Haberi ıskalamak

Gazetecilik mesleğinde dünün erdemleri günümüzde bir zaaf olarak tanımlanıp değerlendirilirken, eskinin kabul görmeyen bir dizi zaafları ise ne yazık ki bir erdem olarak öne çıkarılıp kabul görülür çizgisinde değerlendirilmektedir.

Gazetecilik alanındaki bu zaaflıkla erdemlilik çizgisinin tam orta yerinde ise; eski deyimle “haberi görmemek”, günümüzde ise haberi göz göre göre “hiç olmamış, hiç yaşanmamış gibi”  garip bir şekilde değerlendirerek “ISKALAMAK” gelmektedir.

Gazeteciliğin gazeteciler tarafından ve de birkaç kuşak gazeteci aileler tarafından yöneltildiği, yazı işleri müdürleri ile genel yayın yönetmenlerinin, patronlarla konuşmasını bilenlerden değil de, gazetecilik alanındaki yetenek ve başarılarıyla seçildiği dönemlerde bu alandaki en büyük rekabet; bugünkü gibi, tek tip, tek elden çıkma, benzer başlıklarla, aynı puntolarla sunulan haberlerden değil de, atlama olarak tanımlanan haberlerin peşindeki koşmaktan kaynaklanırdı. O dönemlerde bu tür “atlatma haberler” yalnızca haberi yansıtan yayın organında değil, sonrasında tüm yazılı basında yer alarak yaygınlaştırılıp büyütülür, her gazete kendi ideolojik yapısına/görüşüne/tarafına göre bu atlatma haberi “olumlu” ya da “olumsuz” olarak değerlendirerek sayfalarında yer vermekten kaçınmazdı.

Yazılı ve de görsel basın giderek gazeteciliğin temel ilkeleri olarak tanımlanacak her bir özelliğini yitiriyor. Özellikle görsel basında –yani ekranlarda-  tek elden çıkma aynı haberleri, dünyanın hiçbir ülkesindeki benzerine rastlanması mümkün olmayan bir şekilde, aynı sırayla ve de aynı anda izliyoruz. Böylece bu tür haberler, anlaşmalı bir şekilde ana akım ekranlarında aynı anda sunularak, sözüm ona birbirlerini atlatmamış oluyorlar.

Ancak, tek elden yapılmış, aynı haberlerin, birbirlerini “atlatmamak” için aynı zaman dilimi içinde ekranlara gelmesi her haber için geçerli olmuyor. Kimi haberler, özellikle de herkesin gözü önünde olup, birçok kişinin sözünü ettiği haberler, bırakın aynı anda ekranlara gelmesini bir yana, çoğu zaman ekranlara gelmeyip, yaşanmamış, sanki hiç olmamış gibi görülmeyip, es geçilerek, ıskalanıp gidiyor…

“Atlatılmış” haberle, “ıskalanmış” haber arasındaki farklılık da burada ortaya çıkıyor… İlki ne kadar gazetecilik açısından bir başarı olarak değerlendiriliyorsa, ikincisi de bir o kadar gazetecilik ilkeleri ve anlayışı açısından bir “zaaf” ya da “tarafgirlik” olarak tanımlanıyor.   Bir diğer deyişle, bir açıdan “atlatılmış” haberlerle, kamu oyunun bilgilendirilip aydınlatılması, “ıskalanmış” haberlerle ise; herkesin gözü önünde olup da bilinen bir olayın karartılıp okura ulaşması engellenmiş (gibisi) oluyor. 

“Atlatılmış” haberler gazeteciliğin var olduğu günlerden beri vardırlar… Bir gazetenin –ve de gazetecinin- başarısı ve saygınlığı da, atlatılmış, özgün haberlerin nicelik ve nitelikleriyle ölçülür. Günümüzdeki araştırmacı gazetecilerin yaptıkları da bu cinstendir. Haberleriyle öne çıkıp gündem yaratırlar, özellikle de siyasal iktidarlarla aralarına gazetecilik adına bir mesafe koyup toplumun bilgilendirilmesine katkıda bulunurlar…

“Atlatılmış” haberlerin tam zıttı olan “ıskalanmış” haberler ise neredeyse günümüzün yazılı ve de görsel basınının birçoğunun kullanışlı bir aparatı haline geldi. Kimi yazılı ve görsel basın her bir olay ve olguyu kendisinin durduğu yerden/saftan/taraftan görüp değerlendirmeyi tercih ediyor. Bu da çok doğaldır. Ancak bir haberi görmemezlikten gelip ıskalamakla, değerlendirmek de farklı tavırlardır. Gazetecilik; yaşanmış, herkesin ilgisini çeken bir haberi, temel ilkeleri doğrultusunda, önce tarafsız ve yorumsuz olarak görmek sonra da onu, aynı sütunlarda kendi dünya görüşüne/ilkelerine ve de duruşuna göre “olumlu” ya da “olumsuz olarak” değerlendirmesi gerekir. Çünkü gazeteciliğin haberi yansıtması gibi onu kendi görüşleri doğrultusunda dilediği şekilde yorumlayıp değerlendirmesi de çok doğaldır. Ancak haberi görmemek, yaşanmamış sayıp onu ıskalamak, yalnızca üç maymuna değil, aynı zamanda devekuşuna da atıfta bulunmaktır.

Yaşanılanlar üzerine söyleyecek sözleri olmayanlar haberlerden korkup, onları ıskalayıp yaşanmamış, hiç olmamış gibi davranırlar. Gazetecilik; haberleri “ıskalamak”, dahası hiç görmemek değil, aksine görüp kendi dünya görüşlerine ve de gazetecilik ilkelerine göre  “olumlu” ya da “olumsuz” yorum yaparak düşüncelerini özgürce ortaya koyup kamuoyuyla paylaşma, paylaşabilme becerisidir.