Gerçeklerin dayanılmaz ağırlığı hayal tacirlerini yıpratıyor!
Yeni yılın ilk günlerine ilişkin gelişmeler, 2020 senesinin her açıdan çok özel bir yıl olabileceği beklentilerini güçlendirdi! Küresel ölçekte, fay hatlarının tehlikeli sayılabilecek ölçüde enerji biriktirmiş olması ve her hangi birindeki hareketlenmenin diğerlerini tetikleme olasılığını artırıyor olması çok dikkatli olmayı gerektiriyor. Geride bıraktığımız yılı olunduğundan daha iyi görünerek kapatmak adına yapılan ağır makyaj, hızla akmaya ve bastırılmaya çalışılan gerçekler açığa çıkmaya başladı!
Küresel ve bölgesel koşullar, belirsizlik ve kırılganlık yönündeki algıların hızla güçlendiğine işaret ediyor. Zira beklentileri yönlendirebilmenin giderek olanaksızlaştığı, çıkar çatışmalarına yönelik gerginliklerin tırmandırıldığı ve olası kalıcı çözümlerden hızla uzaklaşıldığı yönündeki gözlemler tedbirli olmayı gerektiriyor. Finansal konular, günü kurtarmak adına öncelikle gözetilen hassasiyetler olmaktan çıkacak gibi görünüyor! Kontrolümüz dışındaki koşullara ilişkin eğilimler, ülkemizde yapılan tepkisel hesapların çarşıya uymasına pek izin vermeyecek gibi görünüyor.
Eksik veya yanlış teşhisler, benimsenen yaklaşımlar ile hedeflerin yakalanmasını hem zorlaştırıyor ve hem de sorunları ağırlaştırarak güvensizliği besliyor. Sonradan devreye alınan ek önlemler, ortaya çıkan yan tesirler nedeniyle olumsuzlukları telafi etmekte yetersiz kalıyor.
Ülkemizin ağırlaşmış sorunlar ve finansal bağımlılıklar nedeniyle yaşamak zorunda kaldığı kırılganlık algısına bağlı olumsuzlukları gidermeden çok taraflı dış politika tasarımları anlamlı olamıyor. İçeride gelir dağılımının bozulması pahasına bir dengelenmenin kalıcı olamayacağını görmezden gelmenin bedeli ağırlaşıyor. Varsayımlarla geçiştirilen açmazlar ve para politikasının gevşetilmesi konusunda geri dönüşü olmayan bir sürece girilmiş olması, ek önlem ihtiyacına ilişkin tasarımların yan tesir riskini tehlikeli olabilecek şekilde artırıyor.
Gündeme gelen bazı önlemler, ekonomik hedeflerin yakalanamayacağına ilişkin endişenin daha yılın başında ekonomi yönetiminin paniklediğini düşündürüyor. Meçhule giden yolda kervan dizmeye çabalamak zorunda kalıyorlar ve bu kez de ortaya çıkacak yan tesirleri hesaba katamıyorlar! Ağırlaşmış sorunlar ve bağımlılıklar nedeniyle, ince ayar şansının kalmadığını ve bir aşırılıktan diğerine salınma riskinin çok arttığını göremiyorlar!
Belli ki hızla geriletilmiş faizlere ve aşırıya kaçan ölçüde gevşetilmiş para politikasına rağmen, içerideki tüketim ve yatırım eğiliminin yetersiz kalabileceğini nihayet görebilmişler; ek önlemler ile durumu telafi ederek bütçe açığının yeni rekorlara koşmasını önlemeye çalışıyorlar!
Yeni konutlar için aylık kredi faizi yüzde 0.79 oranına geriletiliyor, mobilya konusunda katma değer vergisi oranı 10 puan geriletilerek yüzde 8 düzeyine indiriliyor. Paranın devir hızını artırmak konusunda çok çaba harcanıyor; bankalar dayatılan oranlardan kredi vermeye zorlanıyor ve yan tesir riskleri hiç dikkate alınmıyor.
Son aylarda döviz kurlarındaki yükselişin neden önlenemediği ve baz etkisi nedeniyle kapanan dış açığın neden yeniden yükselişe geçtiği, bu olumsuzlukların ne tür eğilimleri tetikleyebileceği hiç dikkate alınmıyor. Yapılanlar gelir dağılımını bozmaya devam ettiği için, umulan yönde kalıcı sonuç alınamıyor. Küresel ve bölgesel koşullara ilişkin olumsuzluklar ve içerideki siyasi arayışlar, bu şekilde günün kurtarılmasını bile zora sokuyor.
Cuma günü açıklanan aralık ayı enflasyon verileri, gelecek açısından kırılganlığı ve güven bunalımını azaltan bir görünüm sergilemiyor. Rakam piyasa beklentilerinin üzerinde çıktı ve gıda maddelerindeki sıkıntının geri döndüğü gözlendi. Muhtemelen 2020 yılının ilk yarısı boyunca enflasyon rakamları, yıllık bazda çift haneli seviyelerde kalabilir veya daha da yükselebilir. Döviz kuru ve üretimin rekabet gücü konuları ise kırılganlığa ilişkin beklentilerin artmasına ek yeni katkılar sunabilir.
Bölgesel ve küresel koşullara ilişkin gelişmeler ile içerideki genele yayılan güvensizlik, siyasi iradenin ve ekonomi yönetiminin hesaplarını bozmuş olabilir! Sıkça tekrarlanan dengelenme söylemi, ne beklentiler ve ne de ekonomik eğilimler açısından maya tutamadı. Gerçekçi olmayan tepkisel yaklaşımlara son verilmesi ve içeride tüm kesimleri uzlaştırabilecek yeni bir stratejiye göre önceliklerin belirlenmesi, acil ihtiyaç haline geldi!