Futbolsuz bir futbol yazısı
Yıl 2012; Almanya, 2014 Dünya Kupası eleme maçında Avusturya ile oynuyor. Maçtan önce milli marşlar çalınıyor. Alman Milli Marşı’nı Mesut Özil sakız çiğneyerek söylüyor. Sen misin, ağzında sakız Alman Marşı’nı söyleyen! Bild Gazetesi Mesut’u manşet yapıyor. Ulusal marşta sakız çiğnemek, sadece bizim millî marşımızda değil, her ülkenin marşında tepki çeken bir olaydır. Almanlar bir sakız yüzünden Mesut’u linç ediyorlardı. Haklılardı.
2016’da Türkiye-Rusya hazırlık karşılaşmasında bu sefer Emre Mor, İstiklal Marşı’nda sakız çiğnedi. Tüm Türk basını; Almanların Mesut’a gösterdiği sert tepkiyi Emre’ye gösterdi. Emre “Hatalıyım” dedi, özür diledi. Bir daha da, ağzına İstiklal Marşı söylenirken sakızı almadı.
Sekiz senede ne oldu bize? Türk Bayrağı ve İstiklal Marşı’na saygı sonsuza kadar devam eder. Bunlara saygısızlık edenler de en ağır şekilde eleştirilir. Bu saygısızlık devam ederse, en ağır şekilde de cezalandırılması gerekir.
Geçtiğimiz yıllarda, Bir Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşması sonrası yazımda bu karşılaşmadan hiç bahsetmeyince; bir okuyucumuz beni eleştirmişti. Tüm gazetelerin tüm yazarları zaten bu değerinden fazla abartılmış derbiyi yazıyor. Ben de izninizle yazmayayım. Gol olmuş, ofsaytmış, penaltıymış. Saha dışındaki sorunları çözemezsek, bunları konuşmanın Türkiye’ye ve Türk sporuna hiçbir katkısı yok. Bu değerli kulüplerimizin, bu hafta oynayacakları Avrupa Kupası maçları benim için çok daha fazla değerli.
İSTİKLAL MARŞI’NDA SAKIZ ÇİĞNEYEN SAYGISIZ
Bu sefer derbiden bahsedeceğim. Kimsenin yazmadığı ve görmediği saygısızlığı. Sahadaki çekişme gözleri kör etmiş, sanki; karşılaşmanın açılış seremonisinde İstiklal Marşımız söylenirken laubali sakız çiğnemeden kimse rahatsız olmamış. Bu ayıp bu hafta sadece futbolcunun ayıbıdır.
Ama, Millî Marşımız çalınırken aynı saygısız tavırla futbolcular sakız çiğnemeye devam ederlerse; bu ayıp kulüp yöneticilerinin ayıbıdır. İstediği kadar başarılı futbol oynasın, hiçbir futbolcu İstiklal Marşı’ndan daha fazla değerli değildir. Bu seferlik ağzında sakız bu saygısız futbolcunun adını yazmayacağım.
Bu saygısızlık devam ederse; bu oyuncunun ligimizde oynamaması için devamlı yazacağım. Süper Lig’de maçların olmasa bile, seremonilerin takipçisiyim. İstiklal Marşı’na saygısız bir futbolcu, Türkiye’yi Avrupa kupalarında temsil eden bir takımda oynayamaz.
İstiklal Marşı’na gerektiği saygıyı göstermeyen futbolcular, aynı zamanda TFF’nin de itibarını düşürmektedir. TFF Disiplin Yönetmeliği’nde TFF’nin itibarına zarar veren futbolcular için verilen ceza da bellidir. İstiklal Marşı’na saygısızlık cezasız kalmamalı!
YOLU UZATANLAR ÖLÜME DAVET ÇIKARIR
TFF 2. Lig ve 3. Lig gruplarının bölgesel yapılmasını ısrarla her sene yazıyorum. Hatta, takımları bölgesel olarak grupluyorum, sanki TFF’nin Türkiye haritası yokmuş gibi. Her sene gruplar oluşturulurken bir takımın en fazla yolu gideceği gruplandırmalar yapılıyor. Alt liglerde futbolcuların hayatı yollarda geçiyor.
Bu hafta; Elazığspor Elazığ’dan Karşıyaka maçına gitmek için kulüp otobüsü ile yola çıktı. 1.300 km’den uzun bir yol. Bu yolculuğa futbolcular dayanacaktı ama, otobüsleri dayanamadı. Yolculuğun bitmesine 150 km kala, otobüs yandı. Neyse ki, futbolcu ve teknik heyetten yaralanan çıkmadı, bu sefer. Bir sonraki sefer yine bu kadar şanslı olabilir miyiz?
2. Lig ve 3. Lig’de grupları bölgesel yapıp, yükselme maçlarını gruplar arası yapmak varken; mevcut sistemi devam ettirmenin tek bir gerekçesi var. Federasyon’un çıkmasını istediği takımlar için kolay gruplar ayarlaması ya da çıkmasını istemediği takımları birbiriyle çarpıştırması.
Sırf bu niyet için futbolcuların zamanını ve kulüplerin parasını harcıyoruz, hem de futbolcuların hayatını riske atarak. Elazığspor’a geçmiş olsun.
FUTBOLU BU LÜMPENLERDEN TEMİZLEYİN
Türkiye’de futbol dünyasının ne olduğu bu hafta kameralara yansıdı. Sakaryaspor’un reklam ve sponsorluk gibi akçeli işlerinden sorumlu olan bir zat, kulüp başkanına tehdit ederek tokat attı. Kulüp Başkanı “Kalbim var” dese bile, bu saldırı devam etti.
Bu tokat, tüm kulüp başkanlarına ders olsun. Futbolumuzda, birçok kulüpte, özellikle akçeli konular lümpen grupların eline geçti. Lümpen demek şiddet demektir. Başkan’a, teknik direktöre, hatta futbolcuya asalak gibi yapışan ve yarattığı şiddet sayesinde geçimini sağlayan bu asalaklardan futbolumuzu temizlemezsek; emeğe ayrılan bütçe şiddete gidecektir.
Bu lümpen çeteler, terör örgütlerinin de insan kaynağıdır. Kolluk kuvvetleri, tutuklamalarını illaki; tokat kameralara yansıyınca yapmasın. Türk futbolunun içine düştüğü bataklık bellidir. Devlet’in gücü, kendini Devlet’ten bile üstün sanan bu tip lümpenlerin oluşturduğu bataklığı kurutmaya yeter.
Bir türlü sahaya giremedik. Futboldan bahsederken futbolu konuşamadık. Maçtan önceki seremonide İstiklal Marşı’nda sakız çiğneyen saygısız futbolcudan, deplasmana giden takımın otobüsünün yanmasına neden olan bölgesel gruplamayı yapmayan Federasyon’dan, kulüplere asalak gibi yapışan şiddetten geçinen lümpen çıkar gruplarından bahsettik. Sahaya çıkamıyorsak, spordan bahsedemeyiz. Saha dışı bu kadar sorunluysa, skordan bahsedemeyiz. Futbolun ilerlemesi, anca futbolu sadece sahada oynamamızla mümkün!