Güzel Alissa ve Troyalı Ayneyas

On yıl süresince Yunanistan’dan gelen yağmacı ordulara geçit vermeyen Troya surları; içi casus dolu o hileli Tahta At’ın bir tanrı armağanı olduğu gerekçesiyle kente alınmasıyla düştü… İşte Troya yağmalanıp yakıldığı bu sıralarda Olimposlu tanrılar; babasını da yanına alıp İtalya’ya doğru yelken açması ve orada yakılıp yıkılan Troya’nın yerine yeni bir krallık kurmasını buyurdular Troyalı Ayneyas’a. Ayneyas, güzellik tanrıçası tanrıça Afrodit’in oğluydu.

ROMA İMPARATORLUĞU’NU KURMALIYDI AYNEYAS

Bu buyruk gereğince Ayneyas; daha yeni yeni ellenip ayaklanan oğlunun elinden tuttuğu ve babası kör ve sakat Anhises’i de sırtına aldığı gibi, eşiyle birlikte, doğruca Kazdağları’na sığındı. Tanrıça Atena’nın birzamanlar gökyüzünden Troya’ya düşen Palladyon adlı tahtadan heykelini de yanına almayı unutmamıştı! Gemisi Sicilya’ya yaklaştığında, babası sakat Anhises, yorgunluktan son soluğunu verdi... Ve tanrıça Kibele de, karısıyla çocuğunu gizlice kaçırdı!..

İşte bu arada kopan korkunç bir fırtına da, gemisiyle birlikte Ayneyas’ı Kartaca kıyılarına sürükleyip götürdü! Kartaca kraliçesi güzel Alissa; kumsalda baygın baygın yatarken gördüğü bu yabancıyı, büyük bir konukseverlikle konağına alıp götürdü... Yaralarını iyileştirdi.


Ayneyas; oğlu, eşi ve babasıyla Kazdağları’ndan ayrılırken

Kendisine Didon da denen güzeller güzeli bu prenses Alissa; Güney Akdeniz bölgesindeki Fenike kralının kızıydı... Kral ölünce sarayın etkin kişileri; Alissa’nın erkek kardeşi prens Pigmalyon’u, yaşının küçük olmasına karşın gene de kral olarak başa geçirdiler ve amcası Sicerbas’ı da kral yardımcısı olarak atadılar... Böylesi bir düzenlemeyle krallığın işleri epeyce bir zaman şöyle böyle, körtopal yürüdü. Ne var ki yaşı biraz büyüyünce kral Pigmalyon; biryerlerden amcası Siserbas’ın gizli hazineleri olduğunu öğrendi. Bu yüzden de bir tuzak kurdurup kral yardımcısı amcasını öldürttü!..

GÜZEL ALİSSA DA KARTACA’YA SIĞINMIŞTI

Ne var ki Pigmalyon tam hazinelere el koymak üzereyken Alissa da; kendisini seven etkin kişilerin yardımıyla, öldürülen Sicerbas’ın hazinelerine gizlice el koyup torbalara doldurdu. Ayrıca dıştan bakıldığında altın torbalarına benzeyen kum torbaları da hazırlatıp bir gemiye doldurdu... Kendisine yardımcı olanlarla birlikte denize açıldı. Birsüre sonra Alissa; kendisini izleyen kardeşi kral Pigmalyon’u yanıltmak için, altın torbalarına benzeyen kum torbalarını birer birer denize ataraktan yol almaya başladı. Böylece hazineleri denize attığı süsünü vererek kardeşinin kendisini izlemesine engel oldu!..

Güzel Alissa

Uzun bir deniz yolculuğundan sonra Alissa ve adamları, Kuzey Afrika kıyılarındaki bir limandan karaya çıktılar. Oranın yerli halkı; bir gemi dolusu bu göçmen sığınmacıları, Akdenizlilerin genlerine sinmiş bir konukseverlikle karşıladı. Ne var ki bir süre sonra bu yeni göçmenler, yerleşim için biraz toprak isteyince, gene Akdenizlilerin konuklarına “hayır” diyememe alışkanlığından kaynaklanan bir duyguyla ve haliyle şaka kabilinden, bir öküz derisi sundular göçmenlere... Sonra da bu derinin kaplayabileceği genişlikte, diledikleri yerden bir toprak parçası seçebileceklerini ve orayı sürekli oturum için kullanabileceklerini söylediler gülerekten!.. Ama kurnaz Alissa da, bu postu ince ince kıydırıp kıl kalınlığından kırk kat daha ince ipliklere dönüştürdü! Sonra da onları ucu ucuna ekledi ve oluşturduğu o uzun şeridin çevrelediği topraklarda, bir kent kurdurdu!..

Birara Alisa, yardımcılarıyla birlikte Kıbrıs’a gitti ve oradan ülkesindeki erkeklere eş olacak güzel kadınlarla döndü. Kısa bir zaman içinde Kartaca Krallığı adını alacak olan bu ülke, daha sonraları Roma İmparatorluğu’nun başdüşmanı kesilecekti!..

Tanrıça Afrodit ve oğlu Ayneyas, Kazdağları’nda

Troya’dan kaçan Ayneyas’ın seyir halindeki gemisini; azgın bir fırtına, işte bu yeni kurulan Kartaca’ya sürükleyip getirdi. Henüz kentleşme çalışmalarını sürdüren ülkenin kraliçesi Alissa da; deniz kazasına uğrayan Ayneyas’ı gerçekten de büyük bir konukeverlikle, günlerce ağırladı. Ama bu geçen günler içinde de yakışıklı Ayneyas’a yavaş yavaş gönlü kaymaya başladı... Ne var ki zaten kraliçe Alissa’nın güzelliğini ve bir ülke oluşturup yönetmedeki becerilerini kıskanan tanrıça Afrodit; onun yakışıklı ve güzel oğlu Ayneyas’a olan duygularını büyük bir fırsat olarak değerlendirdi...

TANRIÇA AFRODİT BU AŞKI KÖRÜKLEDİ

Tanrıça Afrodit; oğlu Ayneyas’a daha da delidivane vurulması için sürekli aşk kıvılcımları saldı güzel Alissa’nın yüreğine! Haliyle Alissa da, kraliçeliğini ve töreleri hiçe sayarak bu yabancı delikanlıya bütün benliğiyle, varıyla yoğuyla bağlandı. Artık iki âşık birlikte gezip tozmaya, gecelerini de birlikte geçirmeye; zaman zaman da ava çıkmaya başladılar... Bu av günlerinin birinde, gözlerden ırak bir mağarada seviştiler. Afrodit’in buyruğuyla dedikodu tanrıçası Fama; bir kraliçenin sıradan biriyle yaşadığı bu aşk öyküsünü; bütün dünya ülkelerinin krallarına, halklarına duyurdu. Tanrıça Afrodit’in amacı; Alissa’nın başarılarını, becerilerini böylesi dedikodularla gölgelemekti!..

Güzel Alissa odun yığını üstünde

Ne var ki kraliçenin bu dedikodulara hiç kulak astığı da yoktu; üstelik Ayneyas’a olan tutkusu gitgide daha da yalazlanıyordu. Hızını alamayan tanrıça Afrodit; bu kez Olimposlu tanrı ve tanrıçaları uyardı. Çünkü onlar Ayneyas’a, yıkılan ve yakılan Troya’nın yerine, İtalya’da yeni bir krallık kurmakla görevlendirmişlerdi... O yüzden tanrılar Ayneyas’a; amacının ve misyonunun Kartaca’da Alissa’yla aşk yaşamak değil, ama biran önce bu yabancı ülkeden ayrılıp İtalya’ya gitmek ve orada Roma krallığının çekirdeğini oluşturmak olduğunu sert bir dille anımsattılar. Ayneyas da haliyle tanrıların dayatmalarına boyun eğmek zorunda kaldı. O yüzden sevgilisi Alissa’dan ve ülkesi Kartaca’dan gizlice kaçmanın yollarını aramaya başladı. Zaten bir yandan da komşu ülkelerin kralları; bir yabancıya karşı duyduğu ve birlikte yaşadığı aşk yüzünden Alissa’yı acımasızca kınıyorlar ve onu bu aşktan caydırmak için çeşitli yöntemlerle sürekli sıkıştırıyorlardı...

Tanrıça Atena (Antalya Müzesi)

Bu arada Alissa da, sevgilisi Ayneyas’ın ülkesinden gizlice kaçma niyetinde olduğunu sezmekte fazla gecikmedi! Onunla uzun uzun bu konuyu konuştu. Bütün çabalarına karşın sevgilisi Ayneyas’ı ülkesinde tutamayacağını anladı. Ama onun ayrılığına da dayanamayacağını bütün benliğiyle duyumsadı...

BİR KILAVUZ FENERİ OLMAK İSTEDİ ALİSSA

İşte uykusuz kaldığı bir gecenin sabahında güzel Alissa, büyük bir odun yığını hazırlattı limanda. Sonra da sevgilisiyle paylaştığı ve bu sözde yasak aşkını anıştıran nesi var nesi yoksa; giysilerini takılarını, ortak yataklarını bu büyük odun yığınıyla harmanlattı. Ayneyas da bütün isteksizliğine karşın bir sonraki geceyarısı, yeni bir ülke kurmak üzere, İtalya’ya doğru yelkenlerini açtı.

Limanda sevgilisinin deniz ötelerine çekip gidişini, birsüre gözyaşlarıyla izledi Alissa.

Karanlık denizde yitirdiği sevgilisine belki de son kez bir kılavuz feneri olabilmek için, verdiği buyruk üzerine adamları; kraliçe güzel Alissa’nın aşkı ve anılarıyla harmanlanacak o büyük odun yığınını ateşe verdiler...

oOo

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımız için son çıkan kitabımız:

HOMEROS’UN İZİNDE – İLYADA ÖYKÜLERİ

(Boyalı Kuş Yayınları)