Gezeravcı’nın yolculuğu ve gençlerin uzay hayalleri

18 günlük bir uzay yolculuğundan sonra ilk Türk astronotumuz (Gökbey) olan Alper Gezeravcı dünyaya döndü. Dragon kapsülünün denize inişiyle dünyaya gelen astronotumuz, uzaya çıktığı diğer astronotlarla beraber önce gemiye getirildi, sonra sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra Houstan’a götürüldü. Tedbir amaçlı karantinada kalacak olan Alper komutanımızın durumun iyi olduğu belirtildi ve sayın Cumhurbaşkanımız ile bir telefon görüşmesi yaptı.

Hem uzaya ilk çıkan Türk olarak hem de Uluslararası Uzay İstasyonunda deney yapabilen ilk Türk olarak Alper Komutan birçok başarıya imza attı. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere burada önemli olan sadece Alper Gezeravcı’nın uzaya gitmesi değil aynı zamanda uzayda yaptığı 13 deneydir. Bu deneyler sayesinde uzay ekosistemimizi ve uzay çalışmaları konusunda gerekli bilimsel deney altyapısını sağlamak konusunda önemli bir deneyim oluşturuldu. Bu çerçevede artık bundan sonra yapılacak uzay çalışmaları için bir nevi iskelet oluşturulmuş vaziyettedir ve bu sayede yeni yapılacak çalışmalar için bu deneyimler aktarılacaktır.

BÜTÇE DIŞINDA ENGEL YOK

Öncelikle Alper Komutan artık uzaya gidebilecek yeni astronotları eğitmeye başlayacaktır ve çekimsiz ortamda nasıl davranılması gerektiği konusundaki kişisel deneyimlerini yeni astronot adaylarına açıklayacaktır. Zamanla Türkiye’de kurulacak astronot eğitim tesisleriyle zamanla bizde kendi astronotlarımızı yetiştirip uzaya gönderecek hale gelebiliriz, bunun önünde bütçe dışında hiçbir engel yok. Daha da ötesi bu yapılan deneylerden elde edilen sonuçlar ülkemizin bilim adamları için oldukça değerli olup benzer deneyleri ve daha ileri düzey deneyleri oluşturmaları için bir tecrübe olmuştur. Ben de övünerek söyleyebilirim ki yabancı bir doktora öğrencimle çalışarak önümüzdeki yıllarda Venüs gezegenine gidecek olan bir sonda için kozmik radyasyonun Venüs’teki yıldırımlarla ilişkisini ölçümleyen bir deney kiti geliştirdik. Yani bu tür deneyimler nerede yapılırsa yapılsın uzay ekosistemine katkıda bulunacaktır. Ben de yabancı bir uzay ajansı için hazırladığımız bu deney kitinin tecrübelerini ileride Türk uzay ajansı ile paylaşmak isterim. Ama dediğim gibi her deneyim ülkemiz için bir yerde bilimsel kazançtır.

TÜRK UZAY AJANSININ SİSTEM KURMASI ŞART

Peki sırada ne var. Öncelikle bu 13 deneyin verilerinin incelenmesi ve bilimsel dergilerde yayınlanmaları aylar sürecektir. Acilen Türk Uzay Ajansının dünyada olan tüm uzay misyonlarını inceleyen ve toplayabildiği tüm verileri bir araya getirebildiği bir sistem kurması şart. Sadece bu yaptığımız uzay çalışması ile yetinilmemeli ve sürekli bir beyin fırtınası ile her yerden gelen veriler ve deneyimler bir platformda toplanmalı ve genç bilim adamlarımıza ve genç öğrencilerimize sunulmalıdır. Bu sayede uzay ekosistemi de gelişecektir ve bu konuda istekli olan lise ve üniversite öğrencilerini de kendilerini geliştirmeleri konusunda teşvik edecektir. Unutmamak gerekir ki ülkemizde çok akıllı ve çok istekli gençlerimiz vardır ve uzay ekosisteminin kurulması bu gençlerimizin de hayallerinin gerçekleşmesi anlamına gelecektir. Ben yurtdışına gitmeden önce lisans eğitimimi 1980’li yılların sonunda İstanbul Teknik Üniversitesinde yaptım. O zamanlar ülkemizde uzay çalışmalarının hayalini bile kurmak imkansızdı. Kenya’dan 1970 yılında fırlatılan Uhuru adlı astronomi araştırma uydusu hep bana ilham kaynağı olmuştur ve o zamanların öğrencileri olarak biz de bu çalışmalar ülkemizde olmadığı için hayıflanırdık. O zamandan yıllar sonra NASA John F. Kennedy uzay üssünde yaptığım staj hayatımı değiştirdi ve farklı yollar açtı.

HAYALİ KURULABİLECEK HEDEF

Dolayısıyla medyamızda bu uzay çalışmasının tam öneminin yansıtılmamasına üzülüyorum. Her ne olursa olsun, çok deneyimli bir uzay çalışması idi ve sadece Türkiye’nin uzay yolculuğunu gerçek anlamda başlatmakla kalmadı aynı zamanda gençlerimizin, bilim adamlarımızın, öğrencilerin gurur duyabileceği ve hayalini artık kurabilecekleri hedefler yaratmış oldu. Bu bile başlı başına çok değerli bir kazanımdır. Artık uzay eko sistemlerinin kurulması için gerek özel sektör gerek üniversiteler, hatta meslek liseleri ve elbette devlet el ele vermelidir ve kesinlikle bu konuda planlar yapılarak uygulanmaya koymalıdır. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi 2030’lu yıllardan itibaren insanların ay üzerinde ve hatta daha uzak destinasyonlarda olduğu bir gelişmiş uzay çağına gireceğiz ve uzay kaynakları için çok ciddi bir rekabette olacak, hatta bu rekabet bugün çoktan başlamış durumda.

Gerek ülkemizin bu kaynaklardan ve bilgilerden yoksun kalmaması için gerekse uzayda haklarımızın korunması ve Uzay Vatan kavramının devam edebilmesi için kesinlikle şimdiden bu çalışmalara başlamak ve Alper Komutanımızın uzay deneyimlerini bir nevi bu çalışmaların temel omurgası haline getirmek gerekiyor. Ben zaten her platformda gerek medya, gerek yazılarımla, gerek bilimsel çalışmalarımla bu platforma zaten destek veriyorum. Değerli Aydınlık Gazetesi okurlarımın da ülkemizin bilimsel kalkınması ve uzay çalışmaları konusunda oldukça ilgili olduklarını da yorumlardan görebiliyorum. Bu da ülkemiz için tüm ekonomik sıkıntılara rağmen gelecekte gerek uzay konusunda gerek diğer bilimsel konularda aydınlık bir geleceğin bizleri beklediğini gösteriyor ve bu çok memnun edici bir olay. Sözümü her zaman olduğu gibi “İstikbal Göklerdedir” ile bitirmek ve yaşasın Uzay Vatan demek isterim.