Hâcce milletvekillerinin hal ve gidişi

Sayılarını saymadım: Birkaç AKP kadın milletvekili hacca gitmiş ve hâcce olmuş. Kendi iradeleriyle mi gittiler, yoksa AKP tarafından siyasal bir manevranın parçası olarak mı gönderildiler; bilemem. AKP'den de milletvekillerinde de siyasal manevra babında her şey beklenebilir.

Kadın milletvekillerinin özel hayatları, erkeklerinki gibi bizi ilgilendirmez. Evlenir, boşanır, çocuk yapar, çocuklarını evlendirir. İsterlerse, umreye, hacca, Wimbledon Tenis Turnuvası'na, Venedik Film Festivali'ne giderler. Paşa gönülleri bilir.

Bu yazıyı yazmamın nedeni, hâcce oldukları için kendilerini kutlamak değil. Tam tersine sorgulamak. Onlarla birlikte, Türkiye'nin anayasasını, yasalarını, TBMM İç Tüzüğü'nü, TBMM geleneklerini, sorgulamak.

İlkin hâcce milletvekillerini dinleyelim:

Nurcan Dalbudak

Denizli milletvekili. 1979 Afyon doğumlu. Pamukkale Üniversitesi Tekstil Bölümü mezunu. Tekstil teknisyeni. Kadın Gelişim ve Kültür Derneği Başkanlığı yapmış. Evli ve iki çocuk anası.

Nurcan Dalbudak'la ilgili, 30.10.2013 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanan haber şöyle:

"AK Parti Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak, hac farizasını yerine getirdiği kutsal topraklardaki manevi atmosferden etkilenerek başörtüsü taktığını, toplumda olgunlaşan ortam nedeniyle de bunu devam ettirme kararı aldığını söyledi. Dalbudak, yaptığı açıklamada, hacda geçen süre içinde çok özel manevi yoğunluk yaşadığını, kişinin 'nasıl bir yaşam sürdürdüğüne, hayatında ne gibi hatalar olduğuna, neleri düzeltmesi gerektiğine' dair çeşitli musahebeler yaptığını anlattı. Maneviyatı çok bol olan kutsal topraklardan değişik duygularla dönüldüğüne işaret eden Dalbudak, inancı gereği bundan sonra başını örtmeye karar verdiğini ve kararlarına saygı duyulması gerektiğini ifade ederek şöyle devam etti: 'Artık toplumda böyle bir sıkıntı kalmadı. Eğer toplumu temsil ediyorsanız, bu toplumun değerlerine saygı duymak durumundasınız. TBMM çatısı altında toplumu temsil eden bireyler buna saygı duymalı."

Sevde Bayazıt Kaçar

Kahramanmaraş milletvekili. 1974 Kahramanmaraş doğumlu. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü mezunu. Yapımcı. Evli ve iki çocuk anası.

Milletvekili hâcce Sevde Bayazıt Kaçar da aynı tarihli Milliyet gazetesine konuşmuş. Galiba AA'ya konuşmuş. Milliyet, AA'dan alarak yayımlamış:

"Hac'da başörtüsüne girdiniz. Bundan sonra Meclis çalışmalarına başörtüsü ile mi katılacaksınız?

-Kesinlikle böyle devam edeceğim. Hacca gidip oradaki atmosferi soluyup da tekrar gelip açmak zor... Allah'ın huzuruna çıkıyorsun ve orada da diyorsun; 'Sen teksin, büyüksün, senin huzuruna geldim, affeyle, bundan sonra senin emirlerine uyacağım' diye söz veriyorsun. Bunun aksi yönde devam etmek çok zor, olmaz. Orada söz verdik, tövbe ettik, buraya geldik, sözümüzü yerine getiriyoruz. Daha önceki halimi hatırlamıyorum bile. Orada bizi tekrar formatlıyorlar, resetlendik geldik. Şu anda bile bazen, 'ay saçım mı gözüküyor' diye elim kafama gidiyor, ama düşününce önceden hepsi açıktı."

Bu kadar zırva yeter

Şimdi gazetelerde bir yığın ipe sapa gelmez yazılar yayımlanacak. Televizyon şaklabanları birbirine girecek. Yok bireyin din ve inanç özgürlüğüne dokunulmazmış; artık tek parti dönemi değilmiş; 28 Şubat hiç değilmiş; artık demokrasi varmış, herkes dinsel inancını özgürce yaşayacakmış. Tamam yaşayın bakalım!

Karşı çıkanlar laiklikten, Cumhuriyet Devrimlerinden, kadın haklarından falan söz edecekler. Bunun üzerine karşı taraf, militan laikliğin, laikçiliğin, laik dinin zorbalıklarının sona erdiğinden, halkın inançlarından söz edecek.

Size bir şey söyleyeyim mi? Dünya ve insanlar başkalarının inanç, düşünce ve duygularına kendiliklerinden saygı duyacak kadar uygarlaşmadı, ayrıca saygı duymak zorunda da değil. Ne olacak şimdi, herkes birbirine mi girecek? Hayır, toplumlarda, bireyler arasındaki eşitlik ilişkisini düzenleyen anayasalar, yasalar, yönetmelikler ve tüzükler var. Uygar toplumlarda uygar insanlar arasındaki uygar ilişkileri bunlar düzenler.

Adı geçen bayanların ve öteki hâcce milletvekillerinin duygu ve düşünceleri aklı başında tarafsız insanların umurunda bile değildir.

Ancak!

TBMM ne dingonun ahırı ne de yol geçen hanıdır. Camiye nasıl ayakkabı ile, bikini mayoyla, mini etekle, başörtüsüz giremezseniz, TBMM'ye de türbanla ya da herhangi bir simge ile giremezsiniz. AKP, MHP, DTP girilebileceğini düşünüyor. CHP iç tüzüğe göre girilemeyeceğini söylüyor.

Hanımlar, beyler, efendiler, hanımefendiler, hâcceler ve hâcce olmayanlar! Dinsel simge ile TBMM'ye girilemez. Türbanın dinsel simge olduğunu hâccelerin kendisi söylüyorlar. Eski insan olmadıklarını ileri sürüyorlar.

Şimdi herkes beni iyi dinlesin!

Laik cumhuriyetlerin laik toplumlarında iki alan (sfer) vardır. Birinci alan özel alandır. Dışına çıkmadıkça, bu alanda insanlar, özgürdürler. İsterlerse kendilerini kırbaçlattırabilirler.

Kamusal alan (herkesin alanı, kimsenin olmayan alan, tarafsız alan, steril alan, nötr alan) nedir? Ne anlama geldiğini parantez içinden öğrenebilirsiniz. Biz burada herkese açık olan yerlerden söz etmiyoruz. Hâcce milletvekilleri türban ile herhangi bir lokantaya girebilirler ama resmi kamusal alan olan TBMM lokantasına giremezler, toplantı salonlarına zaten giremezler. Devlet memurları, üniversite öğretim elemanları ve öğrencileri, okullar ve öğrenciler, resmi kamusal alan olan işyerlerinde ve sınıflarda türban ve benzeri simgeleri taşıyamazlar. Laikliğin buyruğu budur!

Hâcce milletvekilleri Allah'ın emri gereğince, cumhuriyetin laiklik ilkesini yok sayarak en yüce kamusal alana giremezler. Çünkü, TBMM'de, resmi kamusal alanlarda sadece Laik Cumhuriyet'in anayasa, yasa, ilke ve kuralları geçerlidir. Bu durumda hâcce milletvekilleri görevlerinden istifa etmek zorundadır.