Gulyabani sandığa mı gidecek?

Kıdemli siyasetçiler seçmen listelerinde şaibe yapıldığını iddia ediyor. İddialarının ayyuka çıkarılmasının iki temel sebebi olabilir. Birincisi seçimi kazanacağına dair tereddüt yaşayanların şimdiden mazeret arama çabası. İkincisi de FETÖ ve PKK’nın taşeron olarak kullanılacağı seçim sonuçları üzerinden bir ‘turuncu’ kalkışma çabası
Sözcü’de, Cumhuriyet’te, Yeniçağ’da yazılıp çizilenleri hayretle okuyoruz.
Koca koca milletvekillerinin, hayatı seçim yaşamakla geçmiş kıdemli siyasetçilerin söylediklerini ağzımız açık dinliyoruz.
Bu grupların iddiaları seçmen listelerinde şaibe yapıldığı yönünde.
İthamlar havada uçuşuyor.
Hile var mıdır? Kamuoyuna yansıyan iddiaların bir seçim hilesine işaret ettiğini hiç zannetmiyorum. Belki bir takım hatalar olabilir ancak onlar da itirazlar sonucu düzeltilebilir durumda. Ve bir kısmı da düzeltildi.
Aşağıda irdeleyeceğimiz ve altı boş olan hile iddialarının ayyuka çıkarılmasının iki temel sebebi olabilir. Birincisi seçimi kazanacağına dair tereddüt yaşayanların şimdiden mazeret arama çabası. İkincisi de FETÖ ve PKK’nın taşeron olarak kullanılacağı seçim sonuçları üzerinden bir “turuncu” kalkışma çabası. Başka bir ihtimal yoktur.
Nedir iddialar:

1- 180 yaşında seçmenler var
180 yaşında seçmen nasıl olur?
Şöyle olur. Eğer vefat ettiği zaman yakınları bildirimde bulunmamışsa ya da bir kayıplık söz konusuysa kişi halen sağ görünür. Nitekim e-devletten soy ağacımızı incelediğimizde hepimizin soyunda böyle kişiler çıktı.
Örneğin benim soy ağacımda “annemin annesinin babasının babası” olarak görünen ve seçmen kaydı olup olmadığını araştırmadığım 1 Temmuz 1869 doğumlu (150 yaşında) Mustafa Bey’i ele alalım. Bu büyük dedemiz halen “sağ” görünüyor. Bu kişi Kurtuluş Savaşı yıllarında 50’li yaşlarında. Muhtemelen Anadolu’daki o kargaşa döneminde hakka yürüyor. Öldüğüne ilişkin bir kaydın o dönem tutulamaması normal.
Şimdi soruyorum, belki iddia sahiplerinden Sayın Yaşar Okuyan cevap verebilir, bu kişi nasıl oy kullanacak? Soyadı bile olmayan, nüfus cüzdanı da pek tabii ki bulunmayan bu kişiye oy kullandırın bakalım?
Aklınıza gelecek tuhaf tuhaf komplo teorilerine peşin peşin cevap vereyim. Herhangi birinin bu kişinin yerine sandığa gitme ve oy kullanma ihtimali yoktur. Çünkü geçerli bir kimlik belgesi yoktur. İlçe Seçim Kurulu ya da YSK bu kişiyi “bilgisayar hilesiyle” oy kullanmış gibi gösterebilir. Bu da mümkün değil, çünkü elinizde sandık sonuç tutanağı var. Tutanak dışında bir oy sandığa eklenmişse itiraz edersiniz ve kolaylıkla düzeltirsiniz.
Bu kişinin oy kullanması için tek bir yol vardır. O da mezarından kalkıp gelmesi, İkizdere Nüfus Müdürlüğüne gidip kendisine bir kimlik çıkartmasıdır. Bu ihtimal, sayılan diğer ihtimallerden daha “gerçekçidir”. Çünkü Sayın Yaşar Okuyan’ın tespit ettiği 180 yaşındaki kişi en iyi ihtimalle 90 yıl önce vefat etmiştir. Bu kişinin geçerli bir kimlik belgesi (Nüfus cüzdanı, TC kimlik kartı, ehliyet, subay kimliği, baro kimlik kartı vs) olması mümkün değildir.
Ayrıca bu ve benzer kişiler sadece 2019 yerel seçimlerinde mi seçmen kütüklerine girmiştir? Mesela 1999 seçiminde yoklar mıydı? İlçe nüfus müdürlükleri 2019 seçimleri için diriltilmesi gereken seçmenler mi tespit etmişlerdir? Güldürmeyin insanı.
100 yaşın üzerinde 6 bin küsür seçmen olduğu ve bu sayıda kişiyle seçimlerin sonuçlarının değiştirileceği iddia ediliyor. Burada da bir anormallik yok. TÜİK’in 2016 verilerine göre Türkiye’de 100 yaşın üzerinde 5 bin 300 kişi var! Aradan 3 yıl geçti. 2018 istatistikleri henüz yayınlanmadı. Bu sayıda bir artış oldukça normal. Kaldı ki eğer kayıtlarda sağ olan birisi gerçekte ölüyse seçim kuruluna yapılacak bir itirazla düşürülebiliyor. Seçim kaderini 100 yaş üstü 6 bin seçmen mi belirleyecek Türkiye’de?
Şunu anlatmaya çalışıyoruz, basit. 180 yaşında ve “sağ” görünen bir seçmenin olması onun oy kullanabileceği anlamına gelmez. Yani seçim sonuçlarına etkisi “0”dır.
Yılların olgusunu yeni bir durummuş gibi, gizemlere bürüyerek pazarlamak, “muhalif” gazeteciliğin yöntemi olsa gerek.

2- Seçmen kaydırılıyor, ilçe nüfusundan fazla seçmen sayısı var
Hiç unutmuyorum 2009 yerel seçimleri için bizim Ankara’da ve İzmir’de yaşayan Çamlıhemşinliler topluca adres kayıtlarını hem de seçim takvimi başlamadan çok önce Çamlıhemşin’e aldırmıştı. Amacımız AKP adayına karşı bağımsız belediye başkan adayımızı desteklemekti. (Ben Ankara’da Partim için oy kullanmayı tercih ettim) Seçimden aylar önce toplantılar yaptık, derneklerimiz çalıştı, herkese haber verildi ve adresler taşındı. Seçim günü de otobüsler tutarak Çamlıhemşin’e gidildi. Sonuç, bağımsız aday kazandı!
Eğer o dönem “hayalet avcıları” şimdilerde Artvin’de yaptıkları gibi bizim köy evlerine gelip videolar çekseler ve “bakın bu evde 20 seçmen görünüyor ama içerde kimse yok” diye sosyal medya yaygarası yapsalar haklı olmayacaklardı. Çünkü o tarihte Ankara’daydık, ta ki seçim gününe kadar. Şunu da söyleyeyim parantez açıp. İddia edildiği gibi ahıra seçmen yazılamaz. Eğer seçmen yazılmışsa o yapı ahır değil, meskendir. Yani tapuda konut olarak kaydı vardır. Mektup yazarsanız postacı o adresi bulur ve ulaştırır.
Aynı durum muhtarlık seçimlerinde özellikle köylerde daha sık yaşanıyor. Muhtarlık yapmanın maaş anlamında da gittikçe cazipleşmesiyle kıran kırana yarış yaşanıyor. Yakından bildiğim ve normalde 10 kişinin ikamet ettiği bir köyde 3 muhtar adayı var. Hepsi de büyük kentlerde yaşayan akraba ve komşularını adreslerini köye taşıma konusunda ikna etmeye çalışıyor. Zaten başka türlü nasıl kazanabilirler ki?
Bu Çamlıhemşin’e özgü bir durum mu? Elbette değil. 31 Mart 2019 seçimlerine özgü bir durum mu? O da değil. Her yerel seçimde, özellikle de nüfusu düşük yerlerdeki belediye başkanı, belediye meclis üyesi, il genel meclisi üyesi ve muhtar adayları eşinin dostunun adresini memleketlerine taşımak için çalışır.
Örneğin Ankara’nın Çamlıdere ilçesinde seçmen sayısı iki katına çıkmış diye koparılan yaygaraya bakalım. Bu ilçede son yerel seçimde AKP yüzde 70, MHP ise yüzde 25 oy almış. Toplam yüzde 95! Bu seçimde ittifak yapan adı geçen partilerin sizce seçmen taşımaya ihtiyacı mı var? Yok. O halde bir komplo teorisi üretecekseniz şunu düşünürsünüz: Başka bir parti ya da ittifak Çamlıdere’yi almak için seçmen taşıyor! Ama gerçek bu da değil. Mesele belediye başkanı, meclis üyesi ve muhtar adaylarının çabasından ibaret.
Bu uygulamalar bence de etik değil. Herkes yaşadığı yerin mahalli idaresi için oy kullanmalı. Ama maalesef bu taşınmaların önünde hukuki bir engel yok. Siz askı süresi öncesinde (neticede seçimin ne zaman yapılacağı belli) nüfus müdürlüğüne giderek “ben seçim günü şurada olacağım, lütfen adresimi değiştirin” dediğinizde ve gerekli belgeleri ibraz ettğinizde karşınızdaki memurun değiştirmek dışında bir seçeneği yok. Süresi içerisinde bir itiraz olur ve adres taşımanın usule uygun yapılmadığı tespit edilirse bu durum düzeltilir. Nitekim YSK’nın 12 Ocak 2019 tarihli kararı incelenirse bu yönde bir kararlılık olduğu görülecektir. YSK dün yaptığı açıklamayla da itirazlar sonucu ya da resen yapılan araştırmalar sonucu adres beyanında sorun tespit edilen 57 bin kişinin kaydının dondurulduğunu açıkladı.
Buradan geçelim üçüncü iddiaya. Yani “hayalet seçmen” iddiasına.

3- Hayalet seçmenler var
Yukarıdaki maddeyle bağlantılı bir iddia. Ve bence en tuhafı. İddiaya göre olmayan seçmenler seçmen kütüklerine işleniyor. Bunlar da gidip oy kullanacaklar.
Bu kanıt olarak gösterilen olgu bazı ilçelerin nüfuslarındaki artış. Halbuki siz adresinizi örneğin Keçiören’den Çamlıdere’ye aldığınız zaman Çamlıdere’nin nüfusu 1 artar ama Keçiören’in nüfusu da 1 azalır. Dolayısıyla ortada “hayalet” seçmen yoktur. Yer değiştirmiş seçmen vardır. Önemli olan Türkiye genelinde seçmen sayısında anormal bir artış olup olmadığıdır. Anormal artış varsa “hayalet” seçmen vardır. Yoksa, yoktur. Basit.
Eğer bir mükerrerlik durumu olsaydı, o zaman hayali seçmenden bahsedebilirdik. Yani kişi seçmen kaydını Çamlıdere’ye aldığı halde aynı zamanda Keçiören’de de seçmen görünüyorsa o zaman “hayali seçmen” iddiası gerçek olurdu. Dikkat edilirse havada uçuşan tonlarca iddia arasında böyle bir iddia yok. Ellerinde 57 milyon seçmenin TC kimlik bilgileri de olan partilerin de bu yönde bir itirazı yok. Yani basında yazılıp çizilenler arasında “aynı TC numarasına sahip kişi iki farklı adreste seçmen görünüyor” yönünde bir iddia yok.
Nitekim, CHP’nin YSK’ya atadığı ve YSK’nın bütün kurul toplantılarına katılan Sayın Av. Mehmet Hadimi Yakupoğlu da geçen hafta yaptığı açıklamada “hayali seçmen tespit edemedik” dedi. Yakupoğlu’nun gerçeği dile getirmesi bile bir grubu çileden çıkardı. Yakupoğlu’nu linç etmeye kalktılar. “Nasıl olur da CHP’nin YSK temsilcisi ‘hayali seçmen yok’ der!” Gerçeklerden korkmamalıyız.
Geçtiğimiz hafta Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya çok önemli bir haber-yazıya imza attı. Ama ne hikmetse normalde büyük tepkiye yol açması gereken olay, görmezden gelindi. Yine ortalıkta dolaşan bir iddiaya göre Ankara Ulus Anafartalar Caddesi 70 numaralı iki katlı dairede 220 “hayalet” seçmen görünüyor. Tabii kıyamet koptu. Sarıkaya’nın araştırması sonucu ortaya çıktı ki orası Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü. Ve bahsi geçen 220 kişi de aile içi şiddet mağduru kadınlar. Nerede oldukları gizlendiği için hepsi aslında olmadıkları söz konusu adreste gösterilmiş. Ne yapılsaydı, sığındıkları adres mi ifşa edilseydi? “Hayalet seçmen” iddiası çılgınlık boyutunda.

4- Foça’daki uzman erbaşlar neden oy kullanıyor?
Geçen hafta Cumhuriyet manşetine, Sözcü’den Yılmaz Özdil de köşesine taşıdı. Foça’daki Türkiye’nin en önemli komanda okullarından birinde 4 bin astsubay ve uzman erbaşın kursta olduğunu ve bunların seçimde de Foça’da oy kullanacaklarını belirttiler. İddia doğru. Aslında Foça’da yaşamayan bu uzman erbaşlar Foça’da oy kullanmak durumunda.
CHP ilçe başkanlığının önerisi bu kişilerin seçmen listelerinden düşürülmesi. Yani oy kullanmamaları yani temel vatandaşlık ödevlerini yerine getirmemeleri.
Şöyle bir örnek verelim. Ayşe Hanım zorunlu hizmet kapsamında Şırnak Devlet Hastanesinde doktor. Görev süresi 1 Nisan’da sona eriyor. Yani 31 Mart itibarıyla Şırnak’ta olmayacak, tayin olacak. Bu durumda Ayşe Hanım yaşamayacağı Şırnak için 31 Mart’ta oy kullanamaz mı? Bal gibi kullanır. Tıpkı işi sebebiyle aslında yaşadığı yerde değil de geçici olarak başka bir kentte ikameti bulunanlar gibi, tıpkı seçim tarihinde yazlığında olanlar gibi, gibi gibi. Ne yapacak bu uzman erbaşlar? O dönemde nerede ikamet ediyorlarsa orada oy kullanacaklar. Nitekim Foça İlçe Seçim Kurulu da bu yönde karar verdi. Zaten bir seçim kurulu hâkimi önüne böyle bir başvuru geldiği zaman kişinin ikametinin nerede olduğuna bakar. Foça’daysa yapacak bir şey yoktur.
Hem, hepsinin AKP-MHP ittifakına oy verecekleri kanaatine nereden vardınız? Yılmaz Özdil diyor ki “Bunlar milliyetçi bir eğitimden geçtikleri için” AKP-MHP’ye oy verecekler. Özdil’in bu erbaşların 6 ilkesinden biri Milliyetçilik olan CHP’ye ya da sürekli “bozkurt” edebiyatı yapan ve milliyetçi olduğunu iddia eden İyi Parti’ye neden oy vermediklerini sorgulaması daha mantıklı olurdu. PKK-HDP ile açık ya da gizli ittifak yaparsanız, HDP’ye baraj atlatırsanız milliyetçi oyları nasıl alacaksınız? Asıl soru bu. Biz mesela Vatan Partisi olarak HDP’nin kapatılmasını savunan ve Türkiye’nin ABD’nin silahlandırdığı PKK’yı ezmesinden yanayız. Bu sebeplerle “milliyetçi duygularla eğitilen” - başka nasıl eğitilebilirler ki? - bu astsubaylarımızın ve uzman erbaşlarımızın oylarını alacağız. Foça’da da, başka yerlerde de.
‘Seçim Güvenli Değil’ Söyleminin Zararları
Seçimin güvenli olmadığını söylemenin ve bu konuda bir bağırtı çıkarmanın pratik sonucu seçmeni sandıktan uzaklaştırmasıdır. “Nasıl olsa iradem sonuçlara yansımayacak” fikrine kapılan seçmen, sandığa gitmemek için “sağlam” bir bahaneye sahip olacaktır. Özellikle muhalif olduğu söylenen parti ve aydınların bu yolu tercih etmeleri anlaşılır gibi değil.
Üstelik her türlü iddianın üstesinden gelmek son derece basit. Türkiye’nin köklü ve güvenilir bir seçim geleneği var. Ve bu gelenek içerisinde her türlü şaibeyi ortadan kaldıracak, her türlü hırsızlığı etkisiz hale getirebilecek tedbirler de mevcut.
Öncelikle 7 kişiden oluşan sandık kurullarının 5 üyesi farklı siyasi partilerin temsilcilerinden oluşuyor. Memurların tamamının da “iktidarın memuru” olduğunu söylemek mümkün değil. Yani sandığa egemen olan güç iktidar değil. Bu kişiler görevlerini doğru yaptığı ve uyanık oldukları müddetçe isterse o sandıkta 100 tane “hayalet” olsun - olmaz ama - bir tanesi bile oy kullanamaz. Yine bu heyet görevini iyi yaparsa, sandıktan bazı zarflar çıkarılıp yeni zarflar konulamaz. Bu neredeyse imkânsızdır. Ve en önemlisi, eğer sandık sonuç tutanağı elinizdeyse, korkacak başka hiçbir durum yoktur.
Seçimlerde hile yapmanın bazı yolları vardır. O da önceden ölümle tehdit etmek (HDPKK yapıyor genelde), para ya da menfaat sözü vermek, işten atmakla, hizmet götürmemekle tehdit etmek gibi yöntemlerdir. Bunlar Vatan Partisi hariç hangi partiden olursa olsun düzen belediyecilerinin başvurduğu bir yöntemdir. Ancak bu teknik bir hırsızlık değildir. Seçim sistemimizle ilgili değil, maalesef kültürümüzle ilgilidir.
Seçimler üzerinde bir şaibe yaratmak ve bunun üzerinden halk hareketleri örgütlemek emperyalizmin çağımızdaki tipik yöntemlerinden biridir. Gürcistan’da, Ukrayna’da ve “Arap Baharı” sırasında bu örnekleri sıkça gördük. “Turuncu” ya da “kadife” şiddet hareketleriyle ülkelerdeki ABD karşıtı iktidarlar düşürüldü ya da düşürülmeye çalışıldı. Bu günlerde Venezuela’da olup bitenlere bakmak bile yeterli. Bu açıdan da bütün tarafların bir “seçim hilesi” ortaya atarken dikkatli olması, sorumlu konumda olanların da kamuoyunu ikna edici açıklamalarda bulunması gerekir.
Ülkemiz birçok dış tehditle karşı karşıya. İç barış bu açıdan son derece önemli.