Gavur Hasan
1917 yılının Kadir gecesi İznik’te büyük bir bahçe içindeki evde doğan erkek çocuğuna babası İbrahim Ethem Efendi, Hasan Rabi ismini münasip görür. Çocuğunu kucağına alır ve kulağına ezan sesiyle birlikte adını fısıldar. Ailenin üçüncü çocuğudur ve iki kızdan sonra aileye katılan erkek evlattır. Orta yaşı geçmiş İbrahim Ethem Efendi, genç eşini alnından öper ve ona beşibiryerde takar. Çok mutludur. Saraybosna’da bıraktığı annesi, eşi ve çocukları aklına gelir. Hüzünlenir.Hasan Rabi mutlu bir çocuklu geçirir. Belki de biraz şımartılır. Bir sokaktan diğer bir sokağa kadar uzanan geniş bir bahçe içinde koşturur. Yunanların İznik’i işgali sırasında İbrahim Ethem teşkil edilen gönüllü birlikle onlara karşı koyar. İznik’in işgal edileceğini anlayınca ailesini ve bazı zaruri eşyalarını atlara yükleyip Bilecik istikametine doğru dağa çıkar. Diğer İznikliler gibi. Bu arada Hasan, atın terkisindeki bir heybeye konarak katılır bu zoraki yolculuğa. Sonra Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanması ve eve dönüş başlar. Hasan bu arada menenjit geçirmiştir. Zor kurtarılmış ama sağ ayağı diğerine göre iki santim kısa kalmıştır. Bunu fark ettirmemek için bacaklarını yana açarak yürür.Hasan Rabi 5-6 yaşlarında arkadaşları ile oyun oynarken arkadaşları tarafından “gavur” ya da “gavur Hasan” diye çağrılmaya başlanır. Arkadaşları onu gavur diye çağırırlar çünkü babasının başka bir ülkeden geldiğini anne babalarından öğrenmişler ve muhtemelen onların konuşmalarına tanık oldukları için Hasan Rabi’yi gavur olarak niteliyorlar ve öyle çağırıyorlardı. Hasan bu şekilde çağrılmaktan ve anılmaktan hoşlanmıyordu. Okula başladığında da aynı şekilde bahsedildiğini duyuyordu. Küçük yerlerde insana bir isim takıldığında o ölünceye kadar o insanla birlikte yaşar. Hasan için de aynı oldu. Hasan bu lakaptan ve “gavur Hasan” adıyla anılmaktan hiç hoşlanmadı. Babasına ve annesine sorduğunda onlar Hasan’a böyle bir şey olmadığını söylediler. Ama bu lakap onu hep hırçınlaştırdı ve toplumdan kopmasına neden oldu. Deli dolu bir gençti, babasını 17-18 yaşlarında kaybetmişti. 7 kardeştiler. Babasını kaybettikten sonra iyice boşlamıştı hayatı. Güzel bir genç kızı seviyordu. Genç kız da onu. Sonra askere gitti, askerdeyken sevdiği kızı başka biriyle evlendirdiler. Çünkü onlara göre Hasan deli dolu biriydi. Belki biraz da serserilik vardı ruhunda. Genç kız için iyi bir koca olmaz diye düşündü ailesi genç kızın. Hasan askerden döndüğünde neye uğradığını şaşırdı. İyice serseriliğe vurdu işi. Daha fazla içmeye, çalışmamaya, kumar oynamaya başladı. İznik’te olan vukuatların sorumlusu olarak gösteriliyordu. Kabadayı idi. Ama sadece tırtıllı ve katlanabilir tahta saplı bir bıçak (bıçkı) taşırdı arka cebinde. Kimseden ve hiçbir şeyden korkmazdı. 1,90 boyunda yakışıklı bir gençti. Bir seferinde kapalı olduğu için içki alamadığı belediye başkanına ait büfenin yakılması onun üzerine atılmış ve Yenişehir’de bulunan cezaevinde suçsuz olduğu anlaşılıncaya kadar iki ay tutuklu kalmıştı. Sonra evlendi Hasan, eşi hamile kalmıştı. Hasan çalışmaya başlamıştı, topraklarını ekip biçiyor, ipek kozası üretiyordu. Eşi doğum yaparken öldü Hasan’ın. Kızı olmuştu ancak o günkü şartlarda ancak 6 ay yaşayabildi. Hasan tekrar eski günlerine dönmüştü. İçiyordu, hayattan kopmuştu adeta. Arkadaşları ve ailesi onun durumuna çok üzülüyordu. Evlenirse düzelir diye onu evlendirmeye karar verdiler. İznik’e bağlı Çakırca köyünde kocası ölmüş Cevriye adlı mavi gözlü, güzel bir kadınla evlendirdiler. Bu güzel kadınla, Hasan’ın birbirini görmesi için, Çakırca’ya giden aracı durdurdular. Hasan ve Cevriye ilk defa gördüler birbirlerini. Sonra büyükler devreye girdi, daha sonra da düğün dernek oldu. Sonra Hasan’ın küçük kardeşi geldi askerden dört erkek kardeş birlikte çalışmaya başladılar, her şey iyi gidiyordu, en küçük kardeş cinayete kurban gidinceye kadar. Sonra felaketler üst üste gelir. Önce işler bozulur, sonra kardeşlerin arası. Sonra Cevriye 6 aylık hamileyken ikizlerini düşürür.
BABALAR VE OĞULLARHasan bu kadar acıya ve üzüntüye rağmen işlerini toparlar, İznik gölünde avlanan balıkları satar, yazın sebze, meyve işini yapar, İstanbul’dan balık getirir. Tütün eker, ipek kozacılığı yapar. İki oğlu bir kızı olur ancak bir türlü geçirdiği üzüntüleri unutamaz. İçki ile avunmaya çalışır. Sağlığı bozulmaya başlamıştır. Sonra siroz olduğu anlaşılır. Oldukça geç safhada olmasına rağmen iyi bir tedavi ve eşinin itina ile bakımı sonrası iyileşme safhasına girmiştir. 1,90 boyundaki iri yarı adam 60 kiloya düşmüştür. Ancak bastona dayanarak yürüyebilmektedir. 2 yıldır devam eden hastalığı boyunca elinde avucunda ne varsa gitmiştir. O haliyle bile çalışmaya devam eder. En çok üzüldüğü konulardan birisi de Bursa’da kontrolden geçtikten sonra eşinin kolunda İznik’e gitmek üzere otobüs terminaline geldiğinde birinin onu dilenci sanıp para vermek istemesi olmuştur.Lise son sınıfta okuyan oğlu her 15 günde bir olduğu gibi hafta sonu eve gelmiştir. Pazar günü dönecektir. Oğlunu yolcu etmek üzere eve doğru yola çıkar. Eve yaklaşırken oğluyla karşılaşır. Oğul babasının kendine doğru geldiğini ve bastonla zor yürüdüğünü görünce gözleri dolar. Valizini yere bırakır babasına doğru koşar ve eline sarılarak öper. Sonra babasına sarılır. Baba oğul sokakta göz yaşı dökerler. Sonra ayrılırlar, baba eve oğul Gemlik’e doğru. 8-10 adım gittikten sonra oğul arkasına bakar, babası da ona bakıyordur o sırada hem de gururla. Bu son bakışmaları, sarılmaları olur. Tabii oğulun babasını mezara indirirken ona sarılmasını saymazsak.Sonra ders sırasında babasının çok hasta olduğu haberini alır oğul. Hemen Gemlik’ten İznik’e gider. Eve geldiğinde babası yatakta komadadır. Başında Kur’an okunuyordur. Herkes dışarı çıkar, oğul babasıyla yalnız kalır. Babasının yüzünü okşar, elini öper ve babasının dudaklarını bir çay kaşığına aldığı suyla ıslatır. Gavur Hasan bu anı beklermiş meğer. Oğlunu beklermiş. Oğlu babasının dudaklarını ıslattıktan sonra son nefesini verir ve 52 yaşında bu dünyadan ayrılır. Geride gözü yaşlı bir eş ve üç çocuk bırakarak. Tıpkı babası İbrahim Ethem öldüğünde 17 yaşında olan Gavur Hasan’ın büyük oğlu da o öldüğünde 17 yaşındadır.