Günaydın Türk-İş!

Özgür Türk işçi sendikacılığı yok edilme sürecini yaşarken ve AKP'nin özgür sendikaları yok ederek kendisine bağımlı yandaş sendikalar yaratma süreci sürerken, kendisi de yandaşlaşmış olan Türk-İş, nihayet AKP'nin işçi karşıtı politikaları için birkaç söz söyleme gereğini duydu. Türk-İş yönetim kurulunun topluca yaptığı basın toplantısında AKP hükümetini doğrudan hedef alan, yaşanan gerçekleri hükümetin yüzüne yiğitçe söylemekten uzak bir tutum sergilense bile Türk-İş Başkanı'nın "kavgaysa kavga" diyebilmesi Türk-İş için bir aşamadır. Bu toplantı bir uyanışın ilk habercisi olabilir mi? Bunca zamandır gerek işçiler ve üyesi sendikalar gerekse siyasiler tarafından horlanan Türk-İş yöneticileri iyice dibe battıklarını anlayıp hamamın namusunu kurtarmak için ayağa kalkmak zorunda mı kaldılar? Türk-İş yöneticileri yeniden saygın, sözü dinlenen, sendika özgürlüğünü önemseyen bir kimliğe kavuşabilir, en azından Seyfi Demirsoy-Halil Tunç günlerine geri dönebilir mi? Ben umutlu değilim ama dönmesi gerektiğine inanıyor ve böyle bir dönemi çok önemsiyorum.

Türk-İş küllerinden yeniden doğmalıdır

Ülkemizde özgür sendikacılığın yok oluşundan en başta Türk-İş sorumludur. Haklı olduğu konularda hiçbir zaman hükümetlerin önününde dik duramadı. Her zaman eyyamcı, gününü kurtarma çabasında bir sendikâl anlayış sergiledi. Hiçbir zaman işçilerin bir sınıfsal nitelik kazanmasını istemedi. Yaptığı eğitim çalışmaları hep göstermelik, dostlar alış-verişte görsün anlayışına dayalı idi. Oysa Samsun'daki eğitim merkezinden bölük bölük taş gibi ianaçlı, diri işçiler eğitilerek mezun edilebilirdi. O işçiler edindikleri sınıfsal bilinç ile Türk siyasetinin gidişini aydınlığa yönlendirebilirdi. Sürekli olarak işçilerin uyanışından korktular. Sürekli olarak genç işçilerin öne çıkışını engellediler. Onlara sendika özgürlüğünü, sendika içi demokrasiyi anlatmadılar. Sonunda edilgen bir işçi topluluğunun, biat eden sendikaların mantar gibi çoğalmasına neden oldular. Türk-İş bu durağan, bu haddinden fazla siyasal iktidarlara uyumlu, bu ürkek ve tilki gölgesine sinmiş tavrından vazgeçmedikce işçi hareketimiz batmaya, yok olmaya devam edecektir.

İşçi hareketi siyasallaşmalı ve bütünleşmelidir

Türk-İş Başkanı, "TBMM'de 15 kişimiz yok" diye yakınıyor. Elbette olmaz. Sen işçiyi yıllar yılı siyasetten uzak tutarsan, "partiler üstü politika" diye bir yutturmacayı yıllarca uygularsan, toplusözleşme masalarında hep sana verilenle yetinir, fazlasını asla düşünmezsen, 1969 seçimlerinde seçilmesini istemediğin milletvekilleri için "Türk-İş'in Kara Listesi" adı altında bir liste yayınlar ve istemediklerinin hepsi yeniden seçilirse, siyaseten rezil olursan hangi yüzle TBMM'de işçilerin temsilinin az olduğundan yakınabilirsin? Siyasete ne verdin ki, siyasi pastadan pay istiyorsun? Bu itirafında bir hayıflanma görür gibiyim. "Keşke siyasette etkili olabilsem, keşke siyasilere karşı elimi masaya vurabilsem" der gibisin gücünü boşa tüketmiş Türk-İş.

Umarım Türk-İş yöneticileri geçmiş yanlışlarını masaya yatırıp yeni bir Türk-İş yaratmanın yollarını ararlar. Şunu unutmamalıdırlar; siyaseten etkisiz bir işçi hareketi hep ezilmeye, hep dizlerinin üzerinde başkalarına yalvarmaya devam edecektir. En kısa zamanda bir yuvarlak masa toplantısı düzenleyip işçi sınıfının yoluna baş koymuş insanları bir araya getirip bir çıkış yolu aramayı düşünmek zorundadır Türk-İş yöneticileri.

Bunca zamandır itibarının yerlerde süründüğü yeter artık. Ayağa kalkmanın zamanıdır Türk-İş.

Etkin ve saygın sendikacılık için işçi hareketi bölünmüşlükten kurtulmalı tabanda ve tavanda mutlaka birleşmelidir. İşçi sınıfının onurunu ve geleceğinin güvencesini kucaklayacak yeni bir sendikâl harekete ülkenin şiddetle ihtiyacı vardır. Türk-İş acaba bu yeni sayfayı açabilecek mi? Bekleyeceğiz ve göreceğiz.