G30 Başkanı: Çok kutuplu dünya gerçeğini kabul edelim

Finans ve Kalkınma isimli IMF destekli dergide geçen hafta içinde önemli bir makale yayınlandı. Makalenin yazarı Singapur Hükümetinin Kıdemli Bakanı ve G30 olarak da adlandırılan Otuzlar Grubu’nun (Group of Thirty) Başkanı Tharman Shanmugaratnam. Makalenin başlığı ‘Kusursuz Fırtınayla Yüzleşmek’. Yazar bir yandan neoliberal politikaların yetersizliğini dolaylı olarak kabul ederken bir yandan öne sürdüğü yeni çözüm önerilerinde çok kutuplu dünyanın göz önüne alınması gerektiğini ifade ediyor.

SESSİZ AMA ETKİLİ KULÜP: OTUZLAR GRUBU

1978 yılında kurulan Otuzlar Grubu ekonomik ve finansal konularda derinlemesine incelemeler yapan, kamu sektöründe ve özel sektörde alınan kararların sonuçlarını irdeleyen uluslararası bir finansörler ve akademisyenler topluluğudur. Otuz üyeden oluşan grup, büyük özel bankaların ve merkez bankalarının başkanlarının yanı sıra akademi dünyasından ve uluslararası kurumlardan üyeleri de içermektedir. Halen grupta Basel Bankacılık Denetleme Komitesi Başkanı, New York Federal Rezerv Bankası ve Avrupa Merkez Bankası'nın iki başkanı, Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) Başkanı, Arjantin, Brezilya, İngiltere, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, İsrail, İtalya, Japonya, Meksika, Polonya, Singapur, İspanya, İsviçre merkez bankalarının mevcut ve eski başkanları, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF)’nun Baş Ekonomistleri ve Meksika'nın eski Başkanı bulunuyor. Grup, her yıl iki toplantı ve ayrıca seminerler, sempozyumlar ve çalışma grupları düzenliyor.

NEOLİBERAL REÇETELER YENİ SORUNLAR DOĞURDU

Makale son yıllarda artan sorunlara dikkat çekerek başlıyor. Dört temel başlık altında incelenen sorunların ilki ‘jeostratejik riskler’. Makale yazarı jeostratejik risklerin son otuz yılda hiç olmadığı kadar yükseldiğini ve Ukrayna Operasyonu ile yeni bir aşamaya geldiğini ifade ediyor. Makalede ifade edilen ikinci sorun yüksek enflasyon ve bir süre durgunluk yani stagflasyon ihtimaline dikkat çekiyor. Yazar, Batı merkez bankalarının, bu sefer işinin çok zor olduğunu belirtiyor ve krizin 1970’lerde yaşanandan daha zorlu olacağı öngörüsünde bulunuyor. Üçüncü başlık ise enerji güvenliği hakkında. Küresel ısınma ile ilgili atılan adımlar tek tek sayılırken aşırı şişen enerji fiyatlarını düşürmenin enerji güvenliği için gerekli olduğu ifade ediliyor. Bunun için sıfır karbon hedefine aykırı olsa bile gerekli adımların atılması gerektiği belirtiliyor. Dördüncü olarak artan gelir adaletsizliği sorununa değinilmiş. Gelir adaletsizliğinden en çok etkilenenlerin temel gıda, hayvan yemi, gübre ve enerjide aşırı oranda yükselen fiyatlar ve iklim değişikliği nedeniyle yoksulluk oranının yüksek olduğu ülkeler olduğu belirtilmiş.

ÇÖZÜM: KAMU MÜDAHALESİ GEREKİYOR

Makalede esasen çözüm önerileri ile ilgili bölüm dikkat çekiyor. Sorunlara çözüm önerisi olarak kamucu politikalara ağırlık verilmesi gerektiği ifade edilmiş. Çözüm için gereken kamu yatırımlarının süreklilik arz etmesi gerektiği belirtilmiş. Bu yatırımları finanse etmek için daha önce hiç görülmemiş bir ölçekte kamu-özel işbirliğine başlanması önerilmiş. Bunları gerçekleştirmek için devletlerin borçlanmaktan çekinmemeleri ve borçlanmayı kolaylaştıran yeni mekanizmaların oluşturulması gerektiği ifade edilmiş.

BRETTON WOODS SİSTEMİNİN SONU GELDİ

İkinci olarak Bretton Woods sisteminin kurumları ve yapısı itibariyle artık etkili olarak çalışmadığı, yenilenmesi gerektiği belirtilmiş. IMF ve Dünya Bankası’na daha geniş yetkiler verilmesi ve altyapı yatırımlarına daha çok ağırlık vermesi gerektiği ifade edilmiş. Ayrıca küresel mali oligarşinin geliştirdiği finansal ürünleri bu kurumlarla daha yakın işbirliği içinde devreye sokarak sorunlara çare aranması önerilmiş. Üçüncü olarak dijitalleşmenin geldiği aşama ve bu alanın Batı’nın kontrolünün dışına çıktığı konusuna değinilmiş. Batı’nın propagandasının ve gücünün etkisini kaybettiği, bu alanda ‘kontrolün artırılması için önlemler alınması’ gerektiği belirtilmiş.

ÇOK KUTUPLU DÜNYA GERÇEĞİNİ KABUL EDELİM

Dördüncü olarak çok kutuplu dünyanın artık bir gerçek olduğu ve buna göre hareket edilmesi gerektiği ifade ediliyor. Mümkün olduğunca kutuplaşmadan kaçınmayı salık veren makale yazarı kutuplaşmanın sonuçlarının artık çok yıkıcı olduğunu belirtiyor. Satır aralarından anlaşılan şey; Batı’nın gerilemesi ve Çin başta olmak üzere Avrasya’nın yükselişi karşısında durulamaz. Çatışma yaşanmadan çok kutuplu dünyanın mümkün olabileceği savunuluyor. Fakat burada atlanan şey Batı’nın saldırganlığı ve pervasızlığıdır. Diğer bir konu ise Batı’nın keyfi olarak uyguladığı ekonomik ambargo ve estirdiği ekonomik terörün eskisi kadar etkili olmadığı gerçeğinin ortaya çıkmasıdır. Yazar bu gerçeği üstü kapalı olarak kabul ederken bir uzlaşma arayışı ile ‘ortak çıkarlar ve sorunlar’üzerine odaklanılarak kutuplaşmayı engelleme çağrısı yapıyor.

Sonuç olarak Büyük Avrasya Ortaklığının geldiği aşama, Batı’nın ambargolarının artık kendilerini vurmaya başlaması ve yeni bir ekonomik sistemin kurulmaya başlaması Batı’yı kara kara düşündürüyor. Bu gelişme karşısında çaresizliğin bir başka ifadesi olan ‘öneriler’, provokasyon girişimleri, ambargolar, kara propaganda ve bunun gibi diğer girişimler, gidişatı geri çevirmeye yeterli olmayacaktır. Kurulan yeni dünya düzeninde Türkiye’nin önü açıktır ve Türkiye yeni dünyanın öncülerinden biri olmaya adaydır.

Kaynakça;
https://www.imf.org/en/Publications/fandd/issues/2022/06/confronting-a-perfect-long-storm-tharman-shanmugaratnam