Gitmek De Suç, Gitmemek De..

İçinde yaşadığımız olağandışı koşullar, arzu etmesek bile, sanat dünyasını da etkiliyor. Bu bağlamda ilk göze çarpanlardan birisi de ertelenen ya da tümüyle yapılmasından vazgeçilen kimi etkinlikler...
Oysaki bu tür etkinliklerin yapılıp yapılmamasına ilişkin tek bir engel yok, hatta hükümet sözcüleri defalarca gündelik yaşamın bu olağan halden etkilenmeyeceğini, her şeyin daha önceden programlandığı gibi süreceğini belirtmişlerdir.
Ama birileri, biraz da işgüzarlıktan ya da işlerine öyle geldiğinden, daha önceden yapmayı duyurdukları etkinlikleri yapmama ya da belirsiz bir zamana erteleme yolunu seçtiler.
Bereket versin ki, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında yapılacak büyük organizasyonlu film festivalleri bu yola yönelmeyip çalışmalarını sürdürdüler.
Ama olağan üstü durumlar yalnızca kültür - sanat etkinliklerini etkilemiyor, kimi çevreler tarafından çetelesi tutularak kimi sanatçılara bir dayatma şeklinin ortaya çıkmasına da zemin hazırlayabiliyor. Örneğin Gezi olaylarında olanlar gibi...
Bilindiği gibi Gezi olaylarına giden herkes gibi, kimisanatçıların da çetelesi tutulmuş, adeta gidenler gitmeyenler ayrımı yapılmıştı. Gitmeyenlerin bir çeşit yurtsever, gidenlerinse bölücü olarak tanımlanıp takibe alındığına, hatta suçlanıp sorgulandığına tanıklık etmiştik.
Bugün ise demokrasi mitinglerine gidenler değil de bu kez gitmeyenler sorgulanıyor, kimi magazin sayfalarında isimleri yayınlanarak çetele tutulup kamuoyunun dikkatleri bu kişiler üzerine çekiliyor.
Ülkemizdeki kimi olağandışı durumlarda, kitlesel olaylara hem katılıp hem de katılmama sorunsalını yaşıyor ve giderek bu tür eylemlere katılan ve katılmayan sanatçıların çetelesini tutup onları sorguluyor, suçluyor ve kamuoyu nezdinde kendimizce mahkûm etmeye çalışıyoruz.
Her zamankinden daha çok birlikte olma gereksinimini duyduğumuz şu günlerde, kimileri neden böylesine acımasızca bir yönteme başvurur ki?
Bir başkasının -hele hele bu ülkeye mal olmuş sanatçıların- kişilikleriyle, kimi olaylara katılıp katılmamalarına ilişkin durumlarla oynayarak ve de çetele tutarak kişilik kazanmak sanırım pek sağlıklı bir tutum - tavır değildir ve de olamaz. Bu tür tavırlar bizleri birleştirip bir araya getirmediği ve de getiremeyeceği gibi ayrıştırmaya da zemin hazırlar. Kimi milli bayramlarımızda
olduğu gibi...
Onları da kimi grupların - çevrelerin katılıp katılmamasıyla ayrıştırmadık mı?
Bugün ülkemize yöneltilen, darbeyi, isyanı, demokrasiyi ve halkın iradesini hiç sayan terör odaklı eylemi, bu topraklarda yaşayan kim destekleyebilir, kim savunabilir ki?
Bunun aksini düşünmek bile söz konusu olmazken kimi sanatçıların mitinglere katılım çetelesini tutmak, tutmakla da kalmayıp, kimi sanatçılarımızın devamsızlığından rant elde etmeye yönelmek niye? Keşke kimileri de bu demokrasi mitinglerine katılıp katılmayan sanatçıların çetelesi yerine, meydanları gelincik tarlasına büründüren al bayraklarımızın arasındaki yeşilimsi renkteki bol hilalli, eski yazılı, ya da hakimiyet milletindir sloganıyla ilişkisini bir türlü bağdaştıramadığım Arma-i Osmani’li (Osmanlı armalı) bayrakların da çetelesini tutsaydı...