‘Genel Af’ tuzağı -(TAMAMI)

Kimi toplumsal araçlar, bazen nalına, bazen de mıhına keser. Yol açtıkları sonuçlar, koşullara göre farklılık gösterir. “Genel af”, bu tür araçlar arasındadır. 1974 Genel Affı, halkın yükselen mücadelesinin 12 Mart Rejimi’ni geriletmesinin bir sonucuydu. Ama aynı zamanda “geçmişe sünger çekerek” 12 Mart’ın hesabının sorulmasının önüne geçti.

ABD’nin çizdiği yol haritası

“Genel Af”, en başından beri Türkiye’yi bölme operasyonunun gizil araçları arasında yer almaktadır. David L. Phillips’in Amerikan Dış Siyaseti Ulusal Komitesi adına hazırladığı 15 Ekim 2007 tarihli raporda, AKP’nin kazandığı seçim zaferine dayanarak, ama ihtiyatlı bir biçimde PKK’yi silah bırakmaya ikna edecek bir af düzenlemesine gitmesinin tam zamanı olduğu belirtilmektedir. Burada “PKK’yi silah bırakmaya ikna etmek”ten kasıt, PKK’nin dağıtılması değil, oluşturulacak yeni düzenin önde gelen aktörlerinden biri olarak sisteme dahil edilmesidir. Habur, Phillips’in yol haritasında, “Mahmur Kampı’ndakilere güvence verilip Türkiye’ye dönmelerinin sağlanması” şeklinde ifadesini bulan ilk adımdır. Ancak bu noktada AKP, “ihtiyat” uyarısını devreye sokarak, süreci kesintiye uğratmıştır. Kılıçdaroğlu’nun kaset operasyonundan sonra CHP Genel Başkanı seçilmesi üzerine, o dönemde gündemde olmamasına karşın, verdiği ilk demeçlerden birinde genel affın düşünülebileceğine değinmiş olması da dikkat çekicidir.

Yol haritasının ayrıntıları

Phillips’in raporu, hem tarihinin eskiliği, hem de af konusundaki yol haritasının içerdiği ayrıntılar bakımından ilginçtir. Raporda şöyle deniyor: “Herhangi bir af programının aşamalı olarak yürütülmesi gerekir. İlk olarak PKK’ye 2002’den sonra katılmış olan üyeler af kapsamına alınmalıdır. Komuta sorumluluğu olmayan kadrolar bunu izlemelidir. Haklarında İnterpol’ün kırmızı bülten çıkarmış olduğu 134 PKK komutanının af kapsamına alınmasına imkan yoktur. Ama bunlar, Irak da dahil omak üzere bulundukları ülkeden iltica hakkı isteyebilirler.”

‘Af planı’nın zorlukları

Rapor, “Türklerin PKK’nin bütün önde gelen üyelerinin Türkiye’de yargılanmalarını istediğine” değinerek, “af planı”nı uygulamanın zorluklarına da dikkat çekiyor. Öte yandan raporda af düzenlemesinin kendileri için hiçbir şey içermemesi durumunda, PKK komutanlarının örgütün mevcut durumunu korumak için ellerinden geleni yapacakları uyarsında bulunuluyor. İngilizce metinde her iki deyimin Türkçe karşılıkları parantez içinde verilmek üzere, bu operasyonun “Genel Af” değil “Topluma Kazanma” adı altında yürütülmesi öneriliyor.

Ergenekon-Balyozun ‘af planı’ içindeki yeri

“Balyoz Davası”nın özel görevli mahkeme tarafından her türlü hukuk kuralı açıkça çiğnenerek alelacele karara bağlanmasının ve “Ergenekon Davası”nda benzer bir yola girilmiş olmasının bu “af planı” içindeki yeri nedir? Ergenekon-Balyoz, Türkiye’nin bölünmesi ve Atatürk Devrimi’nin tasfiyesi süreçleri artık geri dönülmesi zor bir noktaya ulaşana kadar çökmeden sürdürülmesi gereken operasyonlar olarak tasarlanmıştır. Tasarımda “ucun açık bırakılması”, sadece operasyon kapsamının genişliğine değil, aynı zamanda operasyonların nasıl sonuçlandırılacağına ilişkin serbesti sağlamak içindir.

Bugün Ergenekon-Balyoz operasyonlarının çöküş süreci hızlanarak sürmektedir. Silivri-Hasdal, artık toplum üstünde planlanan baskı etkisini yaratmaktan çok, Türkiye’nin çıkışını sağlayacak olan “Atatürk’te Birleşme”nin simgesi haline gelmiştir. O zaman Genel Affın adıyla sanıyla, hatta Öcalan’ın bırakın ev hapsine çıkarılmasını, Meclis’e girmesi gerektiği söylemleri eşliğinde gündeme getirilmesinin artık zamanı gelmektedir. Phillips’in dile getirdiği zorluklar da, belki PKK’yi Ergenekon-Balyoz’la dengeleyerek giderilebilir. Hatta bunun, milli güçler arasına ayrılık sokmada ya da operasyonları yürütenlerin işledikleri açık ve ağır suçları örtbas etmede ek bir yararı bile olabilir.

Karşı devrim geç kalmıştır

Rand Corporation’ın “Türkiye Masası”nın önemli bir saptaması var. Onlar, Erdoğan iktidarının Habur’la başlattığı Kürt Açılımı’nın Habur’da kesilmesiyle önemli bir fırsatın kaçırılmış olduğu kanısındalar. Karşı devrimin geç kaldığına ilişkin bu belirleme doğrudur. Türkiye’yi yeniden Atatürk Devrimi yoluna sokma hedefiyle yükselen halk hareketi, yeni Habur’lara izin vermeyecektir.