Gazeteci haber peşinde koşar, seyahat değil!

Medyada iş çığırından çıkmak üzere.

Bu köşede geçen süreçte birtakım soruna dikkat çektik.

Maalesef uyarılarımız ve çağrılarımıza rağmen meslek örgütleri özelinde bir kurul oluşturulamadı.

Elbette sorunlar yeni de değil.

Zamanında muhabirlik yerine muhbirlik yapanlardan tutun da yazdıklarından değil yazmadıklarından zengin olanlara, halkın haber alma hakkı için değil de patronunun işleri uğruna kalem oynatanlardan tutun da yabancı misyonların etki ajanlığını yapanlara kadar...

MÜMESSİL MİSİN HABERCİ Mİ?

Yakın tarihte ise ekonomi haberciliği gelişirken bir sektör haberciliği ortaya çıktı.

Esasen başlarda vatandaşı firmaların ürünleri hakkında bilgilendirmek üzere gelişen bu sektör haberciliği zamanla çeşitli kliklerin oluşmasına, bundan sonra da iş habercilik boyutundan çıkıp ürün mümessilliğine dönüştü. Elbette sektördeki iktisadi koşullar geçinmek zorunda olan bazı gazetecileri bu alana itti ama öteden beri derdi zaten gazetecilik olmayan hanutçuların da mantar gibi türemesine yol açtı.

Ekonomi gazeteciliği maalesef salt şirket haberciliğine döndürülünce işin nüvesi bozuldu. Meyve bozulunca kurtçuklar belirdi.

“Aman tadımız kaçmasın!” diyen büyüklerimiz de maalesef bunlara ister istemez yol vermiş oldu.

Zamanında kurtçuk olanlar semirdi şimdi firavunlaştı.

Teknolojinin getirdiği imkanlar, şirketlerin 'benden olsun isterse kara olsun' anlayışı, PR ajanslarının ve kurumsalların sahte yansıma tuzağına düşmesi, gazete yöneticilerinin etik değerleri unutması, kamu otoritesinin bu alanı düzenlemede yetersiz kalması da buna yol açtı.

SADECE ÜRÜN TANITAN GAZETECİ MİDİR?

Artık işler o hale geldi ki; PR ajansları ve şirketler gerçek gazetecilere ambargo koymaya cesaret edebilirken, ürün ve şirket tanıtımı yapanları kullanmaya başladılar. Başladılar ama bu sefer de haber değil seyahat, etkinlik peşinde koşanlar tarafından “Beni niye çağırmadın, bu hata son olsun” gibi örtülü tehditlere maruz kaldılar.

Pıtrak gibi çoğalan siteler sayesinde vatandaş habere bedava erişip, Google tekelinde kopyala-yapıştır ve oltalamaya dayalı SEO haberciliği sanal kanalı ele geçirince işin cılkı çıktı.

5N1K rafa kalktı. Hem vatandaş hem şirketler, sahte veya çarpıtma metinlerle oltaya getirilir oldu.

Bu krizleri çözmesi gereken PR ajansları işin içinden çıkamaz hale geldiği gibi zaman zaman da krizin faturası onlara kesilir oldu.

İletişim Başkanlığı sadece teknik şartları esas alır, basın kartı komisyonu da yoğunluk yüzünden kararları hızla verince bilhassa dijital mecralar ve bazı yayınların kadro doldurmak için istihdam ettikleri ama gazetecilik meslek şartlarını taşımayan kimselere basın kartı verilir oldu.

NİYE BU HALE GELDİK?

Neyse efendim. Öyle şeyler görür olduk ki mesela; bir etkinliğe davet edilmedi diye PR ajansına lanet okuyan, hakaret içeren mail atanlardan 'otel senden, uçak benden' diyenlere; toplantıya davet edilmedi diye otel faresi tayfasına duyuru geçip toplantıyı sabote edenlerden toplantılarda yapılan ürün tanıtım sunumlarından sonra şirket temsilcilerine içten teşekkür edenlere, gazeteci kimliğinin getirdiği güçle PR ajanslarından borç isteyip geri ödemeyenlerden araç, telefon, birtakım ürünler talep edenlere... Görüyoruz diyorum bunlarla ilgili şikayetler doğrudan tarafımıza öteden beri iletiliyor. Mesela zamanında bu kulaklar şöyle olaya bile şahit oldu: Bir futbol takımının her maçını locada izleyen kodaman gazeteci arkadaş, kontenjan bir hafta başka bir gazeteciye ayrılınca PR ajansına etmedik tehdit bırakmadı! Etik mi değil. Niye bu hale geldik diye sormak lazım.

TOPLANTI ÖZEL AMA HABER GENELDİR

Hazır konulara değinmişken şunu da ehemmiyetle vurgulamak isterim: Şirketler ve onların ajansları yaptıkları seyahat ve toplantılarda istedikleri kurumları ve gazetecileri davet edebilirler, şayet davet etmedikleri bir basın mensubu haberden geri kalmamak için o toplantıya katılmak isterse geri de çeviremezler veyahut en azından toplantı içeriği ile ilgili dökümanları sunmakla mükelleftirler. Esasen seyahat, etkinlik peşinde değil de haber peşinde koşan zaten habere bir şekilde ulaşır, onu kimse engelleyemez. Derdi haber değil sehayat, etkinlik veya akçeli iş olanlar ise 10 etkinliğe çağırılıp birine davet edilmeyince çirkeflik yapar. Bunun yanında kamuoyunu ilgilendiren bilhassa da halka açık olan hiçbir şirket önceden insider trading yani içerden bilgi ticaretine yol açacak işler de yapamaz ama zamanında ülkenin en büyük sermaye grubuna ait bir şirketin ajansı maalesef böyle bir ayıba imza atabildi. Özetle; eskiden bu işler haber merkezlerince ve medyanın güçlü isimlerinin müdahalesi ile bir şekilde dengelenirken dijital medya ile herkes kendi işinin patronu olunca işin ayarı kaçtı. Bu noktada bana sadece sonumuz hayır olsun demek kalıyor.