Haceli’ye Altıncı Mektup
Vakit erişti Haceli, kararını ver, tarafını seç,
Kaçacağın, sığınacağın bir akıl, bir gönül kalmadı.
Karlar eridi, dağlar ışıdı, kalktı kalın sis perdesi,
İhanetin düğümü çözüldü, aba düştü arma göründü.
Tam kırk yıl oldu, eti kemiğinden ayırıp gittin,
Dikildin karşısına Türkiye kurtuluşunun, helal olsun!
Yoksul köylü çocuklarını hendeğe sürdün.
Gerilla oldum, diyorsun, Doları dürümle yiyorsun.
Che Guevara aynasında yüzüne bir bak hele,
Orada devrim savaşçısı görebiliyor musun?
İstersen, bilge Kastro’dan bir tavsiye mektubu al,
Bakalım ne diyecek devrimin vicdanı senin yolun için?
Delta Force’un emrinde “kara kuvveti” neyin nesi?
Kürdün ahiyle Sam Amca’nın purosunu yakıyorsun.
Tilkiyi yardıma çağıran tavuk gibisin, kızma,
Hani öyle zavallısın ki, şikayet ederken beni düşmana.
Diyarbakır’da lağıma sokan NATO değil miydi?
Şimdi has adamı oldun celladın, mübarek olsun,
Amerikan komutan John Chain’a tekmil veriyorsun.
Zamanı geldi Haceli, gideceğin iki yol var önünde,
Ya iyi yürekli bir kardeş olarak Türkiye safına katılırsın,
(Bak kardeş diyorum hâlâ, gün batmadı içimde.)
Ya da düşmanımın uşağı olarak karşıma dikilirsin:
Onuruyla, emperyalizme kükreyen bir aslan gibi değil,
Kuyruğu USA etiketli Miki Maus gibi ezilirsin.