Halep’in kuşatılması-(TAMAMI)

Suriye’de Şam’la Halep arasında uzanan yol tankların palet sesleriyle ve Halep’i kuşatan yabancı destekli rejim düşmanlarının çatışmaları ile dikkati çekiyor. Suriye, Türkiye ile Lozan’dan bu yana dostluk münasebetleri içerisinde yaşayan iki ülkeydi. Ne oldu da iki kardeş ülke, iki Müslüman ülke birbirlerine düşman kesildi? Buna bir bakalım.

Suriye’de neler oluyor?

Barzani, Suriye’deki farklı Kürt gruplarını Kuzey Irak’ta toplayarak onların “Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin” (SKUK) çatısı altında Esad’la mücadele konusunda ikna ederek işe başladı. Barzani’nin baskısıyla bu gruba katılanlardan biri de PKK çizgisindeki silahlı PYD terör örgütü oldu.

SKUK üyesi Kava Aziz: “Suriyeli Kürtler bağımsızlık ve özgürlük için mücadele ediyor” diyordu.

ABD Dışişleri Bakanı Bayan Clinton muhaliflerin kurtarılmış bölgelerini genişletmelerinin sadece bir zaman meselesi olduğunu söyledi. Yani Amerika’nın bu gelişmeyi memnunlukla karşıladığı belliydi. Amerikalı 60 eski bürokrat ve dış politika uzmanı Başkan Obama’ya bir mektup göndererek isyancıların kontrol ettikleri bölgelerin üzerinde direnişçilere hava koruması sağlanmasını önerdiler. Bizim için kaygı verici bu gelişmeleri Amerika sevinçle karşılarken Türkiye Suriye konusunda Amerika’nın çizgisinde olduğunu söyleyebilir mi? Ama söylüyor, Esad’a Esed diyerek onu küçümsüyordu. Oysa satrançta dünya dengelerini gözeterek taşları süren Esad’tı. Kuzey Irak’ta Türkiye’nin PKK’yı tasfiye etmesine karşı çıkan Amerika, Suriye’de farklı bir politika izler mi? Özellikle Kürtler Amerika’nın baş düşman saydığı Esad’a karşı mücadele edip kendi özerk bölgelerini oluştururken...

Barzani’den medet ummak

AKP Hükümeti Kuzey Suriye’deki terör yanlılarının etkisinde bulunan “kurtarılmış bölgelere” gerekirse askeri müdahalede bulunabileceğinin işaretlerini vermeye de devam ediyordu. Ancak, siyasi olarak bulduğu ilk çözüm Dışişleri Bakanı’nı Kuzey Irak’a gönderip Barzani’nin desteğini istemek. Oysa bu kaygı verici oluşumun arkasında Barzani’nin olduğu açıkça ortada değil miydi? Kaldı ki, Türkiye’nin Irak’taki siyasi muhatabı Barzani olabilir mi? Ya merkezi otorite Talabani neydi? ABD’nin gözden çıkardığı Kukla mı?

Irak’ın dış politikasından sorumlu olan Bağdat Hükümeti değil miydi? Barzani’yi fiilen bir devlet başkanı konumuna yükseltip meşrulaştırmış olmuyor muyduk?

Üstelik öteden beri Türkiye’ye karşı teröristlerin saldırı üssü haline gelen Kuzey Irak’ta, Meclis’in verdiği yetkiye rağmen PKK’yı tasfiye için kapsamlı bir hareket yapamayan Hükümet Suriye’deki benzeri terör oluşumunu bertaraf edilmesi için askeri güç kullanmayı halka nasıl izah edebilecek, Muhalefet buna ne der? Hiç ama hiç aklına getirmedi mi?

Kuzey Irak’taki terör tasfiye edilmeden Suriye’deki tehlikeli gelişmeleri önlemek çok zor olmayacak mı? İktidar, Esad’ın devrilip yerine kendisinin de destekleyeceği bir Müslüman Kardeşler iktidarının işbaşına geleceği umuduyla çıktığı yolda şimdi beklemediği tehlikelerle karşı karşıya kaldı. Dimyata pirince gitmenin zamanı değildi.

İşte Halep kuşatmasının Esad’ın taşlarını sürmesiyle sorun artık süper devletler arası bir sorundur. Kartlar Rusya ve Çin’in elindeyse Türkiye ne durumda kaldı?

Bütün dostlarıyla düşman haline getirilmiş bir iktidar ve onun hayalperest Dışişleri Bakanı’nın ortaya çıkardığı bu kötü kokular gelen ve BOP eş başkanlığıyla ilintili yalnızlık politikası ve savaş tamtamları bakalım 88 yıllık cumhuriyete ve onun şanlıyken “zanlı” haline getirilen morali düşük ordumuza ne çileler çektirecek?