Günün görevi: Akla karayı seçmek

Türkiye, safların giderek belirginleştiği bir sürece girmiştir. Saflar, gerçeğin kendisinin keskinleştiği dönemlerde belirginleşir. Böyle durumlarda devrimle karşı devrim arasındaki “mücadele dışı sığınma alanı” giderek daralır. Keskin gerçek, kafalardaki tortuları temizleyerek kendini yalınlaştırır. Yanılsamalara hayat veren sisli bölgeler durulaşır. Milleti yanlış mevzilere çekmenin araçları etkisizleşir. Yanlış mevzilerde konuşlanmış olanların kendilerini kandırmaları zorlaşır. “Dünyanın akla karadan ibaret olmadığı, arada grinin değişik tonlarının bulunduğu” savı giderek daha az duyulmaya başlanır.

AKLA KARA ARASINDAKİ GRİ BÖLGE

Dünyanın akla karadan ibaret olmadığı, kuşkusuz doğru bir saptamadır. Ama gri bölgenin kapsam ve içeriğini belirleyen, akla karanın arasındaki mücadeledir. Bugün yanlış olan, saptamanın kendisi değil, karayı koruma dürtüsüyle gri bölgenin daralmasının önüne geçme çabasıdır. Günümüzün grisi, karayı korumaya çalışan bir örtüden ibarettir. 

Daha da önemlisi, bu süreç, öznel değil, nesnel bir durumun yansıması olarak ortaya çıkmıştır. Bugünün Kubilayı, 1930 yılının Kubilayıdır. Türkiye Gençlik Birliği ve devrimci güçler, geçmişte de her yılın bu döneminde Kubilay’la birlikte saf tutmuştur. Ama daha önceki yılların Kubilayının 1930’un Kubilayına bugünkü kadar yakın olmaması, ne TGB’nin ne de devrimcilerin öznel bir hatasından kaynaklanmaktadır. Bu, nesnel bir durumdur. Kubilay, bugün nesnel olarak devrim ile karşı devrim arasındaki iktidar mücadelesinin merkezinde yer almaktadır. TGB de, bu nesnel duruma koşut bir öznel adımla, Kubilay’ı İzmir’den Ankara’ya taşımıştır.

KUBİLAY VE PEKÜNLÜ

Bu yılın 27 Aralığında, Kubilay Ankara’dan dalga dalga yayılarak İzmir de dahil Türkiye’nin her tarafında varlığını dosta düşmana duyumsatacaktır. Foça Cezaevinde yatmakta olan Prof. Dr. Rennan Pekünlü, günümüzün önde gelen Kubilayları arasındadır. 27 Aralık, aynı zamanda Pekünlü Komitesi’nin kuruluşunu İzmir’den bütün Türkiye ve dünyaya ilan ettiği gün olacaktır. 

Bugün Kubilay’la onu katleden gericilik arasında sığınılacak bir gri alan kalmamıştır. Üniversitelerimizde Kubilay afişlerine saldıran PKK ve yönlendirdiği güçler, Kubilay’ı katleden gericilikle aynı saftadır. Rennan Hoca’ya tertip düzenleyenlerin, uygulayanların, uygulanmasına alet olanların ve bu uygulamaya sessiz kalanların aldıkları tutumu bulanıklaştıracak bir örtü de artık mevcut değildir.

SAFLARI BELİRGİNLEŞTİREN İKİ SÜREÇ

Safların belirginleşmesi, toplumsal güçlerin mevzilenmesiyle nesnel çıkarları arasında uyum sağlanması sürecidir. Yanlış mevzilenmenin ardında yatan yanılsamaların artık sürdürülemez hale gelmesidir. Bugün ülkemizde karşı devrimin sonunu yaklaştıran ve birbirini güçlendiren iki süreçle karşı karşıyayız. 

Bu süreçlerden biri, iktidarı elinde bulunduran karşı devrimin eğitimden günlük yaşama hayatın her alanında gerici bir dönüşümü gerçekleştirmek amacıyla yaptığı saldırıları yoğunlaştırmasıdır. Diğeri ise, karşı devrimin toplumsal dayanağını oluşturan emperyalist sistemin hızla zayıflamasıdır.

Emperyalist sistemin desteğinden yoksun Ortaçağ’a dayalı bir saldırının herhangi bir başarı şansı yoktur. Bu saldırı, daha geniş toplumsal kesimleri mücadelenin içine çekerek, karşı devrimin sonunu yaklaştımaktan başka bir sonuç vermeyecektir. Çünkü milletimiz, başta İşçi Partisi olmak üzere  ülkemizi yeniden Atatürk Devrimi yoluna sokarak bu nesnel durumu öznel bir başarıya dönüştürecek güce sahiptir.

Güç, görece bir kavramdır. Emperyalist sistemin zayıflaması, milleti güçlendirir. İkitidar içinde başta ABD olmak üzere emperyalist sistemin ülkemiz üstündeki denetiminin zayıflamasına yol açan şiddetli çatışmaların oluşması ve emperyalist sistemden merkezkaç kuvvetlerinin başgöstermesi, bu durumun bir sonucudur. Ancak ne bu çatışma da, ne de merkezkaç kuvvetlerinin güçlenmesi, karşı devrim iktidarını kurtarabilir. Devrimci bir siyasetin hayat içinde doğrulanması, tam tersine, o siyasetin gerçek sahiplerini güçlendirir.  Karşı devrimin ise sonunu yaklaştırır.

AKLA KARAYI SEÇMENİN YOLU

Bugün akla karayı seçmek kolaydır. Kubilay da, Rennan Pekünlü de, hayatın kendilerini karşı karşıya bıraktığı devrimci görevleri duraksamadan yerine getirmişlerdir. Bugün hepimize düşen görev, onları örnek almaktır.