Grev yasakları-(TAMAMI)

THY’de uzun bir süredir devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uyuşmazlıkla sona ermesi ve sonraki olaylar kamuoyunun dikkatini bu kurum üzerine yoğunlaştırmıştır. THY işçi haklarına saygılı bir tutum sergilememiş aksine Hava-İş Sendikası’nı yok etmek için girişimler başlatmıştır. Önce mahkemenin tayin ettiği arabulucunun niteliklerine, sendikacılık tarihimizde bir ilk olarak, itiraz ederek toplu sözleşme sürecini uzatmak ve çalışanları bıktırmak istemiştir. Sonradan AKP ile yakın ilişki içinde olan THY yönetimi bu işkolunda grevi yasaklatma sürecini başlatmış ve bunda da başarılı olmuştur. Havacılık işkolunda grev yasağı anlaşılır gibi değildir. Ne akla, ne uluslararası sözleşmelere ne de sendikacılığın dokusuna uygun değildir. İşçi sınıfına sıcak bakmayan AKP havacılık işkolunda grevi yasaklayan yasayı TBMM’den geçirerek özgür sendikacılığa karşı duyduğu nefretin üstüne tüy dikmiştir.

Yapılanın neden yanlış olduğunu anlayabilmek için ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmelerine bakmak gerek. 87 sayılı sözleşmenin 3.maddesinin 2. bendi çalışanların ve işverenlerin temel haklarının kullanılmasına engel olacak her türlü müdahaleden kamu makamlarının sakınmasını öngörmektedir. Grev çalışanlar için temel bir haktır ve kamu makamları bu hakka müdahaleden sakınmalıdırlar. 98 sayılı sözleşme 4. maddesinde toplu iş sözleşmelerinin gönüllü görüşmeler yöntemi ile geliştirileceğini ve bunun için ulusal koşullara uygun önlemler alınacağını öngörmektedir. Grev hakkının tüm ekonomik kökenli uyuşmazlıklarda uygulanması ve ancak ulusal ve toplum güvenliğini ilgilendiren konularda ordu, polis, MİT mensupları için kısıtlanabileceği hususu ILO’nun temel görüşüdür.

Grevleri yasaklamak veya ertelemek siyasal iktidarların açıkca patronların yanında saf tuttuğu bir siyasal duruşun yansımasıdır. Grev işçi sınıfının ve toplu sözleşme düzeninin en önemli silahıdır. Grev baskısı altında artı değer sömürüsü azalacak, ulusal gelir dağılımı varsıl-yoksul arasında ki arayı kapatacak ve sosyal adalet, sosyal barış daha yakınlaşacaktır. Bunun da en doğru biçimde ancak demokratik düzenlerde gerçekleşebileceği açıktır.

Bugün ülkemizde ileri demokrasinin uygulandığı görüşü dillendirilmektedir. İleri demokrasi galiba, hukuku askıya almak, aydınları ve yurtseverleri hapsetmek, sayıları 14 milyona varan emekçilerin hak arama ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlama anlamına geliyor. Uygulamada bunun örnekleri yaygın biçimde gözlenmektedir. Emek konusunda AKP iktidarının hazırladığı Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı’nda da ileri demokrasinin emek boyutunu görmek mümkündür. Bu tasarının 62. maddesinde anayasanın 54. maddesinden çıkartılan grev yasaklarının muhafaza edildiği, 63. maddesinde grev ertelemelerinin eskisi gibi düzenlendiği görülmektedir. Bu tasarı patronlar için dikensiz gül bahçesi yaratmak çabasını açıkca sergileyen bir tasarıdır. Türkiye eğer demokratik toplumlar fotoğrafında yer almak istiyorsa duruşunu yeniden gözden geçirmek zorundadır.

Havacılık işkolunda grevi yasaklamanın asıl ve gizli amacı sendika özgürlüğünü, demokrasiyi, insan onurunu ve emeğin yaygın örgütlenmesini savunan Hava-İş Sendikası’nı yok etmektir. AKP’nin içinden seçilmiş ama bir türlü bağımsız olamamış Cumhurbaşkanı’nın bu yasayı onaylaması sürpriz sayılmamalıdır.

Anlaşılan AKP demokrqatik düzenin temel yapı taşlarından olan özgür sendikacılık ağacının tüm dallarını budamak kararındadır. Uygulanan bir salam politikasıdır. Eğer tepki gelmezse uygulamaya devam edilecek demektir. Peki tepki kimdem gelecek? Tüm işçi konfederasyonları şu ana kadar sessiz kalmıştır. Türk-İş, Hak-İş suskundur ve susmak onlara yakışmaktadır. Şu bilinmelidir ki milyonlarca işçi demokratik protesto haklarını kullanmadıkça ve toplum işçisiyle, memuruyla AKP’ye oy vermeye devam ettikce işçi hakları ve sendikal özgürlüklerin kıyımı pervasızca sürüp gidecektir.