Haçlı seferleri Tarihinin Anlattıkları-4: Haçlı vahşeti ve yalanları

Günümüzde çok büyük bir suç sayılan eylemler Orta Çağ savaş hukukuna göre normaldi. Savaşılarak ele geçirilen bölgedeki insana dair her türlü tasarruf galiplerin iki dudağının arasındaydı. Tecavüz, katliam ve yağma Savaş Hukukuna aykırı değil aksine o hukukun gereğiydi. Bu yüzden haçlıların o dönem yaptığı seferlerde bu türden eylemlere sıklıkla rastlıyoruz, ele geçirilen şehirlerdeki katliamların boyutu tüyler ürperticidir. Haçlılar Batı Asya’da işlediği katliamlar bizzat kendi kronikçileri tarafından çok çarpıcı şekilde anlatılmaktadır.

EKONOMİK ÇIKARLARIN KILIFLARI

Müslümanların aslında Putperest kafirler oldukları, din kardeşlerine olmadık zulümler yaptıkları yönündeki yalanlar ekonomik çıkarların kılıfı niteliğindeydi. İlk yazımızda belirttiğimiz gibi Doğu Uygarlığı hem ekonomik alanda hem de bilim, sanat, kültür ve felsefe alanlarında büyük bir atılım döneminin içindeydi. Ekonomik şartların çok kötü durumda olduğu Avrupa açlık, yoksulluk, salgın hastalık, mezhep savaşları, siyasi parçalanmışlık gibi birçok belayı içeren karanlık bir dönemdeydi. Bu koşullarda Papalık Anadolu, Suriye ve Filistin coğrafyasını Türklerden temizlemek, farklı mezheplerden Hristiyanları kendi hakimiyeti altında toplamak istiyordu. Aristokrat sınıf, Batı Asya’da yeni topraklar ele geçirerek devlet kurma hayali içindeydi. Açlığın pençesinde kıvranan toplumsal tabakalaşmanın alt kesimindeki insanlar ise ganimet ve uhrevi mükafat peşinde kaderini beklemek yerine sonu belirsiz bir maceraya atılıyordu.

Fulcherius Carnotensis kroniğinde Kudüs’ün ele geçirilmesinden sonra yaşananları anlatırken “Şövalye ve askerlerimiz, öldürdükleri insanların midelerini deşip, bağırsaklarının içlerini boşalttılar ve sağken yuttukları altınları aldılar. Bütün evlere giren askerlerimiz, bir kişinin bile sağ kalmasına izin vermediler. Hatta bebeklerin ve yalvaran kadınların bile!..” ifadelerini kullanmaktadır.

İNSAN ETİ YİYEN HAÇLILAR

Bu katliamlar sadece Türk ve Müslüman olanlara karşı değil aynı zamanda bölgede Türklerin elinden kurtarmaya geldiklerini iddia ettikleri Hristiyanlara karşı da oldukça acımasızdır. Özellikle disiplini kaybeden kalabalıklar başta Bizans toprakları olmak üzere birçok Hristiyan köyünü yağmalayarak yakmıştır. Alexiad adlı eserleri ile o döneme ışık tutan ve Bizans İmparatoru Aleksios’un kızı olan Anna Komnena onların bebekleri mızraklara geçirip ateşte kızarttıklarını ve büyüklere de türlü işkence yaptıklarını oldukça çarpıcı bir dille anlatmaktadır. Bunun ötesinde haçlılar o derece insanlıktan çıktılar ki yağma ve katliamlarla yetinmeyip insan eti bile yediler. Fulcherius Carnotensis kroniğinde haçlıların açlıktan dolayı bazı ölmüş Müslümanların kalçalarını kesip yediklerini anlatır. Ancak bu yamyamlığın yalnızca açlık zorunluluğundan ileri gelmediği, haçlıların korku salmak için bu yönteme başvurdukları da şehirlerde ve kırsal bölgelerde insan avına çıkan haçlıların Müslüman eti yemek istediklerini bağırarak söylemelerinden anlaşılıyor.[1]

EMPERYALİZM ÇAĞINDA HAÇLI VAHŞETİ

Emperyalizm çağında haçlı gericiliği sürdüren ABD ve Avrupa dünyanın damını deliyor. Hiroşima’ya atom bombası atıyor. Vietnam’ı mahvediyor. Irak’ta milyonlarca insanı katlediyor, tecavüz ediyor, esir ediyor. Suriye’de teröristler eliyle cinayetler işliyor, Libya’yı bölmeye kalkışıyor, Mısır’da darbe yapıyor, Latin Amerika’da kanlı boğazlaşmalar ve iç savaşlar tertip ediyor, Yugoslavya’yı bölüyor, dünyanın her yerinde teröristleri besliyor, uyuşturucu trafiğini yönetiyor…  1000 yıl önce insan eti yiyen Haçlılardan 1000 yıl sonra oluk oluk insan kanı içen emperyalistlere Batı’nın tarihinde vahşet var. İnsanlık bu vahşete daha fazla seyirci kalamayacağı için Asya’da yeni bir uygarlık yükseliyor.

CİNAYET YALNIZCA SİLAHLA İŞLENMİYOR

Yalnızca savaş yoluyla değil, insani değerlere yapılan hücumlarda da Batı’nın marifetleri yüksek. Bencillik, sorumsuzluk, yalnızlık Dünya’nın batısında en yüce değerler. Gözü dönmüş çıkarcılık, Batı’nın değerlerine ihanet etmesine yol açtı. Fransız Devrimi’nin, insanlar hür doğar, hür yaşar düşüncesi bugün oralarda “sürü bağışıklığına” dönüştü. İnsan hayatını tehdit eden batının sosyal, ekonomik, ahlaki bütün değerleri ayaklar altına alan sistemi bu yüzden çöküyor.

HAÇLI ENTERNASYONALİ

Haçlı emperyalizmi, insanlığı renklere, dinlere, mezheplere, cemaatlere, etnik gruplara bölmeye çalıştı. Hem de sınırlar ortadan kalktı, küreselleşme çağında birleşiyoruz diyerek bölmeye çalıştı. Bütün etnik kavimlere devlet dağıtarak, ulusları devletsizleştirmek için uğraştı. Bütün cemaatlere ve kimliklere özgürlük vaat ederek dünyadan hürriyeti kaldırma gayreti ise olağanüstüydü.  Hatta bu noktada enternasyonal bir dayanışma bile yarattılar. Bir dönem dünyanın yedi ikliminde turuncu haçlı bayrakları yükseldi. Bir tür medeniyetler buluşması olarak haçlı enternasyonalizmi gündemdeydi. Tıpkı Haçlı seferleri gibi o da medeniyetleri buluşturacaktı. O enternasyonalizmin insanlığı parça pinçik edeceği çok geçmeden anlaşıldı.

BİRLEŞEN İNSANLIK

Bu vahşet yalnızca İslam dünyasını ve ezilen ulusları değil aynı zamanda Batı dünyasını da hedef almaktadır. Batının değerlerine ihaneti oralarda insanlığı öldürmüştür. 4. Haçlı Seferinde haçlıların Müslüman dünyasına değil Bizans’a ve İstanbul’a saldırması unutulmamalıdır. Bugün insanlık bütün kara parçalarında bu vahşete ve yalanlara karşı birleşiyor. İnsanlığın Haçlı Seferleriyle değil, ona karşı çıkarak yaşayacağı ispatlandı. Asya ülkelerinin önderlik ettiği ezilen ve gelişen dünyada emperyalizme karşı birlikte mücadele etme geleneği, virüs salgınına karşı da yardımlaşmanın tarihsel zeminini oluşturdu. Bu noktada Türkiye, Rusya, Çin gibi ülkeler insanlığa sağlık, yardım, dayanışma ve paylaşmayı taşıyor. Emperyalizmin terör ihraç ettiği dünya yerini, bütün ulusların paylaşarak gelişeceği bir uyum dünyasına bırakıyor. Elbette kendi kendine değil emperyalizme karşı direnen ulusların dünya çapındaki birliği, dayanışması ve kuvvetiyle.


[1]  Devrim Burçak, Cüneyt Kanat Sorularla Haçlı Seferleri, s. 251