Haçlı’ya topuk selamı!

Sisi ile dengesini kaybeden Mısır bile aklıselim ile hareket etti. Son dönemlerde Suudi Arabistan (SA) ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile birlikte ABD ve İsrail’in yörüngesine giren Mısır, Suriye’ye yapılan son saldırıyı kınadı! Çünkü Müslüman mahallesinde salyangoz satamazdı. Ülkesindeki milyonlarca Müslüman’ın duygularını yok sayamazdı. Sisi, Haçlı’yı alkışlamanın siyasi bir bedeli olacağını biliyordu.

HİZMET ELEMANI

SA Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ise, ABD ve İsrail’in sözleşmeli hizmet elemanıydı. Raydan çıkan bu Zat-ı Muhterem’in hiçbir şansı yoktu. İradesi elinden alınmıştı. Bu ülkede kamuoyu düşüncesinin zerre kadar önemi yoktu. Zalim rejimin emperyalizme kul köle olma dışında başka bir amacının olduğu da söylenemezdi. Karşılığında, iktidarda olanların saltanatı devam edecekti. Eğer gerçekten ortada bir dava olsaydı, milyarlarca doların el değiştirdiği şiddetli saltanat kavgaları yaşanır mıydı?

Yeşil dolara tapan siyasi İslamcılara soruyorum: “Sana neyi infak edeceklerini (dağıtacaklarını) sorarlar; de ki: Kazandıklarınızın ihtiyaçtan artan tamamını...” Acaba kutsal kitabımız Kuran’da böyle bir şey yazıyor mu? Rica etsem, inceleyebilir misiniz? Eğer varsa, ihtiyaçlarınızdan arta kalanı fakir fukaraya dağıtıyor musunuz? Prens, emperyalist çetenin Suriye’deki Müslüman kıyımını çılgınca alkışladı. Kendinden geçerek, Amerikan-İngiliz-Fransız ortak Haçlı ordusunu daha çok Müslüman kanı dökmeye davet etti. Haçlı’ya gösterişli bir topuk selamı çaktı, yeni emirleri aldı ve koşar adımlarla uzaklaştı.

BU ÜÇLÜ DÜN DE BUGÜN DE GÜNAHKÂRDI!

Bugün İslam dünyasında yaşanan her kötülüğün baş sorumluları ABD, İngiltere ve Fransa’dır. Bu dün böyleydi, bugün de böyledir! Bu üç günahkâr ülke İslam dünyasına öylesine acımasızca darbeler indirmiştir ki kendi kirli hedefleri için Müslüman ordular bile kurmuştur. Müslümanı Müslümanın üzerine sürmüştür. Maalesef Çanakkale’de bile karşımızda Müslüman askerler vardı. İslam ülkelerinin bütün doğal kaynaklarına el koymuş, direnen ülkelerin üzerine ordular göndermiştir. İslam dünyasının birleşerek güçlenmesini engellemek için yapay sınırlar çizmek de bunların marifetidir. “Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir!” diyenler bunların kutsal addettiği, yere göğe sığdıramadığı insanlık müsveddeleridir. İşte o bir damla petrol için koskoca İslam dünyasını cehenneme çeviren onlardır.

İslami olarak nitelendirdikleri, El Kaide, IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin tamamı ABD ve kuyrukları tarafından kurulmuştur. Bunun amacı ise İslam’ı terörle ilişkilendirmek ve böylece Müslüman ülkelere müdahale için gerekçe yaratmaktır. SSCB’nin dağılmasından sonra NATO’nun yeni stratejik konseptinde İslami aşırılığın temel tehdit alanları arasında sayılmasının nedeni de budur. Bu konu dün olduğu gibi bugün de Batı tarafından istismar edilmektedir. Dün El Kaide bahanesiyle Afganistan’a saldıranlar, bugün IŞİD tezgâhı ile Suriye’ye müdahale etmektedir. Peki, “PKK’nın hamisi kimdir?” diye sorsam, Haçlı’ya alkış tutanlar nasıl bir cevap verecektir?

TUTARLI OLMAK!

Haçlı’ya topuk selamı çakanların Müslümanlık konusunda ahkâm kesmesi bazı tereddütleri beraberinde getirir. Ayrıca bu kişilerin emperyalist ülkelere karşı hiçbir söylemi inandırıcı olmaz! Eğer estirilen rüzgârların sürekli olacağı düşünülüyorsa, burada bir hesap hatası yapıldığını söyleyebilirim. Güneş balçıkla sıvanmaz. Kitleler de büyük değişim ve dönüşümleri dikkatle takip eder. Gerekçe ne olursa olsun, Müslüman kitleler ABD, İngiltere ve Fransa’nın yanında değil, Suriye’nin yanında durur. Türkiye veya herhangi bir Müslüman ülkede bu konuda kamuoyu araştırması yapıldığı takdirde herkes bu gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Çok yönlü politika izlemek başka şey, Müslümanlara yönelik hukuk dışı saldırıyı alkışlamak bambaşka bir şeydir. Kendi kişisel kaygıları, endişeleri ve hesap hataları nedeniyle bu iki kavramı birbirine karıştıranlar, önünde sonunda hüsrana uğrar. Yakınlarına bıraktıkları miras ise Haçlı şakşakçılığı olur.