Gülbaba tablosu ve Atatürk
Gülbaba; bir ermişin adından daha çok, farklı zaman ve coğrafyalarda birçok ermişin ortak olan bir adıdır. Bundan dolayı Türkiye, Macaristan, Balkan ülkeleri ve hatta Asya’da Gülbaba adını taşıyan birçok ermiş ve bu ermişlere ait makamlar, türbeler ve tekkeler bulunmaktadır. Ancak aynı adı taşıyan bu dervişler hakkındaki bilgi/belgeler tahmin edildiği gibi çok değil, aksine oldukça sınırlıdır.
Gülbaba’ların en tanınmışlarından biri, 15. yüzyıl sonunda ve 16. yüzyılın başında yaşamış, Budin’de türbesi bulunan ünlü bir Türk mücâhidi ve Bektâşî dervişidir. Tarihteki konumu, yaşadığı dönem ve çevresi hakkında çeşitli rivayetlerin bulunduğu Gülbaba’ya ilişkin ilk bilgiler Evliya Çelebi tarafından verilmiştir. Evliya Çelebi’nin babasından aktardığı bilgiye göre, Budin’in fethine katılmış, ilk Cuma günü fetih namazı kılınırken Hakka yürümüş, kimine göre Budin Kalesi önündeki savaşlarda şehit düşmüş ve Budin’e gömülmüştür.
Gazeteci Basîretçi Ali Efendi’nin yazdığına göre, Macarlar hastalarının iyileştirmesi için Gül Baba’nın kabrinden yardım isterlermiş. Bir diğer inanca göre Gül Baba’nın dargın sevgilileri barıştırdığı, ayrı düşenleri ise birleştirdiğine inanırlarmış. Ayrıca yeni tanışan çiftler Gül Baba’yı ziyaret edip dilekte bulunduklarında “Gül gibi bir evlilikle gül gibi bir çocuğa” mutlaka sahip olduklarına inanır, çocuğu olmayan kadınlar, hastalar, yakınını yitirenler de Gül Baba giderek şifâ ve metânet dilerlermiş.
Kabri Macaristan’da Gül Tepesi’nde (Rozsadomb) bulunan Gül Baba’ya ilişkin temsili birçok resim ve heykel yapılmıştır. Bu temsilî resim/tablolardan en çok tanınmışı, Alman asıllı Macar sanatçı Eisenhut Frencz (Franz Eisehut) tarafından 1986 yılında yapılmış olanıdır.
Orijinal adı “Gül Baba’s Tod”, olan tablodan kimi kaynaklarda “Der Tod von Gül Baba” olarak da söz edilir. Türk kaynaklarında ise “Gül Baba’nın Şehâdeti“ olarak bilinir. Günümüzde ise “Gül Baba’nın Ölümü” olarak adlandırılır.
Tablo ilk kez yapıldığı yıl olan 1886’da Budepeşte’de sergilenir ve büyük bir ilgi görerek devlet altın madalyası ile ödüllendirilir. Sonrasında Majeste Kayzer Franz Josef tarafından satın alınarak Macar Parlamentosu binasında sergilenmek üzere bağışlanır. Bir süre Macar Parlamentosunun duvarlarını süsleyen tablo, sonrasında Macar Hükümeti tarafından bir dostluk nişanesi olarak Atatürk’e verilir. Ancak Atatürk kendisine armağan edilen bu tabloyu Ankara’da inşa edilen Macaristan’ın yeni büyükelçilik rezidansının duvarlarında durmasının daha anlamlı olacağı düşüncesiyle elçiliğe armağan eder. Uzun bir süre Macaristan Büyükelçilik rezidansının kabul salonunda yer alan tablo, rezidansın restore edilmek üzere boşaltılmasından sonra tekrar buraya dönmesi isteğiyle geçici olarak Macaristan’a gönderilir.
Eisenhut’un çoğu eseri Gül Baba’nın Ölümü tablosunda olduğu gibi ölüm temasını içerir. Gül Baba’nın Ölümü tablosu kimi uzmanlar tarafından “görünüm itibariyle Osmanlı Türk yaşam tarzından ziyade bir Arap yaşam tarzının öne çıktığı” bir çalışma olarak tanımlanır. Tablodaki mimari, giyim/kuşam ve de kimi aksesuarların kullanımı uzmanların görüşünü doğrulayacak niteliktedir.
Bazen gündemin peşine takılmaktan vazgeçip bir tablonun izini sürerek bir başka yerlere gitmek, en azından “İnci Taneleri”nin “Gönül Yarası”na benzemesine kafa yormaktan daha iyi geliyor insana.