Halka ulaşmanın yolu-(TAMAMI)

Yeni CHP’nin genel başkanı Kılıçdaroğlu’na Adana’da sordular: “-Atatürk’e saldıranlara parlamentoda neden haddini bildirmiyorsunuz?”

Güzel soru!

Sanırım soruyu soranlar, Ecevit’in Meclis’e türbanla giren milletvekiline, “Burası Atatürk’ün ve onun ilkelerinin korunduğu bir meclistir. Bu kadına haddini bildirecek biri yok mu?” deyişini anımsamışlar.

Kılıçdaroğlu bu yerinde soruya her zamanki gibi kaçamak bir yanıt vererek topu yine taca attı:

“- Parlamentoda kimseye haddini bildirmek gibi bir tavrımız yok. Onlara haddini halk sandıkta bildirir.”

Doğrusunu isterseniz Kılıçdaroğlu’nun Atatürk sevgisi ve saygısıyla, onun ilkeleriyle örtüştürmek ve CHP’nin geleneksel yapısına sahip olmak gibi bir sorunu yok.

CHP’den kimler geldi kimler geçti, Atatürk ilkelerine karşı gelenlerin tümüne ya Ecevit gibi ona inanmış liderler haddini bildirmişlerdir, Kavakçı’ya da Meclis’e türbanlı girmesinin yanıtını millet değil, halk değil, sandık değil bu parlamento vermiştir.

Kolaycılık ve yalan, dolanla halkı kandırmak, Atatürk’ün partisine asla yakışmıyor.

Söyler misiniz bu kaçak güreşin nedeni, sözde Atatürkçü görünen ve onun sayesinde adam olmuş, ama bu nimetin karşılığını vermekten çekinen, sokaktan gelerek CHP’de söz sahibi olanlar mıdır? Yoksa mezhep kışkırtıcılığı yapmak üzere partiye alınan talihsizler mi?

İsmet Paşa’dan örnekler:

Türkiye 1965 seçimlerine gidiyordu. İsmet İnönü “haysiyetli“ Kıbrıs politikasını savunuyordu ve şöyle diyordu;

“ -Hükümet Kıbrıs politikasının bizim devrettiğimiz istikamette devam ettirileceğini ilan etmişti. Bu politikanın bugün hangi noktada olduğunu bilmiyoruz.” Kendisine, “CHP’nin Atatürkçü parti hüviyetinden uzaklaştığı ithamlarına ne dersiniz?” dediklerinde ise şu yanıtı verdi:

“-Söyleyenlerin kuruntusudur derim. Atatürk’ün eserlerinden, fikirlerinden, politikasından her marifeti yapanlar en ileri Atatürkçü olarak çalım yapmak yolunu tutmaktadırlar. Bunlardan her hafta bir yenisinin çıkmasını garipsemeyiniz.”

Aynı sıralarda İsmet Paşa’ya CHP için en büyük hatayı yaptıran ve Köy Enstitülerinin kapatılmasına yol açan iki kişiden biri Tahsin Banguoğlu’nun bir mektubundan söz ettiler ve ne düşündüğünü sordular. Banguoğlu CHP de ismet Paşa’nın “Ortanın Solu Politikasına” karşı vaziyet alan bir mektup yazmıştı.

İsmet Paşa nezaket içerisinde şu cevabı verdi:

“- Mektubu gazetede dikkatle okudum. Mektup henüz bana ulaşmadı. Ne mahiyette olduğuna hüküm vermedim. Kendi takdiri. Banguoğlu’nun sözlerine benden iştirak beklemeyiniz. Benimle mücadele açmıştır. Nerede duracaktır göreceğiz” demişti. (30.07.1965 Ulus Gazetesi)

Aynı tarihlerde ve bütün seçim boyunca hep açık, hep net, hep tutarlı konuşmalar İsmet Paşa’yı siyasette devleştiriyordu. İsmet Paşa ve Ecevit şöyle düşünürlerdi: “Halkçıysan ortanın solunda olursun ama kimsenin ne dini ne imanı ile uğraşmazsın. Ne komünist yaparsın ne emniyetini ihlal edersin. Reformcusun, muhafazakar değilsin. Anayasan sosyal temele dayanıyor, sosyal adaleti benimsiyorsun. Ee ortanın solundayızdan ne korkuyorsun?” Yine açık yine net ,yine nazik ama asla kaçamak yanıtlar değil. (KİM dergisine röportaj-Sadun Tanju- 1965)

Atatürk ve İsmet Paşa, Ecevit, Baykal hep bu yolu izlediler. Kılıçdaroğlu. Bir süredir sizin korkularınızı, çekingenliğinizi, kafaları karıştırıcı üslubunuzu izliyoruz. Dersim sorununda ve Cumhuriyet’in kurucuları hakkında komisyonlar kurarak soruşturma açmanın adını geçmişle hesaplaşmak olarak adlandırdınız ve AKP’nin ekmeğine yağ sürdünüz.

Kuzum Allah aşkına? Söyler misiniz, siz CHP’yi ne sanıyorsunuz ve CHP’yi başına ‘yeni’ ekleyerek hangi uçuruma doğru sürüklediğinizin farkında mısınız?

Halka ve sandığa havale ederek, kim devrim yapabilir ki?

Halk önüne düşecek ve bilgi ve deneyime sahip lider halkı aydınlatabilir..