Geçmişle yüzleşmek zorunludur

15 Temmuz CIA soslu FETO’cu darbe girişiminden sonra dinci terör örgütünün AKP iktidarı döneminde devletin kılcal damarlarına kadar sızdıkları artık saklanamayacak hale gelince, şimdi de AKP’liler kendilerini aklatma çabasına girdiler.
Anlaşılıyor ki; MİT’in TV kanallarında dolaştırıp konuşturduğu Nurettin Veren ve benzerleri terör örgütüne geçmiş bütün siyasilerin katkı verdiğini anlatıyorlar da, AKP İktidarı dönemindeki ortaklıktan hiç söz etmiyorlar.
Bu algı yaratma yöntemiyle de halk kitlelerine, “ne yapalım sadece biz değil bizden evvelkilerde kandırılmış” kanısı uyandırmaya çalışıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Binali Yıldırım “17-25 Aralık milattır” buyurmuş.
Herkesi aptal zanneden bir şark kurnazının söylemi. Sanki 17-25 Aralıktan önce bu memlekette hiçbir şey olmamıştı, her şey bir hukuk devletine uygun şekilde yaşanıyordu da 17-25 Aralık’tan sonra her şey bozuldu.
17-25 Aralık, doğrudur, bir milattır ama, iktidar bölüşümün de ihtilaf çıkması üzerine, ortaklığın bozulmasının miladıdır.
Türkiye’yi FETO_AKP elbirliği ile dizayn etmenin miladı Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk ve benzeri davalarla başlamış, Baykal’ın kaset olayı ile de zirve yapmıştır.
15 Temmuza karışan askerlerin, kimlerin iktidarı zamanında general amiral olduklarına bakın.
Hangi tarihten itibaren MİT FETÖ üyeleri ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerine bilgi akışını kesmiştir? Ona bakın.
Hangi iktidar zamanında bu ülkede devletin yaptığı müsabaka imtihanlarında soruların çalınmasının vaka- ı adiye olduğunu bir düşünün.
Bugün FETÖ’ ye destek verdiği için işlerinden uzaklaştırılan binlerce kamu görevlisinin hangi iktidarlar zamanında kamuya girdiklerini bir kontrol edin.
Her dönemde devlet kadrolarına liyakatsiz insanlar girmiş olabilir, ama; bu iş AKP iktidarı döneminde olduğu kadar kitlesel hiç olmamıştır.
17-25 Aralık’a kadar ortaktınız, el ele, diz dize idiniz. Sizin hiç mi o tarihten evvel bu terör örgütünün kumpaslarında günahınız yoktu.
Açılan ve sonrasında kumpas olduğu ortaya çıkan Ergenekon davası için “Ben bu davanın savcısıyım” diyen kimdi? Kaçak Savcı Öz’ün “Büstü dikilecek”, “tarihi bir görev yapıyor”, “Türkiye Bağırsaklarını temizliyor” diye bas bas bağıranlar, hatta zırhlı makam aracı tahsis edenler kimlerdi?
Sizdiniz, sizlerdiniz, FETÖ terör örgütüne kol kanat gerdiniz.
O kadar suç ortağı idiniz ki, anayasanın teminatı altındaki özel hayatın gizliliği ihlal edilerek elde edilmiş Baykal Kaseti’ni gözlüklerini düzelte düzelte seyreden kimdi?
Bu kaseti getirenleri niye kulağından tutup yargıya teslim etmediniz, teslim etmediğiniz gibi”Bu özel hayatın ihlalidir” diyenlere “Ne özeli, genel genel” diye bağırmıyor muydunuz?
Bugün Televizyonlara çıkarttığınız, televizyon kanallarının da mal bulmuş mağribi gibi üstüne atladığı Nurettin Veren, bir TV kanalında “Baykal’ın kaset olayı FETÖ tertibidir, Kılıçdaroğlu’nun gelişi onun dizaynıdır” demiş, o kaset olayında ortak değil miydiniz?
Bu beyan olsa olsa malumun, bir kısmının ilamıdır.
17-25 Aralık olmayıp FETO ile ortaklıkları devam etse, bugünkü kifayetsiz muhalefet devam etsin diye, bu hukuka aykırı olarak elde edilmiş kasetin üstünde tepinmeyecek miydiniz?
6 yıldır bu soruşturma sürüncemede bıraktırılırken buna niye hiç müdahale edilmediniz?
Bu işin sürüncemede bırakılmasından mutlu olan bir diğer kişi de, Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
O da, Deniz Baykal kasetini seyreden Tayyip Erdoğan görüntülerini kimin kendisine getirdiğini açıklamak zorundadır. Böyle bir olayı “hatırlamıyorum” demek hakkı yoktur. O kaseti kendisine getirenleri savcıya bildirmek zorundadır. Aksi davranış onu da aynen Tayyip Bey’in konumuna düşürür.
Türk siyasetinin bağırsaklarının temizlenmesi için, bu olayla ilgili üç insan konuşmak zorundadır. 1-Tayyip Erdoğan, heyecanla izlediği Baykal kasetini kendisine kimler getirdiğini, 2- Kemal Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’ın Baykal’ın kasetini seyrederken çekilmiş görüntüsünü kendisine kimlerin getirdiğini,3-Kaseti ilk olarak Medyaya servis eden Yener Dönmez, bu kaseti kendisine getiren CHP’li olduğu iddia edilen iki kişinin adını açıklamak zorundadırlar.
Tüm siyasi partiler, iktidarıyla muhalefetiyle herkes FETO’yla ilişkileri ölçüsünde geçmişiyle yüzleşmeli, yüzleşmeli ki, bir daha böyle pislikler yaşanmasın.
Sadece bürokraside liyakatsiz insanlar değil, siyasette de liyakatsiz insanlar, işime yarar düşüncesiyle göreve getirilemesin.
Sade vatandaş suçu ve suçluyu saklarsa suç, bunu siyasiler yaparsa suç değil, öyle mi?