Galatasaray, Başkan Cengiz ve Terim

Galatasaray belki de tarihinin en kritik döneminde şampiyon olmayı başardı. Eğer başka bir netice alınmış olsaydı, kulüp ciddi bir kriz içine düşer ve hatta felakete sürüklenebilirdi. Şimdi en azından yaraları sarmak için uygun bir atmosfer oluştu. Bu başarıda en büyük pay sahibi, hiç şüphesiz Başkan Mustafa Cengiz ve Fatih Terim’dir. Çünkü bu ikili hiç de ümit vermeyen bir dönemde cesaretle takımın sorumluluğunu üstlendi. Dursun Özbek’in bıraktığı enkazın altından kalkmak hiç de kolay değildi. Başkan Cengiz, adeta sürekli bir kriz yönetimi uygulayarak kayalıklara doğru sürüklenen Galatasaray gemisini salimen limana ulaştırdı. UEFA nezdinde yaptığı girişimlerle kulübü bu sığ sulardan da ustalıkla çekip aldı. Bayan Basketbol Takımı ile Avrupa Kupası kazandı. Umarım, Galatasaray kongre üyeleri vefalı davranır ve bir kez daha kulübü Özbek’in keyfi ve çarpık yönetimine teslim etmezler.

TERİM’İN USTALIK DÖNEMİ

Fatih Terim bu dönemde teknik direktörlük bilgi ve becerisini adeta sanata dönüştürerek, kariyerindeki en büyük sıçramayı yaptı. Ustalık dönemi denen olgu bu olsa gerek! Daha önce kaliteli futbolcularla Terim birbirini tamamlıyordu. Bu yarım sezonda ise Terim, hiçbir ayırt edici özelliği olmayan 14 kişilik kısıtlı kadro ile takımı şampiyon yaptı. Takım belki puan olarak geride değildi ama bütün önemli maçları kaybederek kendine olan güvenini yitirmişti. Uçurumdan yuvarlanmak üzereydi. Strateji ile ilgilenenler bilirler. Koşullar büyük ölçüde değişmeden aşağı doğru inişi durdurmak neredeyse imkânsızdır. Yeniden bir çıkış yakalamak mucizelere bağlıydı.

Terim belirli dezavantajlarla yarışa başladı. Tazminat davası nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ile arası açıktı. Hakemler durumdan vazife çıkarabilirdi. Damadının kavgası nedeniyle Türkiye çapında aleyhinde bir kamuoyu atağı başlatılmıştı. Kendisini göreve getiren Dursun Özbek yönetimi beklenmedik şekilde seçimi kaybetti. Yeni bir yönetim ile çalışmak zorunda kaldı. Orta sahanın en önemli oyuncusu Ndiaye İngiltere’nin Stoke City takımına satıldı. Diğer kilit orta saha oyuncusu Fernando ve sağbek Mariano sakattı. Takımda solbek yoktu! Stoperler değil bir futbol takımını, bir imparatorluğu bile çökertebilecek hatalar yapıyordu. Muslera kaleciliği unutmuştu. Birçok maçı Muslera rakiplere hediye etmişti.

Elindeki kısıtlı kadro ile kabul edilebilir ölçüde savunma yapabilen ve hücum zenginliği olan bir takım yarattı. Polemiklerden, hakem tartışmalarından hep uzak durdu. Diğer takımlara ve hocalarına saygılı davrandı. Bütün enerjisini işine verdi. Garry Rodrigues, Martin Linnes gibi gizli kalmış yetenekleri ortaya çıkardı. Gomis, Feghouli gibi oyunculara taktik bir disiplin içinde oynama alışkanlığı kazandırdı. Muslera’yı yeniden kaleci yaptı. Böylece Galatasaray, sınırlı kadrosu olmasına rağmen takım oldu ve kupanın kulpunu tuttu.

HATASIZ KUL OLMAZ!

Hata olmadı mı? Türkiye Kupası’nı Terim resmen Akhisar’a hediye etti. Yarı final maçının geri dörtlüsünde son lig maçında oynayan hiçbir oyuncu yoktu. Yedek oyuncular takımın kimyasını bozdu. Latovlevici, ıslıklandığı bilindiği halde kritik bir maçta seyircinin önüne atıldı. Sonuç hem kendisi hem de takım için hüsran oldu. Üst üste iki penaltı kaçıran bir futbolcuya skor garantiye alınmadan kritik bir maçta üçüncü kez penaltı attırılmaz! Bunun yol ve yöntemleri vardır. Rahat bir maç beklenir. Kazanılan penaltıyı o oyuncu atar ve böylece yeniden güven kazanır. Gomis üç penaltı kaçırdıktan sonra Göztepe maçında dördüncü kez topun başına geçti. İnternetten izleyebilirsiniz: Topa vurmadan kaleci kendi soluna atlıyor ama yine de Gomis topu kalecinin üstüne vuruyor. Top kalecinin parmaklarına değerek ağlarla buluşuyor. Demek ki Gomis henüz penaltı için hazır değilmiş! Terim’in işaret ettiği Allah’ın adaleti her zaman tecelli eder mi? Kul tedbirini alır; gerisini Allah’a bırakır.

Galatasaray’ın bu büyük zaferini kalben kutlarım. Ancak bu kadronun Şampiyonlar Ligi için yeterli olmadığını şimdiden söyleyebilirim. Bakalım Fatih Terim futbol yönetimini sanata dönüştüren ustalık döneminde kısıtlı bir bütçe ile devler liginde iz bırakan bir takım kurabilecek mi?