Günah keçisi!
Ülkede bir şeyler kötü gidiyorsa...
Diyelim ki işsizlik patladıysa...
Açlık tavan yaptıysa...
Rejimin temel ilkeleri ayaklar altına alınıyorsa...
Eğitimde, sağlıkta büyük sorunlar yaşanıyorsa...
Terör hortladıysa...
Evlatlarımız her gün yurdun dört bir yanında beşer-onar öldürülüyorsa...
Tüm bunların “ilk” suçlusu, dünyanın her yerinde iktidardır.
Hesap sorulacaksa iktidara sorulur!
***
Bizde ise son günlerde bir gariplik yaşanıyor.
İktidara kulluk edenler, 14 yıllık AKP hükümetlerinin neden olduğu tüm belaların hesabını muhalefete kesmeye başladı!
“Vur abalıya” misali!
Amaçları, “asıl suçlu”yu korumak ve aklamak...
Bunun için, “başka suçlu ve suçlular” yaratıyorlar.
“Sorumlu” arayan öfkeli kalabalıkların önüne “günah keçisi” olarak onu atıyorlar.
“Hesap soracaksanız, bundan sorun” diyorlar!
***
Buldukları “günah keçisi” ise Kemal Kılıçdaroğlu...
Dün iki şehit polisin cenaze namazına katılmak için gittiği Fatih Camii’nde “tertip” kokan bir protestoya uğradı!
Tıpkı geçen hafta Ankara’daki şehit cenazesinde olduğu gibi...
Gönderdiği çelenk parçalandı, yetmezmiş gibi yuhalandı...
Hatta adamın biri, önüne bir mermi bile attı!
***
Peki; suçu ne Kılıçdaroğlu’nun?
Bu sorunun tek yanıtı var:
Yetkisi ne ki suçu olsun!
***
Açılım adı altında Oslo’da ve İmralı’da onun görevlendirdiği adamlar mı PKK’yla masaya oturdu?
Terörle mücadeleyi bırakıp müzakere yolunu o mu seçti?
Eli kanlı katillerin Habur’da kahraman gibi karşılanmasını o mu sağladı?
O mu hukuku yerle bir ederek “seyyar mahkeme” kurdurup o alçakları serbest bıraktırdı.
Kışlanın gönderinden bayrak indirilirken, kalekollar ve karakollar basılırken, hendekler kazılırken, özerlik ilan edilirken, bütün Güneydoğu bombayla kaplanırken o mu askerin, polisin elini tuttu?
Valilere, “PKK’ya yönelik operasyon yaptırmayın” emrini o mu verdi?
***
Onun da suçları var elbette:
Örneğin açılım zırvalığına etkili muhalefet edemedi.
Partisini CIA’in ajanlarıyla, PKK’nın avukatlarıyla, Fethullah’ın müritleriyle doldurduğu için ne yapacağını şaşırdı.
Aslına ihanet ederek, liboşların ve hainlerin oyuncağı oldu.
İktidarın ensesinde boza pişireceğine, “demokratik özerklik aldatmacası”na kandı.
***
AKP’li yüzsüzler, akıllarınca yine “Kazan-Kazan” oyunu oynuyorlar: Hedefe Kılıçdaroğlu’nu koyarak hem kendi postlarını kurtarıyorlar hem de başkanlık sistemine şiddetle karşı çıkan bir muhalefet liderini etkisizleştirmiş oluyorlar!
***
Bana her fırsatta “CHP düşmanı” diyen ve ardından küfürler düzen salak Y-CHP’liler:
Hadi; siz de adam olun da liderinize benim kadar sahip çıkın!
KÜSUR!
Daha önceki gün Vezneciler’de patlayan bombanın şokunu atlatamamıştık ki dün acı haber Mardin’in Midyat ilçesinden geldi.
İkisi kadın polis, ikisi sivil olmak üzere dört kişi öldü, otuz altı vatandaşımız da yaralandı.
Düşük profilli Başbakan Binali Yıldırım, şartmış gibi hemen kameraların karşısına geçti ve “3 kişi yaşamını yitirdi. Biz diyelim 30 civarında yaralımız var, 30 küsur maalesef” ifadesini kullandı.
Verdiği bilgi yanlış, üslubu ise tek sözcükle saygısız!
Kesin sayıyı bilmiyorsan ya susarsın ya da “yaklaşık” dersin; ne demek “küsur?”
***
İnsanın “küsur”u olmaz ama...
Halkına ve insana saygı duymayan siyasetçilerden...
“Küsur” bile olmaz!
Onlar sadece ve hep... Taşımak zorunda olduğumuz “kusur” olurlar!
GÜNÜN SORUSU
Almanya ve Hollanda Başkonsoloslukları, Vezneciler saldırısında katledilen vatandaşlarımız için dün bayraklarını yarıya indirdi. Bizde ise sembolik de olsa bir “yas” ilan etmek, yine kimsenin aklına gelmedi. Sorum ortaya:
Aklımız mı yok; vicdanımız mı?
Size güveniyorum Nilgün Hanım!
Başkan: Sadi Güven...
Başkan Vekili: Turan Karakaya...
Üyeler: Mehmet Kürtül, Nilgün İpek, Ünal Demirci, Ali Kaya, İbrahim Zengin, İlhan Hanağası, Zeki Yiğit, Ahmet Tuncay, Haluk Kırca...
Siyasi Parti Temsilcileri: AKP’den Kerim Özkul, CHP’den M. Hadimi Yakupoğlu, MHP’den K. Türker Ercan ve HDP’den M. Rüştü Tiryaki...
***
Bu zat-ı muhteremler, Yüksek Seçim Kurulu’nun bugünkü yöneticileri...
Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasına yeterli diplomanın, kendilerinde olması gereken aslını ya da örneğini İKİ YILDIR göstermiyorlar.
Dut yemiş bülbülü oynuyorlar.
Dikkat ettiniz mi bilmem; bu on beş kişinin içinde sadece bir kadın üye var:
Nilgün İpek...
Ben kadınların, erkeklerden daha cesur ve vicdan sahibi olduklarına inanırım.
Hadi; Nilgün Hanım:
Bu sessizliği siz bozun ve tarihe geçin!
156+329!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Fazilet Partisi üyesi Mehmet Acar’da:
“Abdullah Bey...
Sizi dün şehitlerimizin cenazesine katılmak için gittiğim Fatih Camii’nde gördüm. Yanınıza gelip Huber’i sormak istedim. Ancak benim iki katım olan korumalarınız, bu girişimimi kibarca (!) engelledi. Yaklaşabilseydim, ‘Birazdan imam soracak, şehitlerimize hakkınızı helal ettiğinizi söyleyeceksiniz. Onlarda ne hakkınız var? Asıl onların ve her Türk vatandaşının sizde hakkı var! Hesabını vermediğiniz Huber masraflarından dolayı alacaklıyız sizden’ diyecektim... Olmadı... Bir başka sefere!”
GÜNÜN İSYANI
İsyanım, daha düne kadar HDP ile birlikte sözde “barış” eylemleri düzenleyerek güvenlik güçlerinin PKK’ya yönelik operasyonlarını durdurmaya çalışan TMMOB, DİSK, KESK ve Türk Tabipleri Birliği yöneticilerine:
Kolladığınız katillerin bombalı saldırılarından sonra bırakın eylem yapmayı, kınama mesajı bile yayınlamıyorsunuz... Ne oldu; Türkçeyi mi unuttunuz?