Geç kalmış bir çağrı-(TAMAMI)
Böylesine vahim koşullar altında TBMM tatilde. Sayın Cumhurbaşkanı hafta sonunu İstanbul’da geçireceğini Ankara’dan yazılı olarak açıkladı. Sayın Başbakan’ın ise Şırnak ve Hakkari’deki olaylarla ilgili kamuoyunu Genelkurmay Başkanı’na gönderdiği taziye mesajıyla bilgilendirdi. Bu size garip ve alışılmamış değişik bir usül olarak gelmiyor mu?
Oysa TBMM’nin açık olması, Cumhurbaşkanı’nın Başkomutan olarak Ordu’nun başında bulunması, Başbakan’ın da hükümetini olağanüstü toplantıya çağırması ve Ankara’dan ayrılmaması gerekmez miydi? Türk Devleti ve organları acaba bir terör çetesinin Şemdinli ve Hakkari’de TSK ile karşılıklı savaş haline geçmesi konusunda niye sessiz. PKK’nın ikinci adamı “Artık sınır filan kalmadı. Bu gerilla savaşından, alan savaşına geçilmesidir” diyor. Rejimin demokratik organları tam bir koordinasyon içinde var olduğunu, herkesin başta devletin görevini hakkıyla yaptığını söylemek mümkün müdür?
Bu, bir hafta içinde verdiğimiz şehitlerin ailelerini, “Şehitlerin kanı yerde kalmayacak” diyerek uyutmak anlamına gelir. “Devlet güçlüdür, devlet terörün başını ezecektir” demek kimler için inandırıcı olacaktır?
Anayasa’nın milletvekillerine tanıdığı bir hak ana muhalefet partisinin aklına 15 günlük bir düşünme sürecinden sonra geldi. Bay Kılıçdaroğlu Ankara’ya teşrif ettikten sonra akla gelen bu çare ağır bir ihmal değil midir? CHP’nin Silivri ve Hasdal tutukluları için Meclis’i toplantıya çağırma kararını alması için,YAŞ’la 55 general ve amiralin Ordu’dan tasfiyesini beklemesi de akıl alacak iş değildir. Ana muhalefet partisi ve onun başının ne denli gaflet içinde olduğunu “Yedi uyuyanların uykularından uyanmasına” benzetsek acaba yanlış mı olur? Tam 15 gündür TSK savaşıyor, tanklar Suriye’de gösteri tatbikatı yaparken, ortada ne Meclis, ne Cumhurbaşkanı ne de Sayın Başbakan var.
Oysa bu durumu gören Milletvekili İsa Gök bu savaştan önce 27 Temmuz 2012’de Meclis Başkanlığı’na bir başvuruda bulunmuş ve Meclis’in acele toplanmasını istemişti.
Davulun sesini duyan olmamış!
Sayın Gök bugünleri önceden görmüş olmalı ki; bakın Meclis’i hangi gerekçeyle toplantıya çağırıyor. CHP içten olsa kendi milletvekilin şu çağrısına kulak verir ve gereğini yapardı. Yapmadı, yapamadı; İsa Gök şöyle diyordu:
“Suriye’de yaşananlar dolayısıyla AKP iktidarı, Beşşar Esad sonrası için girişimlerini hızlandırmaktadır. Başbakan Erdoğan ise Hamas lideri Halid Meşal ile yine çerçevesi Suriye ile ilgili olarak görüşmektedir. Dışişleri Bakanı’nın haftaya Barzani ile Suriye meselesi ile ilgili görüşmeye gideceğini bizzat Sayın Başbakan açıklamaktadır. Yetmiyormuş gibi yanlış politikalar sonucu hükümet adeta kendi eli ile Güneydoğumuzda bir Kürt devleti kurulmasına yardım etmiş durumuna düşmüştür. Ve bu olaylarda Barzani, başvurabileceğimiz önemli şahıs statüsü konumuna çıkartılmaktadır. AKP Hükümeti bilerek veya bilmeyerek Suriye iç işlerine karışmakta ve bir sonraki aşamada da ülkemizin de içine çekileceği tam bir bataklık yaratılmaktadır.
Bütün dünya, Türkiye’nin Suriye’deki olaylarda söz konusu olan rolün sığınmacılara yardım etmenin çok ötesine geçtiğini ve dünya diplomasisinin uzanabileceği noktayı çok aşan bir savaşa yardım ettiğini, hatta Mehmetçiği Suriye’ye sokma planları yaptığını biliyor. İstanbul, Suriye Konseyi bürolarına ev sahipliği yapıyor, Suriye sınırına birkaç kilometre mesafede Suriye Özgür Ordusu liderleri ve savaşçıları ağırlanıyor. AKP’nin Suriye içişlerine karışma politikası artık Türkiye’nin de içini fazlasıyla etkilemektedir.”
Daha kaç şehit?
Suriye’de kan gövdeyi götürürken Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun hayalci politikası ile birlikte Devletin 88 yıllık Dış Politikası çökmek bir yana artık, Bayan Clinton’un nazik ellerine terk edilmiş. Meclis Başkanı’na Ululemr’in işareti vaki olursa TBMM toplanacak ve güya bu başvuruyu da CHP 110 milletvekiliyle yapmış olacak.
Bakalım daha kaç şehit evi kan ağlayacak ve kaç sefer daha”Şehitler ölmez vatan bölünmez” diye bağıracağız?
1950 seçimlerinden sonra Hacı Bayram Cami imamı minberden bağırmıştı: “Hilafet kapıda bekliyor!”
62 yıl sonra gene mi?