Gelelim fasulyenin faydalarına
Cumhurbaşkanlığı hakkında söylenecek sözler seçimden çok önce bitti, tekrarlamak gereksiz.
Şimdi bir Galatasaray tesislerinin kapısına sıkışarak can veren Sabah muhabirinin fotoğrafına bakıyorum...
Bir de kulüp doktorları onu kurtarmaya çalışırken olayı izleyen Galatasaraylı futbolcuların fotoğrafına.
Milyonları peşlerinden sürükleyen yıldızlardan çok korkmuş çocuklara benziyorlar.
Sanırsın mahallede maç yaparken caddeye kaçan topun peşinden giden arkadaşları kaza geçirmiş.
Muhabirin ölümü, gösterinin yaldızını döküp bizi gerçeklerle yüz yüze getirivermiş. Bir başka muhabir de basıvermiş deklanşöre, o ânı ölümsüzleştirmiş.
Metal kapı, gerçeklerin endüstriyel futbolun illüzyonlar dünyasına sızmasını sağlamış.
Fotoğraftaki Galatasaraylı futbolcuların yüzünde hiçbir imaj çalışmasının silemeyeceği bir insaniyet var.
Mikrofonlar uzatılıp ne düşündükleri sorulduğunda, muhtemelen yine ortalama şeyler söyleyecekler.
Hiçbiri "kardeşim biz alt tarafı spor kulübüyüz, ne işi var metal güvenlik kapısının orada?" demeyecek.
Birinin aklına "Asıl o kapıyı yapmaya kulübü mecbur eden dünya utansın!" demek gelse bile muhtemelen tutacak dilini.
Erkan Koyuncu toprağa verildikten sonra endüstriyel sporun illüzyonları aynen devam edecek.
Tabii büyük kulüpler de o dünyanın içinde ağır metalden güvenlik kapılarıyla korunmaya...
Sadece kulüplerin değil, artık hepimizin karşılıklı çelikten duvarlar ördüğü bir çağ bu.
O duvarların ardına yığılan hayallerimiz, özlemlerimiz ve umutlarımızla çalışacağız yine hayata tutunmaya.
Birbirimizin dünyasına bir kapı aralanır gibi olduğunda başımızı uzatıp ürkekçe göz atmaya.
Ta ki çelikten kapılar günün birinde bedenimizi ya da ruhumuzu sıkıştırıp zalimce ezene kadar.
O zamana kadar devam, acı gerçekler yerine illüzyonların dünyasında yaşamaya.
En becerikli illüzyonistleri en iyi siyasetçiler, kanaat önderleri ya da rol modelleri sanmaya.
Futbol yazarlarının tatlı bir huyu vardır. Kendi aralarında yaptıkları işten bahsederken şakayla karışık "yalan-dolan" derler.
İnsana "Şu alemde alacağın bir nefestir, o da boştur boş!" diyen Hayyam'ı hatırlatan bir ekabirliktir bu.
Keşke hepimiz aynı samimiyeti gösterebilsek. Hiç olmaza ileride gerçeğin girebileceği bir kapı aralamış olurduk.