar AUKUS Paktı anlaşmasıyla Avustralya'nın Fransa'dan denizaltı alımını iptal ederek Kıta Avrupası’nın önde gelen ülkelerinden Fransa’ya “ihanet” etti, “sırtından vurdu”. Fransa-Avustralya arasında deniz iş birliği anlaşması, 2016’da imzalandığında “Yüzyılın Sözleşmesi” olarak değerlendirilmişti bugün Fransa açısından “Yüzyılın İhanetine” dönüştü. Kısaca iktidarı ve muhalefetiyle Fransız siyasetçiler bu durumu “ABD’nin Fransa’ya ihaneti” olarak değerlendirdiler. Fransa yönetimi Avustralya ve ABD'deki büyükelçilerini derhal çekerek bu yapılanlar karşılıksız kalmayacak açıklamasında bulundu.
Çin’i bir numaralı düşman ilan eden ABD, Çin’e karşı başlattığı Haçlı Seferinde Avrupa’yı peşine takmak için çok uğraştı; en son NATO Zirvesinde konuyu gündeme getirdi ama Fransa ve Almanya’nın direnişiyle karşılaştı. Kıta Avrupası’nın bu iki önemli ülkesi Çin'e karşı daha dengeli bir yaklaşım içinde olmuştu.
Güçlenen Çin ve yükselen Asya karşısında ABD’nin acelesi vardı. En yakın müttefiki ezelî dostu AB’den ayrılan İngiltere (BREXIT) ile birlikte Avustralya’yı da yanlarına alarak Hint-Pasifik Bölgesinde Çin’e karşı bir stratejik birliktelik oluşturdular.
ABD bu çıkışıyla sadece Fransa ile değil AB ile de köprüleri atmış oldu.
KITA AVRUPA’SI İÇİN YENİ BİR FIRSAT
Avrupa’da ABD’ye en yakın durumda olan Fransa, ABD tarafından aşağılanmış, sosyal sonuçları olacak büyük bir ekonomik darbe almıştır. Paris’te sıcağı sıcağına yapılan açıklamalarda, AB'nin Hint-Pasifik bölgesi dâhil dünya genelinde çıkarlarını ve değerlerini savunmak için Macron’un uzun süredir dillendirdiği AB'nin ABD teknolojisine ve ordusuna bel bağlamayan, "stratejik özerklik" geliştirmesinin önemine dikkat çekiliyor. Paris’in bu açıklamalarını AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de paylaşıyor.
Fransa Dışişleri Bakanı Le Drian, Denizaltı Anlaşması krizinin NATO'nun yeni strateji konsepti üzerinde yansımaları olacağını ifade ederken, Ulusal Birlik Partisi’nin lideri Marine Le Pen ve Boyun Eğmeyen Fransa'nın lideri Jean-Luc Melenchon, ABD'yi suçlayarak Fransa'nın bunun karşılığında NATO'dan çekilmesi gerektiğini savundular.
AVRUPA İÇİN ABD’DEN KOPMA FIRSATI
Bu durum, son on yıldır ABD’den kopma eğilimi içinde olan ama sürekli zikzaklar çizen Avrupa için bir fırsat olacak. AB dönem başkanlığını devralacak olan Fransa’nın “Avrupa Ordusu” konusunda daha ileri adımlar atması gündeme gelecek. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, daha bugünden Macron sile “AB Savunma Birliği” üzerine bir zirve düzenleyeceklerini ilan etti. Bu son gelişmelerin NATO’nun ciddi bir şekilde sorgulanmasına yol açacağını, Avrupa’nın AB’den uzaklaşarak çok kutuplu dünyanın bir parçası olacağını ve Atlantik cephesinin dağılma sürecinin hızlanacağını söyleyebiliriz. Diğer taraftan, İran’ın ŞİÖ’ye katılması ve Türkiye’nin bir an önce bu doğrultuda adım atması Asya cephesini daha da güçlendirecektir.