Ha yabancı hakem ha yabancı hâkim

Profesyonel futbol dünyamız bir anda yabancı VAR hakemleri ile tanıştı. Bazı kulüplerimizin yöneticileri bununla yetinmeyip orta hakemlerin de yabancı olması konusunda ısrarlılar. Türk hakemlerinin güvenilmez ya da beceriksiz olduğu yönündeki yoğun propagandanın etkisiyle kamuoyu bu yeni uygulamaya öyle bir hazırlandı ki eski-yeni Türk hakemleri bile ses çıkaramadı. Bu propagandanın kaynağına geleceğiz.

EGEMENLİK MESELESİ

Hakem kimdir?
Hakem, herhangi bir spor müsabakasının önceden belirlenmiş kurallar çerçevesinde âdil biçimde oynanmasını sağlayan görevlidir. Bu anlamda hakemliğin kamusal bir görev olduğu söylenebilir.
Hakem ve hâkim aslında aynı sözcüktür. Arapça kökenli bu sözcüklerimiz hüküm, yargı, karar veren anlamındadır. Her ikisi de yargıç kelimesiyle eş anlamlıdır.
Hâkimiyet dediğimiz egemenlik de aynı kökten gelmektedir. Çünkü yargı yetkisi bir egemenlik alametidir. Mahkemelerimiz bu yüzden Türk milleti adına karar verir. Türk sporunu Türk hakemlerin yönetmesi de bir egemenlik sorunudur.
Bütün spor müsabakalarında hakemler yargıda bulunmaktadır. Kural dışı hareketlere ceza uygulamaktadır. Yalnızca oyun alanı içinde değil, dışında da kuralların tam olarak uygulanması onların sorumluluğundadır. Yani hakem-hâkim benzerliği yalnızca dilbilimsel değildir.

NEDEN HAKEM VAR?

Milattan önceki tarihlere kadar uzanan futbolda, modern zamanlara kadar hakem yoktu. Hatta 19. Yüzyılın ilk yarısında dahi bugün bildiğimiz anlamda hakem yoktu. Takım kaptanları hakem işlevi görüyordu.
Ancak iki tarafı olan bir müsabakada tarafsız bir otoriteye olan ihtiyaç zamanla hissedildi. Ancak böyle bir otorite çıkacak anlaşmazlıkları çözüme bağlayabilirdi. Böylece futbol hakemliği ortaya çıktı. Hakemler ilk dönemde bugünkü gibi sahanın içinde değildi. Saha dışında masa başında maçları idare ediyorlardı.
Futbol kuralları yazılı hale geldikçe, hakemlerin konumu da belirginleşmeye başladı. 1880’den itibaren üç hakemli düzene geçildi. Sahanın her iki yarısında birer hakem ancak bir de hakemlerin anlaşmazlığa düştüğü durumlarda son karar mercii olan, ayrıca süreyi ve sonuçları kaydeden bir ana hakem vardı. Bir tür temyiz makamı gibi olan bu hakem yine sahanın dışında ve masa başındadır. Hakemler artık futbol müsabakalarında tek yetkilidir.
1905’ten itibaren hakemler bugünkü gibi saha içine girdiler. Hem ülkemizde hem de dünyada o dönemin hakemleri büyük oranda eski futbolculardan belirlenmiştir.
Ülkemizdeki ilk hakemler yabancıdır. Çünkü ülkemizde ilk kurulan futbol kulüpleri yabancılar tarafından kurulmuştur. Tanzimat rüzgârlarının estiği bu dönemde Türk, sporun da dışındadır. 20. Yüzyılın başında Türk futbol takımlarının ortaya çıkmasıyla Türk hakemliği de doğmuştur. Fuat Hüsnü Kayacan, Ali Sami Yen, Yusuf Ziya Öniş, Burhan Felek gibi Türk sporunun simge isimleri o dönemde hakemlik yapmıştır.

YABANCI HAKEMİN ÜÇ KAYNAĞI

Bir asrı aşkın zaman sonra neden yeniden yabancı hakeme ihtiyaç duyuldu? Hakikaten Türk hakemleri tarafsız değil mi? Ya da beceriksiz mi?
İkisi de doğru değil. Bugünkü yabancı hakem yaygarasının üç kaynağı var.
Birincisi, Batı güdümlü Türk siyasetinin etkisiyle milletimizin bir kısmının kafasının bulanmış olmasıdır. Tanzimatçı kafanın, ilerlemek için Batı’ya tabi olmak yönündeki çarpık bilincin, Batı karşısındaki aşağılık kompleksinin futbol dünyamıza yansımasıdır. Türk’ün hiçbir işi düzgün yapamayacağına dair zihnimize sokulan şeytanca fikrin vücut bulmasıdır.
İkincisi, büyük sermaye sahiplerinin elinde olan kulüp yönetimlerinin, kendi başarısızlıklarını örtmek için taraftarların bilincine müdahalesidir. Bugün Türkiye Süper Ligi’ndeki 20 takımın tamamı, hakemlerin kendilerini doğradığını, rakiplerini ise kayırdığını iddia etmektedir. Yöneticilerin bu tavrı, yukarıdan aşağıya sirayet etmektedir. Başarısızlık durumunda yöneticilerini takip eden teknik sorumlular, ardından oyuncular en son da taraftarlar faturayı hakemlere kesmektedir. Başarısızlığın kronik hâle gelmesi durumunda bu kez hakemlerin de arkasında olduğunu iddia ettikleri belirsiz karanlık odaklara dikkatler odaklanmaktadır.
Üçüncüsü, emperyalist-kapitalist sistemin bozduğu futbol iklimimizdir. Sporun insanı geliştiren, kişilere özgüven, toplumlara birliktelik katan yönü yerine; kârın, zararın, kara para aklamanın, kulüp kaynaklarını yemenin, siyasi nüfuz elde etmenin öne çıktığı bir dönemdeyiz. Bu futbol düzeninin sahipleri, âdil rekabet yerine kendilerinin kayrılmasını istemektedir. Onlar, kendi çıkarları için taraftarları holigan haline getirmekte, düşünen, eleştiren kişiler olmalarını değil, kendi bencil yönetimlerine körü körüne itaat etmelerini istemektedirler. Uluslararası alanda müsabaka yönettiklerinde alkış alan hakemlerimizin Türkiye’de düşman ilan edilmeleri işte bu gaddar sistemin sonucudur.

TÜRK SPOR İNSANLARIMIZ DİRENMELİ

Yabancı teknik sorumlu ya da yabancı oyuncu getirmekle yabancı hakem görevlendirmek bambaşka şeylerdir. Belki bazı okurlar abarttığımızı düşünebilir. Ancak yabancı hakem demek, Türk’ün yargı hakkının yani egemenliğinin elinden alınmasına benzer. Bunun bugün yeşil sahalarda çıkmış olması kimseyi rehavete düşürmesin. Bilincimize yerleştirdiğimiz bu “yabancı” fikirlerle yarın bu ülkeyi hiçbir alanda savunamayız.
Başta eskisiyle yenisiyle Türk futbol hakemlerimiz olmak üzere bütün spor insanlarımızı her türlü sermaye destekli kulüp baskılarını göze alarak yabancı hakem uygulamasına direnmeye çağırıyoruz.
Bu uygulama, bir kulüp başkanının bir hakemimize attığı yumruktan çok ama çok daha büyük bir darbedir.